30 yılın fotoğrafı

Geçtiğimiz onyıllar iletişim alanında çok sayıda dönüm noktasına tanıklık etti. Son 30 yılda iletişim, pazarlama ve reklam dünyasında yaşanan gelişmeler, MediaCat’in yayın hayatına başlamayı tercih ettiği tarihin tesadüfi olmadığını gösteriyor.

30 yılın fotoğrafı

1993 yılının bir bahar günü Pelin Özkan, içeriği pazarlama, medya ve reklam alanlarından oluşacak bir dergi çıkarma hazırlığı içinde olduklarını söyleyerek bu nedenle düzenledikleri danışma toplantısına katılmamı istediğinde hem çok mutlu olmuş hem de şaşırmıştım. Öyle ya, medyanın ve reklamcılığın kalbi Ankara’da değil İstanbul’da atıyordu. Ankara’da böyle bir derginin yaşama şansı nasıl olacaktı?

Toplantıya katılmak için Eskişehir’den Ankara’ya giderken 70’li yılların ortasında Eskişehir’de sinema televizyon yüksek okulunun ilk asistanlarından birisi olarak içinde yer aldığım okulun kuruluş sürecinin her adımı gözümün önünde canlandıkça, Ankara’da medya ve reklam alanlarında bir derginin kurulma fikrine ilişkin kuşkularımın dağılmaya başladığını hatırlıyorum. Çünkü biz de o yıllarda kültür ve sanat hayatı oldukça kısıtlı bir kentte, Eskişehir’de sinema televizyon okuluyla bir imkânsızı başarmamış mıydık?

Eskişehir’de sinema televizyon alanında bir yüksek okulun kurulması İstanbul’un kültür-sanat çevrelerince kuşkuyla hatta alayla karşılanmış, böyle bir okulun hiçbir şekilde başarı şansının olamayacağı uzun süre dillendirilmişti. Ne var ki zaman, bu kuşkulu insanları haklı çıkarmamıştı. Türkiye’nin ilk iletişim fakültesi olarak bu okul, iletişim alanında farklı ve yenilikçi bakış açısıyla bir ekol oluşturmuş; sinema, televizyon ve daha sonra da reklamcılık, gazetecilik gibi bölümleri ve bu bölümlerdeki akademik çalışmalarıyla kısa sürede kendisinden övgüyle söz ettirmişti. Okulun mezunları İstanbul’un iletişim sektöründe beğenilen, kabul gören, okullu çalışanları arasında ilk sıralarda yer almıştı.

İlk toplantı

Bu anılarla o yılların ünlü Büyük Ankara Oteli’nin alt katındaki küçük bir toplantı odasında yerimi aldım. Toplantıda Pelin ve Necati Özkan, derginin yazıişlerinden sorumlu olacağını öğrendiğim -sanat ve özellikle fotoğrafla ilgilenen- Mehmet Demir ve yine yanılmıyorsam Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden bir iki genç akademisyen daha vardı. Özkan çifti dergiyi neden kurmak istediklerini, derginin nasıl bir içeriğe sahip olacağını o kadar etkileyici bir şekilde açıkladılar ki toplantı öncesi kafamda oluşan soru ve kuşkular tümüyle olmasa da önemli ölçüde yok oldu. Kısa dönemli ticari bir kazanç ya da kendi reklam ajanslarının PR’ını yapma peşinde olmadıkları çok açıktı. Çok daha vizyoner bir yaklaşımları vardı.

Dergi önceleri uzun sayılabilecek bir süre Ankara’da, daha sonra da reklam ajansı “Öykü”nün İstanbul’a taşınmasıyla İstanbul’da ara vermeksizin yayın hayatına devam ediyor. O ilk toplantı sonrası kendileriyle ilişkimiz hiç kopmadan devam etti. Bu süre içerisinde MediaCat dergisinin de içinde yer aldığı Kapital Medya markası altında Brand Week Istanbul, Felis Ödülleri, MediaCat Kitapları, Digital Age, Digital Age Tech Summit, Marka Okulu gibi her biri alanında son derece başarılı markalarıyla pazarlama iletişimi dünyasını bilgilendirmeye, ona yön vermeye ve ödüllendirmeye devam ediyorlar. O yıllardan bugüne ele aldıkları her işi iyi ve vefalı insanlar olarak profesyonelce başardıklarına tanıklık ettikçe gururum ve mutluluğum katlanarak artıyor. Kendilerini ve MediaCat’in 30’uncu yılını yürekten kutluyor, daha nice başarılı yıllar diliyorum.

1990’lar: Kırılma noktası

MediaCat’in yayın hayatına başladığı 90’lı yılları sarsıcı ekonomik, toplumsal krizlerle birlikte pazarlama, medya ve iletişim dünyasında geçmişle karşılaştırılamayacak ölçüde radikal dönüşümlerin, yeniliklerin yaşandığı yıllar olarak tanımlayabiliriz. 90’lar, Türkiye’nin önemli bir kırılma noktası olarak neoliberal politikalara, küreselleşmeye ve hızlı adımlarla tüketim toplumuna geçilen yıllar olarak tarihte yerini aldı. Hayatımızda çeşitli değişimlere neden olacak özel televizyonların kurulması, basının sermaye yapısının değişime uğraması, gazete sahiplerinin birer ikişer televizyon kanalı sahibi olmaları ve medyada tekelleşme dönemine hep o yıllarda tanık olduk.

1992 yılından itibaren özel TV kanalları ve özel radyolar hızla çoğaldı ve bu durum, reklamcılık açısından büyük bir değişimin yaşanmasına neden oldu. Bu arada, geçmişte örneğine rastlanmadığı ölçüde, art arda kadın, araba, seyahat, dekorasyon, gençlik ve sağlık gibi konularda uzmanlık ve hobi dergiciliğinin de hızla geliştiğini gördük. Medyanın bu yapısal değişimi reklam mecralarını çeşitlendirdi. Medya planlama ve satın alma işi ajans bünyesinden çıkıp bağımsız şirketler olarak pazarlama ve iletişim dünyasının vazgeçilmezleri arasına girdi.

Yine 90’lı yıllarda çok önemli bir değişim daha oldu ve 23 Şubat 1994’te cep telefonu aboneliği başladı. Belki de yeni bir çağın başlamasını sağlayacak bir yenilik olarak internetin ve onunla bağlantılı çok sayıda ve çeşitte yepyeni iletişim teknolojilerinin ve uygulamalarının ilk örneklerinin baş döndürücü bir hızla gelişimi de yine o yıllarda görülmeye başladı.

Rekabette yeni sayfa

1 Ocak 1996’da Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne girmesiyle pazarda rekabet ortamı değişti ve zorlaştı. Bazı önemli markalar rekabette üstünlüğe giden yolun pazarlama ve reklam stratejilerinden, bilgiyle hareket etmekten, tüketicilerin kalbinden ve zihninden geçeni daha iyi anlamaktan ve toplumsal değişikliklerin tüketici üzerindeki etkisini araştırmaktan geçtiğini kavramaya başladılar. Bunun sonucunda da pazar araştırma şirketleri sektörün önemli oyuncuları arasında yerini almış oldu.

Tüm bu yenilik ve gelişmelerin sonucunda, 90’lı yıllarda reklamcılık sektörü, geleneksel reklamcılıktan hızla uzaklaşmak zorunda kaldı. Pazarlama ve reklam sektörü; organizasyon, yaratıcı süreç, araştırma, medya planlama ve stratejik planlama gibi birçok açıdan değişime uğradı.

Satır başlarıyla kısaca değindiğim iletişim, pazarlama ve reklam dünyasına yönelik tüm bu gelişmeler, Pelin ve Necati Özkan’ın pazarlama ve iletişim dünyasında yaşanacak bu köklü değişimleri sanki önceden görerek dergi yayınlama kararı aldıklarını, MediaCat dergisinin 30 yıl önce yayın hayatına girişinin tesadüfi olmadığını gösteriyor.

2000’ler: Değişimler dönemi

Bakışımızı 2000’li yılların başına çevirdiğimizde internetin ticari kullanıma açılmasıyla radyo, basın ve televizyon gibi geleneksel reklam mecralarının yerini yavaş da olsa dijital reklamcılığa bırakmaya başladığını görüyoruz. İnternetin aktif bir şekilde kullanılmasının pazarlamacılara kentli, beyaz yakalı yeni kuşak tüketicilere yönelmede çok önemli fırsatlar yarattığını söyleyebiliriz. Özellikle internet ve sonra Web 2.0 kullanıcı etkileşimine izin vermeye başlayınca daha ölçülebilir, ucuz ve hedef kitleyle daha yaratıcı bir şekilde iletişim kurma olanağı da sağlanmış oldu. Bu durum pazarlama ve reklamın giderek daha hızlı bir şekilde dijitalleşmesinde son derece önemli rol oynadı. Daha sonra, sosyal medyanın da iletişimde şaşkınlık yaratan gücü devreye girince, geçmişle karşılaştırılamayacak ölçüde benzersiz bir reklamcılık dönemi de başlamış oldu.

İnternetle önce banner reklamlarıyla karşılaştık. Web 1.0’da statik görseller olarak hazırlanan banner’lar, kullanıcıların kendi içeriklerini oluşturmalarına izin veren Web 2.0 altyapısıyla hareketli görseller olarak sunulmaya başlandı. Web 2.0, ayrıca, kullanıcıların dijital ayak izlerini takip etme olanağı sağlayarak her kullanıcıya kendi dijital izine, geçmişine ve beğenilerine göre reklamlar göstermeye imkân sağladı. Günümüzde markalar özellikle sosyal medya üzerinden hedefledikleri tüketicileriyle doğrudan temas kurarak hem reklamlar hem viral içerikler hem de kullanıcıların paylaşımlarıyla reklam iletişimlerini etkili bir şekilde sürdürmeye devam ediyorlar.

2000’li yıllarda yaşanan bu baş döndürücü gelişmeler reklam ajanslarının yapı ve fonksiyonlarını da değiştirdi. Dijital reklam ajanslarının sektördeki ağırlığı giderek artmaya başladı. Reklamın olmazsa olmazı olan yaratıcı insanlar ve yaratıcılık, dijital ve sosyal medyanın egemenliğinde bambaşka bir boyuta evrildi. Metin ve metin yazarlığı yerini içerik ve içerik tasarımcısına bırakmaya başladı.

Yeniliklerin arifesinde

Tüm bu dönüşüm süreci sonucunda reklamın eski tadından hâlâ bir şeyler kaldı mı, doğrusu pek bilemiyorum. Reklamın ticari bir iletişim işi olduğunu dikkate alırsak, onun temel doğrularının değişmemesi gerektiğini fakat mecralara bağlı olarak içerik ve biçiminin önemli ölçüde farklılaştığını ve özellikle sosyal medyanın, kapsayıcı ve etkileşimli özelliğiyle reklamcılığa daha dinamik ve renkli bir boyut kazandırdığını söylememek haksızlık olur.

MediaCat dergisi bu yeni reklamcılığın ana fay hatları üzerinden çok yönlü bir içerikle her ay yeni oluşumların, yeni yaklaşımların, fırsatların ve olanakların fotoğrafını çekmeye devam ediyor. Bakalım yapay zekâ alanındaki gelişmeler, ChatGPT gibi her gün bir yenisiyle karşılaştığımız uygulamalarla birlikte iletişim dünyasında ne gibi değişimler yaşanacak…

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.