FikriMühim ile birlikte ilk kez 2022 yılında başladığımız Kadınlara Güç Veren Markalar araştırmasına üçüncü yılında YouGov ile devam ediyoruz.
Sinema, bir kitle iletişim aracı olarak, içinde bulunduğu hakikatin farklı toplumsal kesimlerce tezahürlerinin birer yansımasını izleyicisine sunar. Lumière biraderlerin 1895’teki ilk örneğinden günümüze, tıpkı edebiyat gibi sinema da, hayat bulduğu çağın teknolojik ve ideolojik gelişmelerini tarihe not düşer, dertlerini yorumlar ve bazen sorunu teğen geçen bazen manipüle eden bazen de derinlemesine irdeleyen retorikler kurgular.
Toplumsal cinsiyet meselesi onyıllardır süregelse de popüler kültürde ve dolayısıyla beyazperdede yine ve yeniden yorumlanmaya müsait, zengin bir “hikâye”. Nitekim kadının arzuları ve bedeni üzerindeki tahakküme dair anlatılar her zaman geniş ölçüde izleyici buluyor. “Zamanı geçmiş” bir TV yıldızının (Demi Moore) kendisinin daha genç bir versiyonuna (Margaret Qualley) emanet ettiği bedeninin bu toy versiyon tarafından tarumar edilişinin anlatıldığı Coralie Fargeat filmi The Substance, bu türden yapımların taze örneklerinden biri. Bu sene Oscar adayları arasında birden çok kategoride boy gösteren The Substance kadar ses getiren -heyhat onun kadar beğenilmeyen- bir diğer film ise Babygirl. Teknoloji sektöründe c-level mertebeye yükselmiş güçlü bir iş kadınının (Nicole Kidman) toplumsal cinsiyet normlarının dört duvarından sızıntı yapan fantezi ve isteklerini doyurmak için şirketindeki taze stajyerlerden biriyle (Harris Dickinson) girdiği “yasak” ilişkiyi anlatan film, her ne kadar güçlü kadın figürünün yaşadığı duygusal hapsolmuşluğa dikkat çekmek istese de mesajını izleyicisine vermeyi başaramamakla eleştirilmişti. Öte yandan, filmin aldığı olumsuz eleştiriler bizi şaşırtmasın: Variety’nin 30 Ocak 2025 tarihinde yayımladığı verilere göre filmin gişe hasılatı bir ay gibi bir sürede küreselde 50 milyon doları aşmayı başardı.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve kadınların ataerkil sistemlerde karşı karşıya kaldıkları sorunları beden, haz ve cinsellik üzerinden anlatmak elbette yanlış olmamakla birlikte çoğu zaman sorunun indirgenmesi riskini de beraberinde getiriyor. Teknoloji gibi erkeklerle özdeşleştirilmiş bir alanda CEO olmayı başarmış bir kadının arzu ve fantezileri bağlamında cesaretsizleştirilmesini konu alan Babygirl’den ilhamla, McKinsey&Company tarafından yayımlanan Women in the Workplace 2024 raporunun satırbaşlarına bakalım. Geçtiğimiz onyıl boyunca kurumsal hayatın özellikle kıdemli liderlik alanlarında kıymetli bir aşama kateden kadınların, çalıştıkları kurumlara inovasyon, kültür ve performans anlamında katkı sağladıklarını belirten rapor, bununla birlikte, mevcut hızda ilerlenmesi durumunda ABD’nin kurumsal çehresinin kadın-erkek eşitliğine ulaşmasının 50 yıla yakın sürecek bir yolculuk olduğunun da altını çiziyor. Üstelik, hikâyenin başka ara başlıkları da var:
“Ev işi sözkonusu olduğunda kadınlar hâlâ erkeklere kıyasla daha fazla sorumluluk sahibi. Bugün, erkek partneri olan yaklaşık 10 kadından 4’ü ev işlerinin tamamından veya çoğundan sorumlu olduğunu söylüyor. Bu oran 2016’da da aynıydı. Bununla birlikte, aynı zaman diliminde, ev işi sorumluluğunu partneriyle eşit olarak paylaştığını söyleyen erkek sayısında kaydadeğer bir artış var. İşyerinde cinsel taciz vakaları da yaygınlığını koruyor ve kadınlar, erkeklere kıyasla, bu tür durumlarla daha sık karşılaşıyorlar. Kadınların yaklaşık 10’da 4’ü kariyerleri boyunca cinsel tacizin herhangi bir türüne (cinsiyetçi şakalar, müstehcen yorumlar) maruz kaldıklarını ifade ediyorlar.”
World Bank Group tarafından yayımlanan “Gender Strategy 2024-2030: Accelerate Gender Equality to end Poverty on a Livable Planet” raporu, iş sahipliği ve liderlik başlıklarındaki cinsiyet uçurumunun çarpıcı olduğuna dikkat çekiyor: “Kadın kurucuların çoğunlukta oldukları veya üst düzey yöneticisi kadın olan işletmelerin küresel oranı yüzde 25 civarında kalıyor. Kadınlar tarafından yönetilen işletmelerin sayısıysa işletmenin büyüklüğüyle ters orantı içerisinde. Liderlik pozisyonlarındaki kadınların temsili hâlâ yetersiz. Örneğin, özel sektörde, kadınlar şirket yönetim kurullarının yalnızca yüzde 20’sini, yönetim kurulu başkanlıklarının yüzde 7’sini, CEO pozisyonlarının yüzde 5’ini ve CFO pozisyonlarının yüzde 16’sını oluşturuyor.”
Rapor, ayrıca, genç kadın işsizliğine de değiniyor: “Genç kadınlar arasındaki işsizlik oranı, özellikle MENA bölgesinde, erkeklere kıyasla daha yüksek. İşgücündeki kadınların tamzamanlı olarak maaşlı bir işte çalışma olasılıkları, erkeklerinkisine kıyasla yarı yarıya daha düşük ve görev aldıkları işler ekseriyetle daha güvencesiz ve kayıtdışı. Erkeklerin kazandıkları her 1 dolara karşılık kadınlar 77 sent kazanıyorlar. Daha iyi maaşlı pozisyonlarda çalışanlar, ağırlıklı olarak, erkekler.”
UN Women, Women Count, UN Department of Economic and Social Affairs tarafından yayımlanan “Progress on the Sustainable Development Goals: proThe Gender Snapshot 2024” ise yapay zekâyla birlikte ateşlenen teknoloji tartışmalarına paralel olarak “makineler işimizi elimizden alacak mı” sorusuna cinsiyet kırılımında bir yanıt getiriyor: “Kadınların yüzde 3,7’si teknolojiyle ikame edilebilecekleri işlerde çalışıyorlar. Bu oran erkeklerde yüzde 1,4.”
Kadınların işgücüne katılımı, kadın işgücünün ilgili sektörlerdeki ekosistemi değiştirerek ekonomiye ve genç nesil kadınların geleceğine sağladığı katkı, çalışan kadın sayısındaki anlamlı artışla aile yapısının ve dolayısıyla toplumsal normların dönüşüme uğraması gibi konular; eşit işe eşit maaş uygulamaları, kadınların lider pozisyonlarındaki mevcudiyetini teşvik etmek özellikle eğitimli kadınların hak mücadelesinde ele alınması elzem, önemli başlıklar.
Öte yandan, kadın temsiliyetinin krizde olduğu başka alanlar da var. The Gender Snapshot 2024 raporunda paylaşılan verilerden bazıları durumun ciddiyetini kavramamıza yardımcı olabilir.
■ Mevcut hızla giderse, kadınlar arasında görülen aşırı yoksulluğu sona erdirmek için 137 yıl daha geçmesi gerekecek.
■ Bugün 119,3 milyon kız çocuğu okula gitmiyor. (Bu sayı 2015’te 5,4 milyon daha fazlaydı).
■ Ülkelerin yüzde 18’inde kadınlar, eşleri ve çocuklarıyla eşit vatandaşlık haklarına sahip değiller.
■ Kadınlar ve kız çocukları suya erişim için günde 250 milyon saat harcıyor. Bu, erkeklerin ve erkek çocuklarının aynı iş için harcadıkları süreden üç kat daha fazla.
■ Göçmen kadınlar ve kız çocukları cinsel şiddet ve insan ticareti riskiyle yaşıyor. 2020 yılında cinsel istismara yönelik insan ticareti mağdurlarının yüzde 64’ünü kadınlar, yüzde 27’siniyse kız çocuklarından oluşuyordu.
■ İklim krizi 2050 yılına kadar 158 milyondan fazla kadın ve kız çocuğunu aşırı yoksullukla karşı karşıya bırakabilir. Bu sayı, erkekler ve erkek çocuklarına kıyasla 16 milyondan fazla.
FikriMühim ile birlikte ilk kez 2022 yılında, tamamı kadınlardan oluşan 1000 kişilik örneklemle gerçekleştirdiğimiz, geçtiğimiz yıl itibarıyla ise örnekleme erkekleri katarak devam ettiğimiz Kadınlara Güç Veren Markalar araştırmasına bu yıl YouGov ile birlikte devam ediyoruz. Markaların toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda gösterdikleri eforun tüketicideki karşılığını anlamak ve hangi başlıkların iyileştirilmeye gerek duyduğunu tespit etmek için sorduğumuz sorulara verilen cevaplar şaşırtıcı olmayan bir biçimde hâlâ gidilecek yol olduğunu gösteriyor. Araştırma sonucuna göre Türkiye’deki genel algı, Amerika ve Avrupa’ya kıyasla dünya genelinde ve ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için markaların yeterince etkili rol almayı başaramadığı yönünde.
Tamamen Türkiye özelinde bakacak olduğumuzdaysa markaların kadınlara sunduğu istihdam/girişimci desteği yüzde 21, toplumsal cinsiyet eşitliği projeleri yüzde 16, teknoloji okuryazarlığı projeleri yüzde 22, finansal okuryazarlık projeleriyse yüzde 18 oranlarında yeterli (ve çok yeterli) bulunuyor. Göründüğü üzere bu dört ana kalemde tüketicileri tatmin eden bir atılım yok. Bu başlığa göre en büyük eksiklik, yüzde 53’lük bir oranla, toplumsal cinsiyet eşitliği projelerinde gözüküyor. Markaların proje ve inisiyatifleriyle kadınlara hangi alanlarda daha çok destek sağladığı sorusunaysa kadınların (yüzde 44) ve erkeklerin (yüzde 43) cevabı en yüksek oranda “kadınların ifade özgürlüğüne destek olmak”. Toplamda yüzde 43’lük bir oranla ilk sırada olan bu maddeyi, sırasıyla “kadınlara görünürlük ve erişilebilirlik sağlamak” ile “kadın bedenini özgürleştirmek” takip ediyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik adımlar ve kadınlar için güvenilir topluluklar yaratmak gibi daha eylem odaklı maddeler sıralamada geride kalmış gözüküyor.
Örneklemin markalardan beklentisi de bu sonuçları destekler nitelikte: Markaların kadınlara daha fazla destek sağlaması beklenen ilk üç alan sırasıyla kadınlar için güvenebilecekleri bir topluluk/ağ yaratmak (yüzde 53), kadınların ifade özgürlüğüne destek olmak (yüzde 51) ve toplumsal cinsiyet eşitliği sağlamak (yüzde 47). Geçtiğimiz yıl bu soruya verilen cevaplar sırasıyla “finansal destek”, “kadınlar için güvenebilecekleri bir topluluk/ağ yaratmak” ve “toplumsal cinsiyet eşitliği sağlamak” idi. Aradan geçen bir yılda, güvenlikli ağ beklentisi finansal desteğin yerini almış gözüküyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği ise anlaşıldığı üzere meselenin çatı başlığı olmaya devam ediyor.
Kadınların markalardan kendilerini güvende hissedecekleri topluluk beklentisi yeni değil. Geçtiğimiz yıl “Bir markanın kadın olarak size kendinizi güçlü hissettirmesi için aşağıdakilerden hangisini yapması gerekir?” sorusuna verilen yanıt yüzde 46 gibi yüksek bir oranla “Güvenilirlik sağlaması (Güvenli fiziksel ve sosyal ortamlar yaratmak)” idi. Beklenti bu yıl da değişmemiş gözüküyor. Yüzde 62’lik bir oranla ilk sırada yer alan bu maddeyi sırasıyla “Hayatı kolaylaştırmak” (yüzde 55) ve “Farkındalık yaratmak” (yüzde 54) maddeleri takip ediyor. “Reklamlarda/iletişimlerde toplunmsal cinsiyet eşitliği konusuna yer vermek” yüzde 44’lük bir oranla sıralamanın en altında. Bu sonucu, kadınların artık markalardan çok daha somut eylemler, hayatlarına doğrudan etki edecek inisiyatifler bekledikleri yönünde okumak mümkün.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.