Liderlik ve itibar

İnsanların içindeki liderlik ateşini tutuşturarak yol alan liderler hem kendilerine hem de kurumlarına itibar sağlıyor. Araştırmalar kurumsal itibarın yaratılarak sürdürülmesinde liderlerin payının yüzde 50’lerin üzerinde olduğunu gösteriyor. İtibarı yüksek olan kişiler ve kurumlar ise sürdürülebilir bir başarının güvencesini ellerine alarak hayata anlam ve değer katıyor, mutluluğun paylaşılarak çoğalmasına neden oluyor.

Sarsılan liderlik = sarsılan kurumsal imaj

Kurum itibarı, bir kurum hakkında bilinen her şeyin bileşimi olarak tanımlanıyor. Buna göre kurumsal itibarı, bir kurumun tüm paydaşlarının (hissedarlar, müşteriler, çalışanlar, iş ortakları, toplum, hükümet, medya ve çevre) kuruma yönelik algılarının, değerlendirmelerinin, yargılarının toplamı olarak görebiliriz. Kurumsal itibar, bir kurumun paydaşları üzerindeki güçlü etkisinin ve kurumun ürün veya hizmetlerinin çok ötesinde bir değeri ifade ediyor. İtibarın oluşturulması ve sürdürülmesi ise kurum kimliği ve tutarlı bir imajla mümkün olabiliyor. Bir kurumun imajı söz konusu olduğunda ilk akla gelen kişilerin/unsurların başında ise liderler, CEO’lar geliyor. Kurumun itibarı ile liderin itibarı arasında güçlü bir bağ var ve ikisi de birbirini etkiliyor.

Liderlerin bir kurumun itibarında böylesine büyük bir payı olduğunu kabul ettiğimizde onun imajını sarsacak, güvenilirliğine ve saygısına gölge düşürecek olumsuz gelişmelerden kurumun itibarının da olumsuz yönde etkileneceğini söyleyebiliriz. Bazı yaşanmış örneklere baktığımızda görüyoruz ki bu etki kısa dönemde ortaya çıkmıyor olsa bile mutlaka orta ve uzun dönemde kendisini gösteriyor. Etkinin kısa dönemde kendini göstermeyişi, liderin ve kurumun çoğu zaman sarsılmaz gücünden, algısından ve karizmasından kaynaklanıyor olabilir. Gerçekten de insanların karizmatik liderlerin sahip oldukları çekiciliğe kolayca teslim olduklarına ilişkin çok sayıda örnek bu görüşü doğrular gibi görünüyor. Özellikle liderle kurulan duygusal bağın popüler bir dil ve söylem üzerinden pekiştirilmesine yönelik çabalar da bu etkinin beklendiği gibi gerçekleşmesini geciktiriyor olabilir.

Liderin sarsılan imajının, çizilen karizmasının tekrar kazanılması ise oldukça uzun bir zaman alıyor. Malum, vazo bir kez kırıldığında parçaları tekrar yapıştırılsa bile eskisi gibi olmuyor.

İyiliğe adanmış bir hayatın öznesi olmak

Doğru bir liderlik, daha iyi bir geleceğin kurulması için yaşamsal bir öneme sahip iken, bazı liderlerin iyi olmak bir tarafa, yıkıma, acıya yol açtıklarına ilişkin de çok sayıda örnek var. Tarihin bagajı, peşinden milyonlarca insanı yıllarca felaketten felakete sürüklemiş güçlü liderlerin yarattıkları hayal kırıklıkları, yıkımlar ve yaşattıkları mutsuzluklarla yüklü. Bu nedenle her birimizin geçmişi unutmadan ve hata paylarımızla hesaplaşarak; insana ve doğaya iyi gelecek bir liderlik anlayışını nasıl hâkim kılacağımızı düşünmemiz gerekiyor. Güçlü olanın yanında saf tutarak, onun gücünden nasiplenerek yaşamak değil, değer ve doğrularımızın rehberliğinde, kendi gücümüzü küçümsemeden, kendi hayatımızın lideri olarak anlamlı bir yaşam kurabilmek çok önemli. Bunu başarmanın yolu ise; önce davranışlarımızın altındaki değerlerimizi gözden geçirmek, sorumluluk almak, işbirliği ve dayanışmaya yatkın olmak, cesaret ve bilgiyle beslenmiş başarma inancı ve değer yaratan bir amacı sahiplenmekten geçiyor. Yaşam boyu öğrenmek, çok çalışarak yılmadan, küsmeden, insanın iyiliğine, mutluluğuna adanmış bir hayatın öznesi olabilmek için uğraş vermek gerekiyor.

Aynı zamanda temel liderlik vasıfları olarak da göreceğimiz bu özellikleri, önce kendimizde hayata geçirmek, sahte imajlarla gerçek olanı ayırt etmek açısından oldukça etkili olacaktır. Unutmayalım ki, post-truth çağında yaratılan imajlar, çoğu zaman gerçeği yansıtmayabilir. Farkına ve bilincine varılmadan yaşanan bir yanılsamanın bedeli ise kurumlar ve toplumlar için beklendiğinden de ağır olabilir.