MediaCat / Cannes Lions özel sayısında, TGI’ın 50 ülkede tüketiciyi ve toplumu anlamak üzere yaptığı ‘What Makes the World’s Consumer Tick 2014’ araştırmasından çok özel bir bölüm yayınladık. Araştırmada pek çok kültürel, sosyal alışkanlığın yanı sıra dünyadan insanların reklama bakış açıları da sorgulanmıştı. Bu amaçla insanlara “Reklamı zaman kaybı olarak görüyorum” cümlesine katılıp katılmadıkları soruldu.
50 ülkede 15 – 55 yaş arası 800 bin kişiyle yürütülen bu kapsamlı araştırma gösteriyor ki, dünyanın ortalama yüzde 63’ü reklamın zaman kaybı olduğunu düşünmüyor!
Reklamları zaman kaybı olarak görmeyen ülkelerin başında Dominik Cumhuriyeti geliyor.
Dominik Cumhuriyeti vatandaşlarının yüzde 89’u reklam mesajlarıyla karşılaşmayı, reklam izlemeyi zaman kaybı olarak görmüyor. Reklam seven ülkeler ligi olarak adlandırdığım bölüme Slovenya, Peru, Kolombiya, Brezilya ve Şili gibi ülkeler giriyor. Reklamı zaman kaybı olarak gören milletlerin en tepesinde ise Ruslar var. Rusya’da halkın yüzde 59’u reklamı zaman kaybı olarak görüyor. Rusya’nın yanı sıra Fas, Polonya ve Fransa da reklamı zaman kaybı olarak görüyor.
Türklerin yüzde 65’i reklamdan yana
Sektör adına sevindirici olansa TGI araştırmasında Türkiye’nin ikinci grupta yer alması. Yunanistan, Hırvatistan, Çin, İrlanda Cumhuriyeti gibi biz de reklama orta düzeyde ilgili bir ülkede yaşıyoruz. TGI araştırması gösteriyor ki reklamı zaman kaybı olarak gören Türkler’in oranı sadece yüzde 35. Bizim insanımızın yüzde 65’i reklamla ilgili. Bununla birlikte bu oran bir parça dünya ortalamasının altında. Bu noktada sorumluluk ve görev reklam sektörüne geçiyor. Sektörün düşünmesi gereken soru şu: Ülkemiz tüketicisinin reklama ilgisi (ve tabii ki güveni) nasıl artırılabilir?
Biz, “Her türden yaratıcı fikir insan hayatına değer katar” diye düşünenlerdeniz. Sadece sektörün kendi menfaati değil, ülke ekonomisinin ve nihai tüketicinin menfaati için de, reklamın ve reklamcının itibarının yükseltilmesi zorunlu. Reklamın zaman kaybı olarak algılanmasını sağlayan her iş, aslında kendi ayağına kurşun sıkmaktır. O nedenle yaratıcı fikrin ve yaratıcı ürünlerin itibarını gölgede bırakacak her tür çeldiriciden kaçınılmalıdır.