Tarihi seçim tarihi karar

Neden bu seçimlere bu denli büyük bir anlam yükleniyor? Bu seçimin ülkemiz, devletimiz ve her bir yurttaşımız için anlamı nedir?

Tarihi seçim tarihi karar

Türkiye’nin modern tarihindeki en önemli karar anlarından birine yaklaşıyoruz. 14 Mayıs’ta yapılacak seçimler, sadece bu ülkeyi önümüzdeki beş yıl boyunca kimlerin yöneteceğini değil, aynı zamanda nasıl yönetileceğimizi de belirleyecek.

Neden bu seçimlere bu denli büyük bir anlam yükleniyor? Bu seçimin ülkemiz, devletimiz ve her bir yurttaşımız için anlamı nedir? Bu seçimde rekabet eden iki ana gücün, Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı’nın konumları nedir? Ve bu iki ana rakip, seçimlerin sonunda nasıl bir Türkiye, nasıl bir devlet, nasıl bir demokrasinin olmasını istiyor?

Bizzat yaşadığımız gibi, devlet ve cumhuriyet 2016’daki başarısız darbe girişimi sonrası yapılan referandumla tümden başka rejime dönüştürüldü. Unutmadan söyleyelim, bu dönüşüm seçimleri yönetmede yetkili kurum olan YSK’nın kanuna ve teamüllere aykırı şekilde sandıkların kapanmasına dakikalar kala 2,5 milyon mühürsüz oyu geçerli saymasıyla mümkün oldu. O nedenle bu rejim meşru bir rejim değildir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen bu rejim, devletin ve demokrasinin dejenere edilmesine ve ülkenin raydan çıkmasına neden oldu. Devlet işleyişinde ne sistem kaldı, ne kural, ne de teamül. Milli iradeye dayalı yönetim fikri bir kenara bırakıldı. Devlet birkaç yıl içerisinde tümden bir şahıs ve parti devletine dönüştürüldü. Güçler ayrılığı rafa kalktı. Sıkı bir güçler birliği sistemi hayata geçirildi. Yargı tümüyle siyasetin emrine girdi. Toplum tehlikeli bir kutuplaşmayla ayrıştırıldı. Türkiye demokratik dünyadan uzaklaştırıldı. Sonunda ise ekonomik kriz ve türbülanslar birbirini kovalamaya başladı. Döviz tutulamaz oldu. Türk parası pul oldu. Pazarda yaşanan tedarik, lojistik ve fiyat artışı sorunları, vatandaşlar için hayatı tümden yaşanmaz hale getirdi.

Bir başka ifadeyle bu topraklarda tarihin akışı tersine çevrildi. İnsanlık tarihi, devletlerin devasa gücüne karşı sokaktaki insanı korumak adına yasama, yargı ve yürütmeyi ayrı güçler haline getirmek için yüzyıllarca mücadele etmişken, biz bir çırpıda tersini yapmış olduk.

Stratejiler

İşte 14 Mayıs seçimlerinin anlamı ve tarihi önemde olması tam da burada yatıyor. Bu seçimde Cumhur İttifakı mevcut gecekondu rejimin kalmasını, kurumsallaşmasını ve tek sesliliği savunuyor. Millet İttifakı ise parlamenter demokratik sisteme dönülmesini, güçler ayrılığını ve çok sesliliği savunuyor. Tam da bu nedenle 14 Mayıs’ta vereceğimiz karar, tarihi bir karar olacak.

Aslında muhalefet bileşenleri seçim sürecine çok büyük bir avantajla girmişti. Geçen yıl bu zamanlar, iktidar ile muhalefet arasında muhalefet lehine yüzde 20’yi bulan bir fark oluşmuştu. Muhalefetin “Altılı Masa” markasıyla ulusal ittifak kurma stratejisi hem cumhurbaşkanlığını kazanmak hem de parlamentoda nitelikli çoğunluk elde etmek adına oldukça doğru görünüyordu. Altılı Masa’nın farklı siyasi kökenlerden gelen kadroları bu amaçla pek çok kez bir araya geldi. Pek çok alanda uzlaşma sağlandı ve doküman hazırlandı. Geriye ortak cumhurbaşkanı adayıyla ilgili karar kalmıştı.

Böylelikle 3 Mart 2023 tarihine kadar gelindi. 3 Mart’ta İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in aday çıkışı ile masa bir anda dağıldı. Ama İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ABB Başkanı Mansur Yavaş’ın çabalarıyla masa yeniden toparlandı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ortak aday ilan edildi. İki belediye başkanı da bu süreçte kampanya dahil oldular. Bu hamleyle muhalefet kanadından bir çeşit “Voltran” oluşturuldu.

Buraya kadar muhalefet cephesinde işler kendi dengesini buldu diyebiliriz. Bundan sonra seçimlerin kazanılması için büyük güç birliğinin iletişiminin yapılması beklenirdi.

İktidar bileşenleri ise yüzde 20’lik farkı kapatabilmek adına, iktidar olmanın tüm imkânlarını sonuna kadar kullandı. Dış politikada, asgari ücretin iki kez artırılmasında, EYT’lilerde, iş dünyasına sağlanan kredi ve imkânlarda, döviz kurlarının baskılanmasında, Togg’da, savunma sanayiinde… üst üste atılan adımlar farkın azalması sonucunu getirdi. Altılı Masa’nın yeniden toparlanarak muhalefet kanadında “Voltran”ın oluşmasından sonra ise, Yeniden Refah, HüdaPar ve DSP’yi ittifakına kattı. Daha önce iki kez cumhurbaşkanı olmuş ve anayasaya göre aday olması imkansız olan R. Tayyip Erdoğan yeniden Cumhur İttifakı’nın ortak adayı gösterildi ve YSK adaylığı hemen onayladı. Yine anayasanın amir hükmüne rağmen, iktidar listelerinden aday olan bakanların hiçbiri görevlerinden istifa etmedi ve bu durum da bekleneceği gibi YSK tarafından onaylandı.

İktidar bileşenleri tüm bu adımları atarken, bir yandan da mıntıka temizliği yapmayı ihmal etmedi:

  • Seçim kanununu bir kez daha değiştirerek muhalefetin oylarıyla kazanacak bir mekanizma geliştirdi. Bir ittifak şemsiyesi altında birleşen partilerin, kendi listelerini oluşturması ve barajı geçememesi halinde o partiye verilen oyların iktidara yaramasını sağlayacak yöntem geliştirdi.
  • Nisan 2022’de yaptığı değişiklikle il ve ilçe seçim kurullarında “kıdemli hakim” zorunluluğu kaldırdı. Böylelikle daha önce yaşamadığımız önemli bir seçim güvenliği sorunu yarattı.
  • Getirdiği sosyal medyaya sansür yasasıyla seçmen iradesinin özgürce oluşmasının önüne yeni engeller koydu.
  • Çok sayıda yabancının vatandaş ve seçmen olmasının yolunu açtı.
  • Ekrem İmamoğlu’nun adaylığını engellemek için aleyhindeki içeriği tümden boş ve gerçekdışı “Ahmak Davası”yla bir mahkeme kararı üretti.
  • Deprem bölgelerindeki seçmenlerin kayıt yaptırmasına çok kısa bir süre vererek, Hatay’a giden uçakların boş gitmesi gibi tuhaf uygulamalar icat ederek bölge seçmenlerinin iradesinin sandığa yansımasını engelledi.
  • HDP’nin kapatılması davasında attığı adımlarla, bu partinin Yeşil Sol Parti ismiyle seçime girmesine neden oldu.
  • Seçime iki hafta kala Güneydoğu’da yaptığı operasyonla 150 civarında siyasiyi, avukatı ve gazeteciyi gözaltına aldı.

Kampanyalar

Seçim kampanyaları tarafında ise şu ana kadar ikna edici bir kampanya gördük diyemiyoruz. Bu denli önemli bir seçime giderken tarafların stratejik olarak bu kadar hazırlıksız olmasını, bu kadar içeriksiz kampanya yapmalarını anlamak mümkün değil. Seçime iki hafta kala ülkede neredeyse seçim atmosferi oluşmadı.

Kemal Kılıçdaroğlu kampanyasının asli olarak ittifakın çok bileşenli yapısını dezavantaj olmaktan çıkarıp benzersiz bir üstünlüğe dönüştürülmesi gerekirdi. Çünkü CHP’nin ve liderinin tek başına gücü yüzde 50 artı 1’e ulaşacak bir güç değil. Kampanya ittifak stratejisi üzerine inşa edilecek ve ona uygun mesajlar, sloganlar, şarkılar bulunacakken tam tersi yapıldı. Strateji “Yine Baharlar Gelecek” şarkısı üzerine inşa edildi. Şarkının nakaratı olan “Sana Söz” sanki kendiliğinden bir vaatmiş gibi kampanyanın ana sloganı haline getirildi. Lider imajı yaratmaya o kadar zaman harcandı, “Bay Kemal” söylemi üzerine o kadar yatırım yapıldı ki, asıl ihtiyacın seçmeni ikna edecek bir siyasi konumlandırma olduğu unutuldu.

İktidar ise, “Doğru Zaman, Doğru Adam” sloganıyla kampanyasına başladı. Bildiğimiz eski AK Parti kampanyalarının oldukça sönük bir versiyonu olan bu kampanyanın ne demek istediği, seçmenin 21 yıl sonra Erdoğan’ı bir kez daha seçmesinin neden doğru olduğu anlatılamadı. Daha önce lansmanı yapılan “Türkiye Yüzyılı” teması ise, muhtemelen rıza üretmekten uzak olduğu için ikinci plana atıldı, görsellerde kenar süsü gibi kullanılır oldu.

İktidar kampanyasının en önemli stratejisinin kaybettiği seçmeni konsolide etmeye yönelik aidiyet ve sadakat duygusu ürerine geliştirildiğini söyleyebiliriz. İktidarın “Haydi Bi’ Daha” filmi tam da bu duygunun üzerine inşa edilmiş görünüyor. Filmde bir manavdan alışveriş yapan mahallelinin sorduğu “Yine mi AK Parti abi, vazgeçmiyorsunuz yani?” sorusuna manavın ağzından verilen cevap “İnsan geleceğinden vazgeçer mi? İnsan hedeflerinden vazgeçer mi, insan kendine hizmet edenden, kendiyle aynı dili konuşandan vazgeçer mi, insan sevdasından vazgeçer mi? Asıl şimdi vazgeçmemek lazım, asıl şimdi sıkı sıkıya sarılmak lazım” diyerek ideolojik sadakat vurgusu yapılıyor. Bugünün ekonomik koşullarında “dava” vurgusunun kaybedilen seçmeni ne kadar ikna edebileceğini kestirmek zor.

Yetki seçmende

İktidarın başta medya ve kamu gücünü kullanarak, YSK ve kolluk gücünü zorlayarak seçimlerin adil ve tarafsız şekilde sonuçlanmasını ve seçmen iradesinin sonuçlara yansımasını engelleyecek tedbirleri aldığı ortada. Seçim gününe kadar yaşanacaklarla, seçim günü yaşayabileceklerimiz de cabası.

Bütün bunlara rağmen bu seçimin favorisi Kemal Kılıçdaroğlu. Çünkü, sadece Millet İttifakı partileri değil, diğer başka partiler de özgürlük ve demokrasi için Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekliyor. Ülkeyi perişan eden mevcut rejim, değişim ihtiyacını her geçen gün yükseltiyor. Hayat pahalılığı o kadar yüksek, ülkeyi yöneten kadrolar o kadar vasıfsız, gelecek o kadar belirsiz ki, seçmenin ikna edilmesi için iletişime bile gerek yok. Gidişat o denli endişe üretiyor ki muhalefetin kazanması için her şey hazır.

Tabii bunun için kilit durumda olan, protestocu seçmenler. Bu seçmenlerin desteğiyle son anda zar zor aday olan Muharrem İnce ve Sinan Ogan’ın etkisi seçimin ikinci tura kalmasını sağlamak olacak. Bu iki adaya oy verecek görünen seçmenlerin bir kısmı sandık başında karar değiştirerek Millet İttifakı adayına yönelirse seçimler ilk turda sonuçlanabilir. Aksi halde ikinci tur için 28 Mayıs’ta bir kez daha sandık başına gidebiliriz.

Öte yandan bugünki verilerle analiz yapıldığında katılım oranı yüzde 75’lere düşmedikçe Erdoğan’ın kazanması imkânsız görünüyor. Zira Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını isteyen seçmenlerin sayısı uzunca bir süredir 23 milyonu pek geçmiyor. Ancak seçimler ilk turda sonuçlanmaz ve muhalif seçmenler yılgınlığa düşerek sandığa gitmezlerse Erdoğan yeniden seçilebilir.

Parlamento seçimleri tarafında ise, seçim yasalarında yaptığı değişiklikler yüzünden iktidar daha şanslı gözüküyor. Siyaset mühendisliği çabalarını boşa çıkarabilecek yegane güç ise seçmen. Bu ülkede değişim talep eden seçmenlerin sandık başında sorumlu davranıp stratejik oy vermeleri dışında bir yol yok. İktidar bileşenlerinin dayattığı seçim sistemi nedeniyle AK Parti, CHP, İyi Parti ve Yeşil Sol Parti dışındaki partilerin milletvekili çıkarmaları neredeyse imkânsız görünüyor. Bu seçim öyle bir seçim ki -tabiri caizse- gavura kızıp oruç bozmanın alemi yok.

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.