Düzensiz bir düzen. Bir Grand Bazaar. Ne derseniz deyin. Medya planlamanın dalgalı denizlerinde çalışmış birçok insan 30 senede eşsiz başarılara imza attı.
Eskilerden günümüze gelen hikâyelerle başladı medya planlama macerası.
Reklam filmlerinin TRT onayı için kurul kararı beklediği, televizyon kampanyası için ödemenin İstanbul’dan yola çıkan bir James Bond çanta içinde TRT veznesine nakit yatırıldığı günlerden bahsederlerdi.
Rivayete göre, veznede para yatırılırken ricacı olunurdu: “Bizim reklamı Dallas’a yakın bir yerde yayınlamak mümkün mü?”
İçinde mutlaka bir miktar masallaştırma olsa da böyle anlatılırdı eski medya günleri.
Son 30 yıl içinde çok şey değişti elbette. Bazı şeyler de hiç değişmedi.
Birçok kırılma ve dönüşüm anı var. Kimi orta/uzun vadede yukarı yönlü gelişen sektörü yavaşlatırken kimi de daha da hızlı gelişmeye zorladı bizleri.
Ne olursa olsun, aksiyonu hiç bitmedi bu dünyanın.
Yurtdışından bir dostumuzun tabiriyle “Grand Bazaar of Media”. Dinamik, değişken, esnek ve hareketli. Ama bir o kadar da coşkulu, enerjik ve eğlenceli.
Geriye dönüp baktığımda bazılarının sektörün akışına dramatik etkileri olduğunu görmek mümkün.
Mesela 2001 ekonomik krizi en büyük kırılmalardan biridir. Reklam yatırımı yüzde 50 düşmüş, birçok kampanya iptal edilmişti. 2000 yılında basının medya yatırımlarından aldığı pay yüzde 40’lardayken, kriz sonrası televizyon yatırımı yapmak o kadar ucuzlamıştı ki, büyük basın reklamverenleri basit TV kopyalarıyla ekrana çıkmaya başlamış, sektör tabiriyle “TV mikrobunu” aldıktan sonra da ilerleyen yıllarda geri dönmemişti.
O kadar ki, Maslak ve Beşiktaş’ta iki şubesi olan bir lahmacuncu bile bant reklamla ekranlardaydı. Tekstil markaları katalog çekimlerindeki malzemelerle PowerPoint slide show benzeri spotlar yapıyordu. Öte yandan en büyük basın reklamverenlerinden olan beyaz eşya markaları da bu dönemde televizyon yatırımlarına yönelmişti.
2003 yılında “Medya enflasyonu tahmininiz kaç?” diye soran Londra ofisine “Neden enflasyon olsun ki? Kanalda bütçeyi ne kadar artırırsak fiyat o kadar düşer” diyorduk. Birbirimizi anlamamız birkaç e-mail sürmüştü. O sırada ekranda Asmalı Konak’ın final bölümü bir başka rekora imza atıyordu. Dizi her 20 dakikada bir reklam kuşağı açıyor, reklamlar 22-23 dakika sürüyordu. Reklam kuşakları esnasında aileler sohbet edebiliyor, yemek yiyor hatta duşa giriyordu.
CPP/Sec dediğiniz şey büyük markalarda 2-3 TL, “Pahalıyım” diyen için 10 TL’ydi. (HW)
2004’ün sonunda gelen ilk regülasyonla “atılma” ile tanıştık. (Hâlâ da tanışıklığımız devam ediyor.) Program önü 10 dakika, program içi sekiz dakika reklam sınırlaması gelmişti. Oysa kriz sonrası toparlanan ekonomide yeni lansmanlar yapılıyor, talep sürekli artıyordu. Doğal olarak kuşaklara sığamadık. Kuşaktan atılmalar başladı. Alışana kadar geçen sürede eski fiyatlarına sıkı sıkıya sarılmak isteyen birçok marka yüzde 50-60’lık atılmalar yaşadı. Fiyatları kâğıt üzerinde korusalar da olan kampanyalara oldu.
O yıllar dijitalleşmenin de ilk adımlarının atıldığı dönemlerdi.
Zap Medya’nın adını anmadan geçmemekte fayda var. Bugün sektörün köşe taşı olan birçok arkadaşımızın okulu sayılan Zap, hemen her medya ajansının dijital medya planları için iş ortağıydı. Hemen her banka planı, her otomotiv planı birbirine benzerdi ama zaten detay planlama yapabilecek bir envanterden de bahsetmek mümkün olmadığından aksini de düşünmek mantıklı değildi. O günlerde basit bir Excel dosyasında sıralanmış 8-10 sitenin ana sayfa banner’ını sabit almak “dijitale yatırım yapan marka” olmaktı. Zaten o banner’lar da markanın sayfasına gidiyordu. Markaların genel sorunu, neden web sayfalarını sadece 500 kişinin ziyaret ettiğiyle sınırlıydı.
Sabit banner günleri güzeldi. Rotasyon başlayınca markalar F5 tuşuna sarılıyor, “Patron reklamı göremiyor, bu nasıl plan?” diye ajanslara çıkışıyordu.
Ortalık markalara internet sitesi yapan şirketlerle doluydu. O şirketlerin bir kısmı hızla yol alacak ve ilerinin dev dijital ajansları olacaktı.
“Her ay Google’a yatırım yapmanız lazım. Arama motoru yatırımları sürekli 12 ay olmalı” cümlesini kurduğumuzda, “Lansmanda bir bütçe ayıralım ama sonrası için param yok” cevabını almak doğal diyaloglardan biriydi. “Search için hangi kelimeleri sahiplenelim?” tartışmaları e-mail üzerinden gidip geliyordu.
Impression bazlı dijital medya ticaretine kuyumculuk hâkimdi. “Site 100 milyon impression üretiyor, bunun 10 milyonunu alsak iyidir” diyenler, “800, bilemedin 900 GRP ile olur bu iş” geleneğini yeni çağa taşıyordu.
Sosyal medya çağı önce sessizce geldi. İlk günlerinde belirli bir kesimin havalı oyuncağı modundaydı. Öyle ki, bu satırları yazan bu kişi bile “Twitter’da takip edilmesi gereken 50 kişi” listesine girmişti. “Marketing ve medya üzerine retweet’leri ile tanınıyor” açıklaması bu seçimin sebebini anlatıyordu.
Sonra bir sosyal medya fırtınasına kapılıverdik. Impression kuyumcuları kilo ile “like” satar hale geldiler. Markalar Facebook sayfasındaki rakamları birbiriyle yarıştırıyordu. Bir telekom operatörü iyice ileri gitmiş, “Sayfamızı takip ederseniz 20 dakika bedava konuşma veriyorum” diyerek işi kökünden çözüvermişti.
Düşündükçe o kadar çok anı ve yaşanmışlık geliyor ki insanın aklına.
Eminim bu satırları okurken sizlerin de birçok hatırası canlanmıştır zihinlerinizde…
Düzensiz bir düzen. Bir Grand Bazaar. Ne derseniz deyin. Bu dalgalı denizlerde çalışmış birçok insan bu 30 senede dünyada eşi olmayan başarılara imza attı. Ödüller aldı, sistemler geliştirdi, diğer pazarlara örnek oldu.
Hem bu coşkulu ve öngörülemez pazarda ayakta kalmak, iş yönetmek hem inovasyonlara ve ilklere imza atmak hem de uzun yıllar keyifle bu mesleği yapmak kim ne derse desin çok büyük bir başarı.
Kolay olmadı. Ailelerinden, kendilerinden bir parça bıraktı herkes bu 30 senede. Bugün bu noktada olmamız, emeğin yanında bu fedakârlıkların da bir toplamı.
Eminim pırıl pırıl genç meslektaşlarımız çok daha güzellerine imza atacak.
Peki, bu dalgalı deniz durulur mu?
Hiç sanmam.
“1.000 TL atılmaya mı başladı? Gerçekten mi?”
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.