Ipsos Türkiye CEO’su Sidar Gedik, Türkiye’de yaklaşan seçimler arifesinde markaların tüketicileri anlama yolculuğunda göz ardı etmemeleri gereken noktaları paylaşıyor.
Genel seçimlere gün saydığımız şu günlerde markaların tüketicilerin nasıl hissettiklerini anlamalarının her zamankinden daha önemli olduğunu belirten Ipsos Türkiye CEO’su Sidar Gedik, bu anlama yolculuğunda dikkat edilmesi gereken noktaları sıralıyor.
2022 yılı başında önümüzdeki resme baktığımızda ülkemiz için tek bir gündem maddesi görüyorduk: Ekonomi. Yıl içinde çok yakınımızda patlak veren savaşa rağmen bizim gündemimizde bir değişiklik olmadı. Hatta ekonomi kelimesinin altı daha kalın şekilde çizildi. Enflasyon baz etkisiyle gerilemeye başlamadan önce yüzde 85’leri buldu. Asgari ücrette, gerek 2022 başında gerek uzun yıllar sonra ilk kez sene ortasında ve nihayet 2023 başında kayda değer artış yapıldı. Tüm bu hamlelerin sonunda düşük sosyoekonomik segmentlerin satın alma gücü desteklendi ve harcanabilir gelirlerindeki artışla bu hanelerin alışveriş harcamaları ülke ortalamasına doğru yükseldi. Gelir dağılımında daha dengeli bir tablo olması elbette her ülkenin hedefi, ancak yoksullaşarak değil zenginleşerek eşitlenmeyi amaçlamalıyız. EYT ve Mart sonunda başlayacak Ramazan’ın etkisiyle de seçime kadarki dönem birçok sektör için olumlu geçebilir.
Ipsos Global Advisor Araştırması sonuçlarına göre 36 ülkeden araştırmaya katılanların yüzde 60’ı 2023’te Covid-19 kaynaklı bir kapanma yaşanmayacağını tahmin ediyor. Türkiye’den katılanlar arasında ise her 4 kişiden 3’ü bu düşüncede. Bu olumlu bakış açısıyla 36 ülke arasında ikinciyiz. Bu “çoklu kriz” döneminde listeden bir tanesini silmek üzere olduğumuzu düşünüyoruz.
Haziran ve sonrası parlamento, cumhurbaşkanlığı seçimleri hem süreç hem de sonuç anlamında belirleyici olacak. Sonuç derken, kazanan-kaybedenden ziyade sonuçlara dair yaşanabilecek muhtemel tartışmaları kastediyorum. Seçimin, sonuçları tartışılmayacak şekilde yaşanması, tamamlanması önemli. 2015 ve 2019’da tecrübe ettiğimiz seçim tekrarları gibi bir durum yaşamamız ekonomimiz açısından risk yaratabilir.
Pazarlama yöneticilerinin satış rakamlarını korumaları ve bunu sürdürülebilir kılmak için ekonomideki duraklamaları iyi tespit etmeleri gerekiyor. Sepete giren daralmış çeşitlilik içinde kendilerini görmek istiyorlarsa taktik değiştirmeliler. Hanelere giren ya da bireylerin vazgeçtikleri yüksek ürün çeşitliliğinin, aslında tüm dengeleri etkileyebilecek bir tutum olduğunu görüp bunun üzerine yeni bir strateji var etmeliler. Enflasyon baskısı altında girdiğimiz 2023 yılı, bir bütün olarak dünya için ilginç bir yıl olacak. Ancak Türkiye’de yaklaşan seçimle birlikte insanların nasıl hissettiklerini anlamak her zamankinden daha önemli. Anlama yolculuğunda yeni yılda markalar için dikkat edilmesi gereken dört önemli noktaya dikkat çekebiliriz:
Toplum, yeni rutinlerle değişen koşullara hızla uyum sağlıyor. Değişen koşullara hızlı adapte olanlardan gelen işaretleri takip etmek ve iş planlarına uygulamak her zamankinden daha önemli olacak. Bu noktada, sosyal medya verilerini düzenlemek ve içgörülerden yararlanmak markalar için önemli bir anahtar olacaktır.
Gelecekle ilgili farklı ama gerçekçi öngörülere sahip olmak için farklı senaryolara hazırlıklı olmak markaların en önemli gündemleri arasında yer almalı. Bugünü anlamak, öğretiler oluşturmak için kritik öneme sahip. Ancak geleceği şekillendiren, öngörüler olacaktır.
İçinde bulunduğumuz ortamda rekabet de giderek sertleşiyor. Kanal yönetimi ve görünürlük her zamankinden daha önemli. Bu noktada markaların çizgi üstü, çizgi altı ve PR gibi tüm iletişim araçlarında bütünleşik olarak tek, net ve ilgili mesajlara odaklanmaları, stratejilerinde daha çok dikkat etmeleri gereken bir noktaya taşındı. Bir diğer yandan da markaların özellikle dijital kanallardaki inovasyon süreçlerine engel koymadan her aşamada test edip öğrenmeleri gerekli.
Genç nesiller, hayatlarının önemli bir dönemini pandemi ve bir enflasyon baskısı altında geçirdi. Daha istikrarlı koşullar sağlandığında, gençler “normal” harcama seviyelerine dönerken markalar da onlara eşlik etmeli. Bu nedenle markalar şimdiden bu ilişkiye ve gençlerin yer aldıkları, takip ettiği mecralara yatırım yapmalı.
Türkiye’de, başlayan yılın biten yıldan daha iyi bir yıl olacağına inananların oranı yüzde 65. İyimserlerin oranı daha fazla. Ancak aynı oran bir sene önce yüzde 77’ydi. 2022 yılına iyimser başlayan her 6-7 kişiden 1’i artık kötümser tarafa geçmiş. 36 ülke ortalamasında her 10 kişiden 8’i 2023’te ülkesinde fiyatların gelirinden daha fazla artacağı düşüncesinde, Türkiye’de de oran aynı. Yine aynı araştırmada ülkeler ortalamasında her 10 kişiden 7’si yeni yılda ülkesinde işsizlik oranının yükseleceğine inanıyor. Türkiye’de bu şekilde düşünenlerin oranı yüzde 80’e varıyor.
Özetle, mevcut durumdan memnuniyet artıyor; refah düzeyi, işsizlik, enflasyon gibi parametrelerde gelecek beklentilerinde de çok minimal olumlu kıpırdanmalar görüyoruz ancak yine de her 2 kişiden 1’i ülkemizde ekonominin 2023’te kötüye gideceği inancında.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.