GE Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Canan Özsoy, Fark Yaratan Kadınlar 2018'de Yaşam Boyu Onur Ödülü'yle ilham veren bir hikâyenin timsali.
05.11.2018 - 10:02 | Tuğba Özögretmen
Yedi yıldır GE gibi enerji, sağlık, havacılık ve ulaşım endüstrilerinde söz sahibi bir şirketin başkan ve genel müdürlük koltuğunda güçlü bir kadın var: Canan Özsoy. Bu pozisyona giden yol ise tesadüflerden uzak. Özsoy, tıpkı kendisinden sonraki kadın liderlere öğütlediği gibi, yeni çağın taleplerine uygun olarak, kendisini her defasında yeni ve küresel bir insan olmak için geliştiren biri. Bu yılın Fark Yaratan Kadınlar seçkisinde Yaşam Boyu Onur Ödülü’nün sahibi Canan Özsoy.
Meslek hayatımın başındayken elde ettiğim başarılardan dolayı pek çok şeyi sadece başarı ve iş yapabilme becerisiyle ölçüyordum. Etrafımdaki diğer faktörlerin de yöneticilik görevi için çok önemli olduğunu, yöneticim tarafından yapılan sert ama çok yapıcı bir eleştriyle öğrendim.
Kendinden çok daha iyi insanlarla çalışabilmek bir meziyet ve ben de bunu kendime hep düstur aldım.
O zaman çalıştığım şirkette pazarlama müdürü pozisyonu boşalmıştı ve ben de şirkette birçok başarı elde etmiş ve o pozisyonun getirdiği tüm görevleri başarıyla yerine getiren bir kişi olarak bu rolü kendime hak görmüştüm. Bir gün şirketin genel müdürü odama geldi ve bana, pazarlama müdürü olmak istediğimi duyduğunu, bu göreve mevcut halimle gelemeyeceğimi ancak bir pazarlama müdürünün tüm gerekliliklerini yerine getirdiğim takdirde terfi alabileceğimi söylemişti. Hak etmiş olmamın yeterli olmayacağını ve herkesin gözünde bir pazarlama müdürü olmam gerektiğini vurgulamıştı.
Bu olay sonrasında, nasıl algılandığımın ve kişisel marka değerimin de iş hayatında ne kadar önemli olduğunu anladım. Kendinden çok daha iyi insanlarla çalışabilmek bir meziyet ve ben de bunu kendime hep düstur aldım. Bu olay, kendimle ve eksikliklerimle yüzleştiğim çok kıymetli bir derstir.
İş dünyasında iki şeyi değiştirmek istiyorum. Biri, Türkiye’de yayınlanan ve çok meşhur olan dizilerde kadınlara biçilen mevcut toplumsal ve sosyal rolleri değiştirmek. Kadınlara biçilen bu roller yerine, çalışan kadının iş ve özel hayatının işlendiği dizi senaryolarının yazılması ve yayınlanması, ülkemizdeki kadın istihdamı rakamlarının artmasında çok etkili olacaktır.
İkinci isteğim ise, Fransa ve Norveç’te olduğu gibi ülkemizde de ücretsiz, kaliteli, denetimli, devlet ve özel şirket destekli gerçek kreş uygulamalarının olması. Çalıştığı yere yakın mesafede, öğle tatilinde gerektiğinde çocuğuna bakabilecek bir iş kadınının, iş hayatını bırakmak yerine çok daha büyük motivasyonla kariyerine devam edeceğine ve performansını artıracağına inanıyorum.
Çocuğum henüz iki yaşındayken ve yoğun bir şekilde çalışırken, bulunduğum pozisyon gereğince tıp bilgimin üzerine daha derin bir işletme bilgisine ihtiyacım oldu. Yoğun iş tempomu, yurtdışı seyahat programlarımı ve küçük yaştaki çocuğumu bir engel olarak görmek yerine, kendimi geliştirmem gerektiğine olan inancımla Boğaziçi Üniversitesi’nde Executive MBA programına katıldım. İyi ki yapmışım diyorum çünkü kariyerimin birçok anında çok faydasını gördüm.
Çalışanların ve yöneticilerin sürekli dönüşen ve yenilenen bu dünyada, kendilerini hiç ara vermeden geliştirmeye devam etmelerini öneriyorum.
Bir diğer örnek; GE’de sağlık alanında üst düzey küresel bir yönetici olarak çalışırken, 2012 yılında sağlık, enerji, havacılık gibi GE’nin tüm faaliyet alanlarından sorumlu olduğum mevcut görevime, yani Türkiye CEO’luğuna atandım. Bir süre sonra, sağlık alanındaki yetkinliğimin enerji alanında da olması gerektiğine ve bu alanda kendimi yine bir üniversitede derinleştirmem gerektiğine karar verdim. Büyük bir cesaretle, 2015 yılında Sabancı Üniversitesi’nde ortalama yaşı 26 olan, Enerji Teknolojileri Yüksek Lisansı’na kaydoldum. Aldığım eğitimler sayesinde, enerji sektörüne daha bütünsel bakarak ve finansını, teknolojisini daha iyi kavrayarak, müşterilerimize daha fazla katma değer üretebilmekten mutluluk duydum.
Şimdi de dijitalleşme ve yapay zekâ konusuyla ilgili executive programlara katılmak istiyorum. Çalışanların ve yöneticilerin sürekli dönüşen ve yenilenen bu dünyada, kendilerini hiç ara vermeden geliştirmeye devam etmelerini öneriyorum.
BM İnsan Hakları Komisyonu’nun ilk başkanı Eleanor Roosevelt, “Yapamayacağınızı düşündüğünüz şeyleri yapmaya çalışmalısınız” der. Kadınların limitleri düşündüklerinden çok daha geniştir. Bunu görebilmeleri için kadınların hem kendilerine hem de hayata meydan okumalarından yanayım.
Öncelikle tavsiyem, yaptıkları işi sevmeleri ya da sevdikleri işi yapmaları. İkincisi, özellikle çalışma hayatının başındaki genç kadınların, iş hayatındaki zorluklardan asla yılmamaları, bunun uzun soluklu bir maraton olduğunu düşünmeleri, özel hayat ve çalışma hayatı dengesini iyi kurmaları.
Üçüncüsü, yeni çağın gereklerine uygun bilgi ve becerilerle kendilerini donatmaları, yazılım yazmayı, kodlamayı bilmeleri, yeni lisanlar öğrenmeleri, küresel insan olmak için kendilerine dünden bugüne ve bugünden yarına yatırım yapmaları.
Dördüncüsü, önlerine gelen her işe ve fırsata “Ben bunu yapabilirim, bu yapılabilir” diye yaklaşmalarını öneririm. Yaparım derseniz yapıyorsunuz, yapamam derseniz yapamıyorsunuz. Beşincisi ise otantik ve kendi gibi olmaları. Doğal, samimi, şeffaf ve dürüst olduğunuz zaman insanların sizinle birlikte çalışmaları da daha kolay olacaktır.