MediaCat

Afet planınız hazır mı?

TBWA\Istanbul CSO’su Toygun Yılmazer, deprem bölgesine giden meslektaşı Egemen Özcan’a genel gözlemlerini ve kapıdaki afetlere hazırlık için nasıl bir zihniyet dönüşümü yaşanması gerektiğini sordu.

Afet planınız hazır mı?

TBWA\Istanbul CSO’su Toygun Yılmazer ve Kahramanmaraş merkezli büyük depremlerin ardından en yoğun yıkımın gerçekleştiği illerden Hatay’ın Antakya ilçesine giden meslektaşı Egemen Özcan’ın sohbeti markaların yaşanan afetten ne gibi öğretiler çıkarabileceği konusunda kıymetli çıktılar barındırıyor.

Toygun Yılmzer
TBWA\Istanbul Chief Strategy Officer

Bu yazıda “10 ilde çok kötü bir deprem dönemi yaşandı, şimdi yaraları sarma zamanı” demek isterdim. Ama ne yazık ki depremlerin ardı arkası kesilmiyor. Bu durumda, “Hayata dönmek için ne yapmalı?” sorusu anlamını yitiriyor. Bir süre daha, deprem anında ve depremin hemen ardından neler yapılacağı odaklanmamız gereken alanlar. Bu yüzden, depremden üç gün sonra afetten en çok etkilenen yerlerden Antakya’ya giden arkadaşım Egemen Özcan ile konuşmaya karar verdim. Egemen, TBWA Group Istanbul çatısı altındaki HeyMo adlı deneyim tasarımı ve etkinlik ajansının başındaki isim. Biz daha ilk şoku atlamamışken, o çoktan ekibiyle beraber Antakya’ya doğru yola çıkmıştı. Egemen’le deprem bölgesindeki izlenimlerine dair sohbet ettik.

Yola çıktığınızı ilk duyduğumda sizi cesaretinizden dolayı tebrik etmiştim. Bölgeye gitme kararını nasıl verdiniz? Orada nasıl bir tabloyla karşılaştınız?

En temel motivasyonumuz, etkinlik ve organizasyon profesyonelleri olarak sahada ihtiyaç duyulan bazı kaslara sahip olmamızdı. İnsani yardımların depolanması ve depremden etkilenen insanlara geçici barınma koşulları sağlanması gibi konular prensipte bizlerin her organizasyonundaki depo yönetimi, personel planlaması ve etkinliklerdeki iş kalemlerimize çok benziyor. En başta bu noktada bir faydamız olabilir diye gittik. İhtiyaç Haritası gönüllüsü olarak gittiğimiz Antakya’da gerçekten çok kötü bir bir vaziyetle karşılaştık. Afetin üzerinden üç gün geçmiş olmasına rağmen temel yardım çalışmalarında aksamalar ve ilçede çok geniş kapsamlı tahribatlar vardı. Düşündüğümüz konularda katkıda bulunabildik ama yapılması gerekenlerin yanında çok küçük bir destekti tabii bizimkisi.

Çevremdeki herkes deprem haberini duyar duymaz bağış yapmaya ve yardımlarını kendi imkânlarıyla bölgeye ulaştırmaya çalıştı. Pek çok kişi ise fayda sağlayıp sağlayamayacağını bilemediği için bölgeye gitmekten çekindi. Sahada fiziksel olarak bulunmak faydalı mı? Gidilecekse hangi koşullar altında gidilmeli?

Öncelikle şunu söylemek isterim ki, yapılmaya çalışılan çok zor bir çalışma. 10 şehirde çok ciddi bir yıkım ve kayıp var. Üzerine çok büyük bir nüfus şehirden çıkmaya, benzer büyüklükte bir nüfus da şehirlere farklı amaçlarla girmeye çalışıyor. Bu noktada bence yapılacak her hareketin öncesinde bir STK ile koordine olmak, haberleşmek ve bölgeye planlı olarak ulaşmak gerekiyor. Kendi kendine gelip pek fayda sağlayamadan dönen pek çok gönüllü gördük. Benzer şekilde yollara bırakılmış çok fazla insani yardım malzemesi de gördük. Gönüllüler ve bağışçıların kimse ile koordine olmadan toplayıp gönderdikleri malzemelerdi bunlar. Şoför arkadaşlar da bilememiş nereye bırakmalı. Kendilerine verilen telefonlar çekmeyince yollarda kalmışlar. Bizler de açıkçası gitme kararını İhtiyaç Haritası ile tanımlı bir ihtiyaç üzerine teyitleşerek verdik. Bu süreçte mutlaka gönüllü ya da sorumlu bir organizasyonla en başından itibaren iletişim hâlinde olmayı öneriyoruz.

Gidip gördükten sonra bundan sonraki aşamaları nasıl görüyorsun? En çok neye ihtiyaç var? İnsanlar ilk haftalar geride kaldıktan sonra depremzedelere yardımcı olmayı nasıl sürdürebilir?

Yıkımın bölgesel genişliği sebebiyle ihtiyaç hâli sürüyor. Geçici barınma hâlâ en büyük ihtiyaç. Barınma derken, mesele çadır kurarak bitmiyor; başladığı yer orası. Hijyeni, iklimlendirmesi, sosyal alanları, çocukların eğitimi gibi konular önemini koruyor. Bu çocukların hayalleri de yıkıldı, bazılarının yakınları kayboldu. Onlara hayat yolunda bir yıkım daha yaratamayız. Devletle, gönüllülerle birlikte mutlaka ilk önce onları kucaklamalı, hayata katılmalarını sağlamalıyız.

Markalarla çok yakın çalışan insanlar olarak şu sıralar önceliğimiz yardımı nasıl sürekli kılacağımız. Sence bundan sonra markalar en çok faydayı hangi alanlarda sağlayabilir?

Tüm sohbetimizin bence en önemli kısmı bu soru. Bu sorunun yanıtı başta çok net değildi zihnimde ancak süreç içinde netleşti. Bence her marka, kendi işini en iyi şekilde yürütmeli. Onlarca farklı faaliyetten evvel, bir afet anında, ilk dakikalarda her marka kendi ana faaliyet alanında devamlılık sağlamalı. Kendi faaliyet alanını kurtarma ve yardım çalışmalarında nasıl en efektif şekilde değerlendirebilir, ona konsantre olmalı. Konu ilk etapta kesinlikle maddi değil, ayni.

Buradaki ikinci önemli nokta ise bu çalışmayı önceden planlamış olmak. Sabaha karşı 04.17’de gerçekleşen bir afetten bahsediyoruz. Markaların yöneticilerinin birkaç gün düşünmeye ayıracak vakitlerinin olmadığı bir durum. Bir afet yaşanmadan önce, yaşanması durumunda nasıl aksiyonlar alınacağı belirlenmiş olmalı ve markalar anında alarm durumuna geçip sivil topluma verdiği sözü yerine getirmeye başlamalı. Bu süreçte sahada  keşke o kadar maddi kaynak ayıracağına kendi işini doğru yapsaydı dediğimiz markalar oldu. Bu konunun önemli olduğunu düşünüyoruz. Bize ulaşan markalarda genellikle iletişim ekiplerinin lider olduğunu gördük. Oysa bu ikinci faz. İlk aşamada konu tamamen operasyon ve operasyon kapasitesi. Unutulmamalıdır ki, her marka kendi içerisinde dev bir STK gibi. Bir altyapısı, ekonomik imkânı, bölgesel imkânları ve halihazırda çalışan bir hiyerarşisi var.

Benim önerim her markanın, hemen bu hafta, bu afette ilerleyen süreçlerde ne yapacağını ve bir sonraki afette ilk 48 saatte neler yapacağını, hangi takımların hangi alanlardan sorumlu olacağını konuşması. Farklı senaryolar üzerinde çalışılması da planı daha güçlü yapar. Kurtarma aşamasında ya da temel ihtiyaçların karşılanması noktasında afet bölgesine katkı sağlayan bir marka, sonrasında arzu ettiği kadar iletişim yapabilir ve hakkıdır. Burada nakdi bağış en kolayı ve maalesef yeterli değil.

Deprem tüm ülkeyi yasa boğdu ve kapatması yıllar alacak çok büyük yaralar açtı. Bu depremden sonra hayata bakış açımızda ya da davranış biçimlerimizde ne gibi kalıcı değişiklikler olmasını arzularsın?

Etik kodlarımızı ve otokontrol mekanizmalarımızı geliştirmemiz lazım. Verdiği kararlarla insan hayatını etkileyen kişi ve kurumlar var. Burada yer etmiş tüm yanlış sistemin değişmesini arzu ederim demek bile naif kalıyor, değiştirmek zorundayız. Unutmayalım ki İstanbul depremi ve şu an aklımıza gelmeyen onlarca afet için zaman aleyhimize işliyor.

Egemen, çok teşekkürler. Çok haklısın. Olanlardan sonra, bir an önce afet bölgesinde yaşadığımızı kabullenip afet anında ne yapacağımıza odaklanmamız lazım. Doğal olarak en yakın çemberimizden başlayarak; ailemizi, evimizi, şehrimizi, ülkemizi korumak adına bir afet sırasında ne yapacağımızı, hasarı en aza indirmek için elimizde ne gibi güçler olduğunu ve bunları nasıl daha iyi değerlendirebileceğimizi tartmamız gerekiyor. Herkesin ve her markanın bir afet planına ihtiyacı var. Hayatını kaybeden insanlara karşı en büyük sorumluluğumuz, afet hazırlığını daha iyi yapıp daha fazla insanı hayatta tutabilmek.

İlgili İçerikler

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.