Reklamcılık sektöründe bir yılı daha geride bırakmaya hazırlanırken, ajansların kreatif liderlerine 2025’e dair değerlendirmelerini ve 2026 senesine ilişkin öngörülerini sorduk.
Reklamcılık bu sene yaratıcılık, yapay zekâ, sosyal medya gibi pek çok kavramın merkezinde yer aldı ve soru işaretlerini de beraberinde getirdi. 2025 senesinin sonuna gelmeye hazırlanırken, reklam ajanslarının kreatif liderlerine, geride bırakacağımız yılda neler düşündüklerini, hangi deneyimleri yaşadıklarını ve 2026 yılı için öngörülerini sorduk:

Tuğçe Kesim / Kreatif Grup Başkanı / RED and GREY
Bu yıl sosyal medyada geniş yankı uyandıran işlerimizden biri, 6284 sayılı Kanun’un kadın cinayetlerini önlemedeki rolüne dikkat çektiğimiz kampanyamız oldu. Hedef kitlemiz, çoğunlukla kanunu “erkek düşmanı” olarak gören ve toplumsal cinsiyet eşitliği açısından önemini göz ardı eden erkeklerdi.
8 Mart’ta, bu kitleyi etkilemek için Onedio ve Maçkolik platformlarına özel bir kurgu hazırladık. İlk bakışta bir “bahis reklamı” gibi görünen içerik, aslında gizli mesajlarla kurgulanmıştı. Reklama tıklayanlar, 2024’te Türkiye’de yaşanan kadın cinayetlerine dair çarpıcı verilerle karşılaştı. Verilerin sonunda ise güçlü bir çağrı yer aldı: “6284 Hayatları Değiştirir!”
Sadece 24 saatte Onedio ve Maçkolik’te toplam 3,4 milyon görüntülenme elde ettik. Organik paylaşımlarla 1,5 milyonun üzerinde sosyal medya erişimine ulaştık ve kampanyanın web sitesi 6284win.com’a 18 binden fazla tekil ziyaret gerçekleşti.
Sonuçta hem hedef kitleye mesajımızı net bir şekilde ulaştırdık hem de doğru içgörüyle kurgulanan yaratıcı işlerin sosyal medyada toplumsal konuları gündeme taşıma gücünü bir kez daha gördük.

Mert Demirhan / Kreatif Direktör / Jüpiter
Yapay zekâ herhangi bir yaratıcık kasını unutturmadı. Unutturmamalı. “Ben yapmayayım o yapsın” düşüncesi ile yapay zekâ kullanmak da bence yapılabilecek en büyük yanlış. Daha ziyade “Yapacağım şeyi daha iyi ya da hızlı yapmama nasıl yardımcı olur?” diye kullanılmalı. “AI yerimizi alacak” cümlesini hep bir hurafe olarak görürdüm ama bir yaratıcılık kasını köreltecek şekilde kullanılıyorsa çok gerçek olabilir. Bunlar şahsi düşüncelerim.
Geliştirme kısmına gelirsek de benim müzik üretimiyle aram hep belli bir seviyedeydi. Yapay zekâ araçlarının gelişmesiyle bu seviyeyi yukarı taşıdığımı düşünüyorum. “Müzik yetenek işi, nasıl öğreneceğim ki” derken özellikle Suno ile aşırı haşır neşir saatler geçiriyorum. Hem elde ettiğim sonuçlardan hem de müzikle ilgili yeni bir şeyler keşfetmekten çok mutluyum. Hâlâ müzik yeteneğim var diyemem ama derdimi anlatacak kadar üretim yapabiliyorum.

Selin Pervan / Kreatif Grup Başkanı / Havas İstanbul
Adaptasyon. Yapay zekâ teknolojilerini günlük hayatımıza entegre etmeye çalışmak kadar, bu değişime direnmek ya da ondan korkmak da aslında doğal tepkiler. Artık gerçeğinden ayırt edilmesi zor üretimler ortaya koyabilen bu teknolojilerin, gelecekte analog yöntemler ve insana özgü kusurların kıymetini artıracağını düşünsem de bugün geldiğimiz noktada, yapay zekâyı rakip ya da mesleki bir tehtit olarak görmek yerine gücünü esneklik ve adaptasyondan alan yaratıcı bir ortaklık olarak değerlendirmek çok daha verimli bir yaklaşım. Darwin bu sözü farklı bir bağlamda söylemiş olsa da, bence yapay zekâ–insan ilişkisi için de yol gösterici: Hayatta kalanlar en güçlüler ya da en zekiler değil; değişime en iyi uyum sağlayanlardır.

Serhat Poyraz / Kurucu ve Kreatif Direktör / NOX Istanbul
Çalışmanın kendisinden bağımsız olarak ortadan kaybolması oldukça ilgi çekici, konuyu buradan ele almak beni daha çok heyecanlandırdı. Biraz düşündüğümde, 2005’te Atletico International Barcelona tarafından otomobil markası SEAT için hazırlanan LEGEND adlı reklam filminde yaratılan gizem gibi yayılmasını istediğime karar verdim.
Bana göre, reklamın insanlar tarafından sınırsızca yeni versiyonunun gönüllü olarak üretilmesi, fikrin bağlamdan çıkıp kulaktan kulağa yayılacak bir reklamcılık mitosu haline gelmesi oldukça muazzam ve taklit edilmesi zor bir başarıdır.
Bilmeyenler için özetleyeyim; filmde kasabanın farklı yerlerinde görülen gizemli bir araç ve onu görenlerin izlenimleri aktarılıyor. Her diyalogdaki aktarımların farklı detaylara odaklandığını görüyoruz ve böylece anlatı değişerek ilerliyor. Buradaki gibi insanların birbirine anlattıkça fikre yüzlerce yeni detay eklediği bir yayılımı kim istemez ki? Hatta bu durum fikrin, yaratıcılık anlamında ne kadar kuvvetli ve zengin olduğunun en büyük kanıtı olurdu.
Tıpkı LEGEND filmindeki araç gibi, reklamın da birkaç yerde aynı anda görülen fakat içeriğinden tam da emin olunamayan, kulaktan kulağa anlatılırken her defasında farklı detaylar eklenen bir mitos haline dönüşmesinin harikulade olacağını düşünüyorum.
O filmdeki anlatıda sabit kalan unsur aracın varlığının ta kendisiyken, en önemli işimde hikâyenin temelindeki fikrin yani önermenin akıllarda kalması gerekir -ki zaten reklamcılığın en büyük ve nihai amacı da bu değil mi?

Gizem Şengüler / Kreatif Direktör / Rafineri
Sanırım bu sorunun cevabı, hayatımıza hızlıca giren AI hakkında olurdu. AI hayatımıza girdiğinden beri, ilk önce minik bir panik yaşadık. Çünkü düşünmek hızlı bir şey ama AI “ben senden bile hızlıyım, hatta senin düşünmene de gerek yok” hissini yaşattı. İşte o anda küçük bir kaybolmuşluk yaşıyoruz. Fakat 2025 bana şunu öğretti; bilinmezlik korkutabilir ama aynı zamanda fırsatların da kapısını açar. AI, düzgün kullanılan bir araç olunca yaratıcılığımızı daha özgürce ortaya koyabileceğimiz, üretimi hızlandırabileceğimiz bir alan açıyor. 2026’ya taşımak istediğim de bu bakış açısı olurdu: Değişimden korkma, aksine onunla beraber dönüş.

Oğuzhan Bahar / Kreatif Direktör / Jellybon
“GERÇEK NEDİR?” sorusuyla. Gerçek; varlığı inkar edilemeyen, tekrarlandığında aynı sonucu veren, anlatıldığında aynı duyguyu uyandıran ve etik olarak ardında kendimizi güvende hissettiğimiz her şey, mi?
Yapay zekâ gerçekle bağımızı kesip atacak kadar keskin dişlere sahip. Bunun farkındayız ve ellerimizi boğazına kadar sokmaktan hiç çekinmiyoruz. Çekip çıkardığımız her şey daha önce ürettiklerimize, gerçeğine çok benziyor ama diğer yandan hiç bizim dünyamıza ait değil gibi de… Artık önemli de değil. Hakikatin peşinden gitme ve gerçeği arama güdüsü kimin umurunda? Saman alevi ilgiye, panodaki etkileşime ve tüketiciyle minik flörtlere teslim olmak, kırıntıları takip edip gerçeğe dönmekten çok daha kolay, çok daha baştan çıkarıcı. Gerçek silikleşiyor. Sürekli aynı yollarda bir ileri, bir geri dönüyoruz. Buradan daha önce geçmiştik, bu ağacı daha önce görmüştük. Peki geçtiğimiz yeri bıraktığımız gibi bulabiliyor muyuz?
Bugün sokağın, evlerin, şirketlerin alışkanlıkları iki merkez kutup üzerinden belirlense de gri alanların fazlasıyla genişlemesi beni derin bir gerçeklik yanılgısına düşürüyor. Biz mi etrafımızdaki gerçek dünyayı gözlemliyoruz yoksa etrafımızdaki dünya için uygun gördüğümüz gerçekliği mi yaratıyoruz? Gerçek inkâr edilemez demiştik. Şimdi kimin gerçeğinin inkâr edilemeyeceği üzerine daha çok kafa yorma gayretiyle zaman harcıyoruz, bu bir gerçek.
Reklamcılıkta ölçeklenebilir gerçeklik, bugün manipülasyon bombardımanı altında. Ölçeklenebilir gerçeklik; büyük veri, küçük ritüeller ve net bir vicdanla birleştiğinde sahip olduğu tüm içgüdüyü, amaca uygunluğunu ve sürekliliğini yitirmiş durumda. Bize düşen bu çıkmazlar içinde şüpheyi süreçleştirip, merakı ürünleştirerek yaratıcılığa sıkı sıkı sarılmak. Belli ki hepimiz gerçeğiz ama bazılarımız daha gerçek.

Uğur Gökgöz / Kreatif Direktör / Ahtapot
Geçtiğimiz yıl görmezden geldiğim ve önünden hızla geçip gittiğim küçük bir şeyin bana kendimi hatırlatmasına şahit oldum. Ve fark ettim ki hayatın kendine ait bir ritmi, öngörülemez bir akışı, çoğu zaman şahsi kurgularınızı boşa çıkaran size paralel bir devinimi var… 2025 bana tam olarak bunu keskin bir şekilde öğreten ve deneyimleten bir yıl oldu. Bu deneyimle beraber iş hayatımda yoğun ve hızlı iş temposunun, sıkışan takvimlerin, konkurların arasında kontrolsüzce ilerlediğimi ve durmam gerektiğini fark ettim.
Kendini unuttuğun an iş zaten kontrolden çıkıyor: E peki direksiyonu kim tutuyor? Bu mecburi yavaşlama, yaratıcılığımı ve yöneticiliğimi daha keyifli bir yöne çevirdi. Artık işleri daha sakin bir zihinle değerlendirip, ekibi dikkatle dinliyor ve onları daha iyi anlamaya çalışıyorum. Çünkü insana yapılan yatırımın uzun vadede getirisinin paha biçilmez olduğunu düşünüyorum.
Özetle; iç disiplinini huzur üzerine kurabilmek, hızlı ve tempolu bir akışın tam ortasında kendine ait bir yavaşlık yakalayabilmek, anda kalabilmek ve bunu başarabilmek mümkün.
Here you'll find all collections you've created before.