MediaCat

Ya televizyonun geleceği Netflix ve YouTube değilse?

2 milyon kişiyi aynı anda 15 dakikalığına bir uygulamaya bağlamak! Dijitalin televizyonun gücünü elinden almasını hep farklı şekillerde hayal etmiştik. Şu aralar tüm tahminlerimizi güncellemek gerekebilir.

Ya televizyonun geleceği Netflix ve YouTube değilse?

Güneşli bir cuma öğleden sonrası. Buralarda (Londra) güneşe özlem malum, böyle bir gün yakalayınca herkes öğleden sonra pub kaçamağında. İkişer bira içildikten sonra bir hareketlenme başlıyor. Cepten telefonlar çıkıp HQ Trivia uygulaması açılıyor. Çünkü 15:00 HQ Trivia saati ve herkes bu ânı bekliyor.

İnternet hayatımıza girdi gireli hedef kitleselleşme ve televizyonu alaşağı etme oldu. Bunun açık açık söylendiğini de duyduk, arka planda yapılan büyük yatırımları da gördük. Bizzat televizyonun büyük oyuncularının çalışmalarına da şahit oluyoruz, yoktan var olan devlerin gelişimlerine de. Bugün artık Netflix, YouTube, Facebook Watch gibi global oyuncular da; Blutv, Puhu TV, İzlesene gibi yerel girişimler de çok ekranlı tüketimin normalleri. Kullanıcı tarafında da pazarlama dünyasında da tamamen içselleştirilmiş ve aynı sayfada görülmeye başlanmış bir medya oluştu bile.

Ya televizyonun geleceği Netflix ve YouTube değilse?

Fakat bütün bunlar televizyonun tahtını sarsmaya pek yeterli olmadı. Aksine televizyon tüm bu gelişmelerden faydalanıp gücünü artırabildi. Sosyal medyanın ana ekrana entegrasyonu, dijital iletişimin içgörüleriyle içeriğe yön vermesi, hatta bazı içerik türlerinin tamamen dijitale dönmesiyle televizyon ekranlarının yeniden düzenlemesi her ülkede farklı bir televizyon dünyası yarattı. Elbette dijital medya da bu sinerjiden faydalandı ve önemli bir yer edindi. Ama başta da dediğimiz gibi olanlar hâlâ hayal edilenden uzakta.

Yıllar önce geleceği hayal etmeye çalışırken, bir gün Lost kıvamındaki bir dizinin YouTube’dan 50’den fazla altyazı seçeneğiyle aynı anda yayınlanabileceğini düşünüyordum. Ya da bir Dünya Kupası finalinin sadece Facebook’ta yayınlanabileceği yılı tahmin etmeye çalışıyordum. Her ikisi için de ufak tefek girişimler olsa da sonuçlar beklenenin çok ötesinde. Tam da bu yüzden özeleştiri ile işe başlayıp, belki de bizim beklediğimizden farklı bir değişimin kapıda olduğundan şüphe edebiliriz: HQ Trivia ve sonrası.

HQ Trivia ve sonrası

Evet, bugün İngiltere’de ortalama 150 bin kişinin aynı anda bağlandığı bir bilgi yarışmasından bahsediyorum. ABD’de 2017’nin sonlarında, Vine’ın kurucuları tarafından lanse edilen HQ Trivia’nın mantığı oldukça basit. Her gün 15:00 ve 21:00’de iki canlı bilgi yarışması düzenleniyor. Katılımcılar sadece bir uygulama indirerek ve o saatte hazır bulunarak yarışmaya katılıyorlar. Bir sunucu tarafından sorulan 12 sorunun her birine 10 saniye içinde cevap verilmesi gerekiyor ve 12 soruyu da doğru yanıtlayanlar günün ödülünü paylaşıyorlar. Yarışma başına en az 550 pound olan toplam ödül, bazı özel işbirlikleriyle daha yukarıya çıkabiliyor.

Ya televizyonun geleceği Netflix ve YouTube değilse?

Dün oynamak üzere uygulamayı açtığımda aynı anda 240 bin kişiyi gördüm. ABD’deki bir özel ödül gününde 2 milyon kişinin aynı anda görüldüğü belirtiliyor. Hatta şu aralar The Voice ile yapılacak bir işbirliği de konuşuluyor. Şu aralar herkesin merak ettiği şey, paranın kaynağı ve bu işin ne kadar ileriye gidebileceği. Yatırımın arkasında bir risk sermayesi yer alıyor ve erişim genişleyene kadar oyunun fonlanacağı tahmin ediliyor. Sonrasında da çeşitli işbirlikleriyle kârlı bir yöne evrilmesi bekleniyor. Ancak başlıca şüpheler oyunun uzun süre boyunca ilgiyi koruyup koruyamayacağı üzerine. Görünen o ki kısa bir süre içerisinde hem HQ’nun çok daha gelişmiş özellikleriyle karşılaşacağız hem de benzer formatta birçok canlı yayın merkezli yarışma hayatımıza girecek. Emin olduğumuz tek şey kısa süre içinde bütün dünyanın tanıyacağı bir formatın ilk adımlarının atıldığı.

Masanın üzerinde 10’a yakın telefon, sadece birinin sesi açık. Üçüncü sorudan sonra devam eden üç kişi, dördüncüden sonra bir kişi kaldı. Beşinci soruda bütün masa havlu attı. 12 soruyu bilen sekiz kişi adam başı 68,75 pound kazandı. Pes etmeyenler saat 21:00 için geri saymaya başladı, bu kez şanslarının daha yaver gitmesi dileğiyle.

Bu yazıyı okuyanlar bunu da beğendi

Yazının sonuna aynı konuya paralel dikkatimi çeken bir şeyi daha eklemek isterim: YouTube’un pek çok kanaldan (Twitter, Blogger, vs) sponsorlu bir şekilde gözüme sokmasıyla ilgimi çeken sıradışı bir yapımın düşündürdükleri.

Jack Whitehall, İngiltere’nin en ünlü genç komedyenlerinden birisi. Çektiği diziler büyük ilgi topladı, tek kişilik şovları büyük kalabalıklarca izleniyor. Geçenlerde Netflix için ürettiği yapım da epey beğenildi. Son işine ise YouTube ile birlikte kalkıştı. Dünya Kupası’na yaklaştığımız bu günlerde birinci sezonuna başladığı bu dijital yapımda Whitehall, futbol dünyasının ünlü isimleriyle senaryosuz bir dizi çekiyor. İlk bölümde Jose Mourinho ve Gareth Bale konuk oldu ve tepkilerden anlaşılan o ki, oldukça beğenilmiş ve şimdiden 2 milyon izlenime yaklaşmış.

Üretimin gelenekselden dijital kanallara kayışının ilk örneği değil bu. Ancak oldukça kuvvetli isimleri içinde barındırması ve yüksek bir yatırımla yapılmasıyla farklılaşıyor. Gidilen yön ve karşılaşacağımız örnekler konusunda da bize fikir veriyor. Yani yeni bir Lost’un YouTube üzerinden gelip tüm dünyayı etkisi altına alabileceği öngörüm hâlâ tamamen yok olmuş değil!

İlgili İçerikler

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.