MediaCat

Küresel salgının merkez üssünden bildiriyorum

Türkiye’de yaşadığım 37 yıl boyunca terör saldırısından depremine, darbe girişiminden toplumsal başkaldırısına türlü sosyal travma gördüm. Ortalama bir Batı ülkesi vatandaşının hayatında belki birkaç kez yaşadığı “sosyal travma” kavramı bizim göbek adımız.

Küresel salgının merkez üssünden bildiriyorum

COVID-19’un çıkış noktası Wuhan olmasına rağmen, bu yazıyı kaleme aldığım 22 Mart tarihi itibarıyla, New York dünyadaki vakalarının yüzde 5’ini barındırdığından salgının merkez üslerinden biri olarak değerlendirilmeye başlandı. Salgının dünya üzerindeki seyrine ve devletlerin süreci yönetme şekillerine göre, her ülke tatsız bir bilgisayar oyununun farklı seviyelerinde ilerliyor gibi bir durum.

New York’ta yaşayan bir Türk vatandaşı olarak iki tarafı da çok yakından takip ettiğimden, bilimsel hiçbir dayanağım olmamakla beraber, Amerika, salgının seyri açısından, sanki Türkiye’nin 1-2 hafta ilerisindeymiş gibi hissediyorum. İnşallah, İstanbul da New York gibi bu salgının merkez üslerinden biri olmaz ama en azından yaşam tarzındaki değişimler açısından benzer bir seyir gözlemliyorum. Zira biz 11 Mart’tan beri evden çalışıyoruz ve ben de o günden beri oğlumu okula göndermiyorum. İşte bu yüzden, ben de hem biraz dertleşmek hem de buradaki tecrübelerimizle orada yaşanılabileceklere ışık tutmak amacıyla bugüne kadar dikkatimi çekenleri paylaşmak istiyorum.

“Sosyal travma” bizim göbek adımız

Başta buralarda da çoğu kişi bu salgını ciddiye almıyordu. “Her sene gripten de binlerce insan ölüyor” argümanıyla benim uyarılarıma karşı çıkan arkadaşlarımı, kendi içlerini bu şekilde rahatlattıklarını düşünerek, kendi hallerine bırakıyordum. Ancak bugün dönüp maillere baktığımda, Türkiye Araştırma Zirvesi’nin konuk konuşmacı davetine cevap verirken, bu salgının gidişatına göre Türkiye’ye gelememe ihtimalimin olduğunu 16 Şubat’taki cevabımda yazdığımı gördüm. Üstüne 4 Mart’taki global bir konkur sunumu için beni Londra’ya göndermeye çalışan iş geliştirme ekibimize, sınırların kapatılması durumunda eşimi ve çocuğumu New York’ta yalnız bırakma riskini alamayacağımı belirterek toplantıya katılamayacağımı bildirmişim.

Geriye bakınca doğruluğu ortaya çıkan bu kararların temelindeki sağduyu, Türkiye’de yaşadığım 37 yıl boyunca maruz kaldığımız terör saldırısından depremine, darbe girişiminden toplumsal başkaldırısına kadar türlü sosyal travmadan geliyor. Ortalama bir Batı ülkesi vatandaşının hayatında belki birkaç kez yaşadığı “sosyal travma” kavramı bizim göbek adımız. Bu kafa ve zamanında kızsam da eşimin bugün minnettar olduğum paranoyası sayesinde, millet burada lay lay lom takılırken, biz peyderpey gıda,temizlik malzemesi ve ilaç stoklarımızı eve kapanmadan birkaç hafta öncesinde tamamlamıştık.

Pazarlama yapmanın sırası değil

Bu şartlar altında marka yönetimi yapmak da ayrı bir zanaat. Aslında bizler yine Türkiye’de yaşadığımız doğal afetlerden, bu gibi durumlarda markaların nasıl bir duruş sergilemesi gerektiği konusunda tecrübeliyiz. Ancak küresel bir salgın sadece afet bölgesinde yaşayanların değil tüm toplumun yaşam tarzını değiştirdiği için tüketici davranışları hızla değişiyor ve yeni trendler şekilleniyor. Eminim sizlere de üye olduğunuz bültenlerden her gün COVID-19 salgını esnasında markaların neler yaptığı, neler yapması gerektiği ve neler yapmaması gerektiğine dair onlarca mail geliyor. Kesin MediaCat’in nisan sayısında da birbirinden değerli fikirler ve analizler yer alacak.

Ancak benim naçizane görüşüm, bu dönemde pazarlama yapmaya yer olmadığı yönünde. Tabii ki hayat devam edecek, çarklar dönecek ve bizler de değişen tüketici ihtiyaçlarına uygun ürün ve hizmetlerin duyurusunu yapacağız. Ancak gün mesaj verme değil çözüm üretme günü. Markanın kategorisinde veya finansal gücüyle kategorisinin ötesinde sunduğu çözümler, yaşanılan sıkıntılara derman oluyorsa ne âlâ. İnsanlara moral vermek de bir çözüm olabilir. Fakat bu durumdan fırsat çıkarmak gibi bir anlayışın ters tepmesi bir yana, ahlâken de elle tutulur hiçbir yanı yok.

Evden çalışmanın sefası ve cefası

Bu dönemin bizlere dayattığı değişikliklerden biri de evden çalışmak. Aslında buraya ilk geldiğimde alışmakta güçlük çektiğim konulardan biri de uzak mesafedeki müşterilerle ve insanlarla çalışmaktı. İstanbul’da bütün müşteriler ve iş ortaklarıyla yüz yüze toplantı yaparken birden telekonferanslar ve video konferanslarla çalışmak başta beni bayağı zorlamıştı. Ancak Amerika gibi büyük bir coğrafyada ve New York’tan yönettiğimiz çoğu global projede bu mümkün olmadığından, uzaktan veya evden çalışan insanlarla işbirliği yapmaya zamanla alıştım. Bütün şirketin evden çalışmasıysa sefası ve cefasıyla apayrı bir durum.

Bir tarafta işe gidip gelirken geçen 90 dakikayı geri aldığına sevinirken, diğer tarafta bu sürenin de ekstra mesaiye dönüşmesine üzülüyorsun. Bir yandan evde eşinle çocuğunla daha çok vakit geçirebildiğine şükrederken, diğer tarafta sabahtan akşama kadar arka arkaya toplantılarla nefes alacak zamanının kalmamasına isyan ediyorsun. Sonuç olarak, avantajları ve dezavantajlarıyla gelen bu yeni düzen de, herkesin zamanla daha efektif bir şekilde çalışmayı öğrenmesiyle tatlıya bağlanacak. Bu konuyla ilgili de yeterince makale okuduğunuza emin olduğumdan fazla uzatmıyorum.

Her şeyin başı akıl sağlığı

Dünyayı kasıp kavuran bir salgının ortasında sağlığın önemini kavramayan yoktur elbet -hâlâ hiçbir şey yokmuş gibi sokağa çıkıp yaşamını devam ettirmeye çalışanlar hariç. Ancak bu kadar ciddi bir toplumsal travma yaşanırken, akıl sağlığına da ayrıca dikkat etmek gerekiyor. Biz bu dönemde dostlarımızın ve iş arkadaşlarımızın halini hatırını daha sık sorar olduk. Özellikle de New York gibi, memleketinden uzakta yaşayanların çok olduğu bir yerde birbirine moral destek vermek çok daha önemli. Hoş, herkesin evine kapalı olduğu bir dönemde, saat farkları dışında nerede olduğunuzun da bir önemi kalmıyor. Ama yine de sevdiklerinizle iletişim halinde kalmak ve hayatı paylaşmaya devam etmek ruh sağlığı açısından önemli. Zira sağlam kafa sağlam vücutta olsa da sakat bir kafayla vücudu uzun süre sağlam tutmak mümkün değil.

İlgili İçerikler

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.