İstanbul’da kasım ayı sergileri: Hangilerini gezelim?

Kasım ayında İstanbul, çağdaş sanatın farklı yorumlarını bir araya getiren sergilere ev sahipliği yapıyor.

Kasım ayında İstanbul, sanatseverleri yine zengin bir sergi programıyla karşılıyor. İlham, malzeme, kimlik ve mekân kavramlarını farklı biçimlerde ele alan sergiler, sanatseverlerle buluşuyor. Şehrin önde gelen galerileri ve müzeleri, çağdaş sanatın yeni yorumlarını, deneysel üretim biçimlerini ve düşünsel derinliğini izleyiciyle paylaşıyor. Bu sergilerden bazılarını sizler için derledik:

What inspires the artists for their ideas?

Mekân: SANATORIUM / Beyoğlu
Ziyaret tarihleri: 7 Kasım – 20 Aralık 2025

SANATORIUM, küratörlüğünü Necmi Sönmez’in üstlendiği “What inspires the artists for their ideas?” başlıklı karma sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergi; Jan Albers, Rey Akdoğan, Burak Bedenlier, Irmak Canevi, Andy Fabo, Claus Föttinger, Kavachi, Simin Keramati, Mirjam Kuitenbrouwer, JiSun Lee, Yağız Özgen, Ursula Schulz-Dornburg ve Jaan Toomik’in eserlerini bir araya getiriyor. Sanatsal üretimi şekillendiren koşullara ve ilham kaynaklarına odaklanan sergi, sanatın ortaya çıkış sürecine dair çok katmanlı bir bakış sunuyor.

Farklı coğrafyalardan sanatçıları buluşturan seçki, yaratımın genellikle göz ardı edilen “oluşum süreçlerine” ışık tutuyor. Resim, heykel, yerleştirme ve çizim gibi farklı disiplinlerden 13 sanatçının eserlerine yer veren sergide bazı isimler ilk kez İstanbul’da izleyiciyle buluşacak.

Sergi, çağdaş dünyanın ekonomik, politik ve toplumsal gerçekliklerinin sanatsal üretime nasıl yön verdiğini inceliyor. Sanatçıların atölye ve yaşam alanlarında geliştirdikleri kavramlar, hem bireysel yaratım süreçlerini hem de sürekli değişen bir dünyaya verdikleri tepkileri görünür kılıyor.

90’lardan Beri Halı’dayız

Mekân: Salt Beyoğlu / Beyoğlu
Ziyaret Tarihleri: 19 Eylül 2025 – 1 Mart 2026

SALT Beyoğlu, Türkiye’de sanat eğitiminin sınırlarını zorlayan özgün bir inisiyatifi merkeze alıyor: “90’lardan Beri Halı’dayız” sergisi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü’ne bağlı Halı Atölyesi’nin yarım asırlık hikâyesine odaklanıyor.

1976’da Özdemir Altan’ın girişimiyle kurulan, uzun yıllar Zekai Ormancı’nın yönettiği Halı Atölyesi, 1990’larda Gülçin Aksoy ve öğrencilerinin öncülüğünde köklü bir dönüşüm geçirdi. Geleneksel halı dokuma pratiğini çağdaş sanat, performans ve gündelik hayatla buluşturan atölye, akademi içindeki hiyerarşilere meydan okuyarak açık, katılımcı ve özgür bir üretim alanı yarattı.

Sergi, atölyeden geçmiş sanatçıların ortak üretimleri, kişisel işleri, arşiv belgeleri ve tanıklıklarından oluşan çok katmanlı bir kolaj sunuyor. “Aynı yöne ayrı pedal, ayrı yöne aynı pedal” mottosundan ilhamla hazırlanan bu kapsamlı seçki, Halı Atölyesi’nin sanat eğitimi, toplumsal cinsiyet ve kolektif üretim alanındaki etkisini görünür kılıyor.

Toprak, Ateş, Su ve Havayla Yazılmış Bir Dize

Mekân: Pera Müzesi / Beyoğlu
Ziyaret Tarihleri: 16 Eylül 2025 – 18 Ocak 2026

İsveçli sanatçı Åsa Jungnelius, Türkiye’deki ilk kişisel sergisi “Toprak, Ateş, Su ve Havayla Yazılmış Bir Dize” ile malzeme, insan ve doğa arasındaki kadim ilişkiye odaklanıyor. Elif Kamışlı küratörlüğünde düzenlenen sergi, camın binlerce yıllık yolculuğunu hem işlevsel hem de sanatsal bir anlatı olarak yeniden ele alıyor.

Sergi mekânı, hem dinginlik hem de yoğunluk hissi uyandıran bir peyzaj olarak tasarlanmış. Jungnelius’un yakın dönem cam ve mermer heykellerine, Denizli’deki cam ustalarıyla iş birliği içinde bu sergi için özel ürettiği dört yeni eser eşlik ediyor. Bu üretimler, izleyiciyi insanın malzemeyle kurduğu bağ üzerine düşünmeye davet ediyor.

Tarihi cam objeler, arkeolojik buluntular, toplanmış malzemeler ve göçebe geleneklerinden esinlenen el dokuması ipler; sergi mekânında inşa edilen bir iskele yapısı içinde konumlanıyor. Bu kurgu, sanatçının Bitlis, Van ve Kars’taki obsidiyen sahalarında gerçekleştirdiği araştırmaları belgeleyen İsveçli fotoğrafçı Peo Olsson’un fotoğraflarıyla birlikte, zamanı doğrusal değil, katmanlı bir biçimde algılamaya çağırıyor.

Kırılgan cam ile dirençli taş arasındaki karşıtlıktan doğan bu sergi, dört elementin rehberliğinde kendi dizelerini yazanlara bir övgü sunuyor. Jungnelius’un eserleri; tarih, emek, ustalık ve bilinmezlik arasında dolaşırken, malzemeyle kurulan ilişkinin sözcüklerden öte, varoluşsal bir deneyim olduğunu hatırlatıyor.

InFormal

Mekân: Ferda Art Platform / Şişli
Ziyaret Tarihleri: 16 Ekim – 15 Kasım 2025

Şakir Gökçebağ’ın ikinci kişisel sergisi “InFormal”, sanatseverlerle buluşturuyor. Sanatçı, bu sergisinde de gündelik yaşamın sıradan nesnelerini biçim, anlam ve kültürel bağlam açısından yeniden kurguluyor.

Gökçebağ, nesneleri yalnızca bir malzeme değil, bir düşünme aracı olarak ele alıyor. Onun müdahaleleri -bir kesme, bir ekleme, bir yer değiştirme gibi görünse de- nesnenin alışılmış işlevini askıya alarak izleyicinin tanıma refleksini bozuyor. Böylece izleyici, nesneyle değil, o nesnenin temsil ettiği sistemle yüzleşiyor.

Sanatçının işleri, gündelik objelerin görünürdeki nötr doğasının ardındaki kültürel kodları ortaya çıkarıyor. Bu yeniden konumlandırma, nesneleri sessizliklerinden kurtarıp düşüncenin merkezine taşıyor.

Minimalist bir sadeliğe sahip olsa da Gökçebağ’ın pratiği biçimcilikten uzak; estetiği bir düşünme aracına dönüştürüyor. Onun düzenlemelerinde her şey ölçülü, sakin ve neredeyse törensel bir netlik taşıyor. Nesne, burada yalnızca görülen bir form değil, izleyicinin algısını dönüştüren bir düşünce alanı.

“InFormal”, biçim ile anlam arasındaki ilişkiyi askıya alarak yeni bir düşünme alanı açıyor. Gökçebağ’ın işleri tamamlanmış değil, sürekli oluş hâlindedir; bu da sanatını hem güncel hem zamansız kılar. Sanatçı, nesneleri işlevlerinden kurtararak, bakışın yeniden kurulabileceği yeni anlamların mümkün olduğu bir alan yaratıyor.

ID.exe / the human patch

Mekân: Art On Istanbul / Beyoğlu
Ziyaret Tarihleri: 25 Ekim – 22 Kasım 2025

Dijital sanatçı Ecem Dilan Köse, insan bilincinin dijital çağda geçirdiği dönüşümü ve yapay zekânın giderek “hissedebilen” bir varlığa dönüşme sürecini odağına alan yeni sergisi “ID.exe / the human patch” ile  izleyiciyle buluşuyor.

Köse, mimari, yapay zekâ, üretken algoritmalar ve uzamsal ses tasarımı gibi disiplinleri bir araya getirerek insan ile makine arasındaki sınırların giderek inceldiği bir deneyim alanı kuruyor. Sergi, organik izlerle dijital katmanların iç içe geçtiği, yaşayan bir bilinç güncesi olarak kurgulanmış. Kapsayıcı yerleştirmeler, veriye dayalı gözlemler ve çok katmanlı ses kompozisyonları aracılığıyla kimlik, bilinç ve dijital dönüşüm kavramlarını sorguluyor.

Serginin merkezinde, 6 Haziran 2025’ten bu yana gelen girdilere yanıt veren yapay zekâ tabanlı bir karakter yer alıyor. Bu varlık, bilinç kavramını insan perspektifinden yeniden düşünürken, makinelerin öğrenme süreçleriyle insanın duygusal derinliği arasındaki kırılgan bağı görünür kılıyor. Ziyaretçiler, makine mantığı ile insani empati arasındaki bu eşikte kendi varoluşlarını sorgulamaya davet ediliyor.

“ID.exe / the human patch”, video yerleştirmeleri, etkileşimli soru pencereleri ve sanatçının ses kompozisyonlarından oluşan bir LP plak ile izleyiciyi çok boyutlu bir deneyime dahil ediyor. İç mimarlık geçmişiyle form, boşluk ve duyguyu bütünleştiren Köse, Kyoto, Tokyo ve Güney Kore’nin bellek mekânlarından esinlenerek dijital olanla organiği, veriyle sezgiyi bir araya getiriyor.

Kyoto’dan Madrid’e uzanan sergi geçmişi ve kurumlarla yürüttüğü uluslararası iş birlikleriyle tanınan sanatçı, bu kez İstanbul’u sanat, teknoloji ve bilinç üzerine yürütülen küresel diyaloğun merkezine taşıyor.

Mekân: Surp Yerrortutyun Ermeni Katolik Kilisesi / Beyoğlu
Ziyaret Tarihleri: 16 Eylül – 15 Kasım 2025

PİLEVNELİ, Erdoğan Zümrütoğlu’nun yeni kişisel sergisi “MEÇHUL Öğrenci Anıtı için Modüller” ile sanatçının güçlü ve sarsıcı anlatımını bir kez daha sanatseverlerle buluşturuyor. 18. İstanbul Bienali süresince görülebilecek sergi, Ece Ayhan’ın 1970 tarihli “Meçhul Öğrenci Anıtı” şiirine görsel bir yanıt ve aynı zamanda bir saygı duruşu niteliği taşıyor.

Zümrütoğlu’nun geçmiş dönem tuval işleri ve heykellerinden oluşan seçki, Ece Ayhan’ın şiirindeki politik ve duygusal yoğunlukla paralel bir düşünsel derinlik kuruyor. Sanatçının resimleri, günümüzün politik ve toplumsal krizleri karşısında insanlık onuruna yönelmiş tehditlerle yüzleşmeye çağırıyor; bastırılmış travmaları ve kolektif kayıpları görünür kılıyor.

Sergi başlığındaki “modüller” ifadesi, sistemli ve ölçülebilir bir yapıyı çağrıştırsa da, Zümrütoğlu’nun resimlerinde bu düzenin yerini biçimsel özgürlük ve duygusal yoğunluk alıyor. Sanatçı, tanımlanabilir bir üslubun ötesine geçerek tarzları dönüştürür, karıştırır ve kırar. Bu yaklaşımıyla klasik anıt kavrayışına alternatif, yıkıcı ama kurucu, belirsiz ama derinlikli bir “anıt” önerir.

Zümrütoğlu’nun pratiği, figürle malzemenin fiziksel varlığı arasındaki gerilim üzerine kuruludur. Boyanın yüzeydeki maddeselliği, figürün temsiliyetini aşarak resmin kendisini özerk bir varlığa dönüştürür. Deformasyon geleneğiyle kurduğu bu ilişki, figürü sabit bir formdan çok silinen, bozulan, yeniden kurulan bir oluş hâli olarak ele alır. Bu parçalanmışlık, temsiliyetin sınırlarına ve kimliğin kırılgan doğasına dair yeni bir sorgulamayı tetikler.

Serginin mekânı olan Surp Yerrortutyun Ermeni Katolik Kilisesi, bu anlatıya güçlü bir bağlam kazandırıyor. Garabet Balyan’ın katkılarıyla 19. yüzyılda yeniden inşa edilen yapı, tarihsel belleğiyle bireysel sessizliği buluşturan bir alan yaratıyor. Zümrütoğlu’nun kişisel, içsel anlatısı bu mekânda kolektif bir yankı buluyor; bireysel olanla toplumsal, içsel olanla tarihsel arasında sezgisel bir köprü kuruyor.

“MEÇHUL Öğrenci Anıtı için Modüller”, kayıp, varoluş ve direnç temalarını bir araya getirerek, hem geçmişe hem bugüne yönelen bir hatırlama ve yüzleşme daveti sunuyor.

Formative

Mekân: Ruzy Gallery / Beşiktaş
Ziyaret Tarihleri: 2 Ekim – 2 Aralık 2025

Ressamlık, heykel ve duvar halısı gibi farklı disiplinleri bir araya getiren grup sergisi “Formative” ile izleyicileri sanatçı ve eser arasındaki karşılıklı ilişki üzerine düşünmeye davet ediyor. Thom Oosterhof küratörlüğündeki sergi, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “İnsanlar bile bazen farkında olmadıkları şeylerin yansıması olabilir.” sözünden ilham alıyor.

Bu cümle, “Formative”in çıkış noktasını oluşturuyor: Sanatçının yaptığı şey yalnızca kim olduğunu anlatmaz; aynı zamanda onu yeniden şekillendirir.

Sergide yer alan her eser, sanatçısının kişisel deneyiminden, bir anısından ya da sezgisel bir tepkisinden doğuyor. Ancak süreç ilerledikçe bu eserler kendi iradelerini kazanıyor, sanatçının yönlendirmesine direnen, onu başka yollara sürükleyen bağımsız varlıklara dönüşüyor. Kontrolden diyaloğa dönüşen bu kırılma, serginin kalbinde yer alıyor.

Renzo Piano: Yerin Ruhu

Mekân: İstanbul Modern / Beyoğlu
Ziyaret Tarihleri: 1 Ocak – 31 Aralık 2025

İstanbul Modern, yeni müze binasının mimarisine odaklanan özel bir sergiye ev sahipliği yapıyor: “Renzo Piano: Yerin Ruhu.” Ümit Mesci küratörlüğünde hayata geçirilen sergi, binanın tasarım sürecini ve ardındaki mimari vizyonu ayrıntılarıyla ortaya koyarken, müzenin altı yıla yayılan yapım sürecine de ışık tutuyor.

Yeni müze binası, Renzo Piano’nun kurucusu olduğu Renzo Piano Building Workshop (RPBW) tarafından tasarlandı. Yapı, İstanbul Modern’in 2004 yılında Türkiye’nin ilk modern ve çağdaş sanat müzesi olarak açıldığı Karaköy sahilindeki aynı konumda yükseliyor.

Sergi başlığı, Renzo Piano’nun mimari yaklaşımının özünü oluşturan “yerin ruhu” kavramına gönderme yapıyor. Piano, tasarladığı yapıların çevresindeki fiziksel unsurları, mekânın duygusal ve kültürel değerleriyle bir araya getirerek bütüncül bir deneyim yaratıyor. “Yerin Ruhu” sergisi, Boğaziçi’nin ışığı ve İstanbul’a özgü atmosferden ilhamla tasarlanan yeni müze binasının hikâyesini planlardan maketlere, görsel arşivlerden yapı bileşenlerine kadar çok katmanlı biçimde sunuyor.

Renzo Piano’nun dünyada hayata geçirdiği kültür ve sanat yapılarıyla İstanbul Modern’in kuruluşundan bugüne uzanan dönüşümü de serginin anlatısında yer alıyor. Ziyaretçiler, mimarinin sanatsal bir ifade biçimi olarak nasıl dönüştüğüne tanıklık ediyor.

“Renzo Piano: Yerin Ruhu”, müzenin ücretsiz gezilebilen zemin katında, kütüphane girişinde ziyaret edilebilir. Ayrıca, Renzo Piano Vakfı tarafından hazırlanan Türkçe-İngilizce monografi kitap, yeni müze binasının yaratım sürecine dair kapsamlı bir arşiv sunuyor.

Kapak: Åsa Jungnelius / Toprak, Ateş, Su ve Havayla Yazılmış Bir Dize

İlgili İçerikler

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.