Rastlantıların kavşağında: İoanna Kuçuradi

Türkiye’nin değerli filozoflarından Prof. Dr. İoanna Kuçuradi için hazırlanan “Ömrümüzü Yönlendiren Rastlantıların Kavşağında: İoanna Kuçuradi” isimli armağan kitap yakında raflarda.

Prof. Dr. İoanna Kuçuradi’nin öğrencisi Elif N. Hamidi tarafından yayına hazırlanan, Ömrümüzü Yönlendiren Rastlantıların Kavşağında: İoanna Kuçuradi başlıklı armağan kitap raflardaki yerini almaya hazırlanıyor.

Bir yazarı, ressamı, biliminsanını, dünya tarihine yön veren bir lideri ya da filozofu yakından tanımak için biyografiler, mektuplar, fotoğraflar ve elbette anılar önemli kaynaklardır. Mektup ve fotoğraflar çekmecelerde, kutularda ya da hiç kimsenin aklına gelmeyecek gizli köşelerde saklanır genelde ama anıları saklayacak gizli bir köşemiz yoktur. O nedenle hafızalardan silinip gitmemesi için anıları da yazıya dökmek, tıpkı mektuplar gibi onları da kitap sayfalarına emanet etmek gerekir. Kuçuradi Felsefe ve İnsan Hakları Vakfı Yayınları’ndan çıkacak olan, Ömrümüzü Yönlendiren Rastlantıların Kavşağında: İoanna Kuçuradi başlıklı armağan kitap, yolu bir şekilde İoanna Kuçuradi ile kesişen 52 kişinin anılarına sahip çıkacak bir çekmece ya da yuva görevi görüyor.

Kendi değer felsefesini yaşamak

Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) kurucusu Ayşen Özyeğin, “İnsanca yaşamanın ilkelerini öğrettiği sayısız öğrenci yetiştirirken, kendi hayatını da bu ilkelerden taviz vermeden, ‘felsefi bakışla’ yaşayan bir eğitimci” olarak çiziyor Kuçuradi’nin portesini ve ekliyor: “Onun için felsefe salt akademik bilgi değil, yaşadığımız hayatı ve çağımızın sorunlarını kavrayabilmek için akıl yürütmenin, nedenler ve sonuçlar arasındaki bağlantıları görmenin de yöntemidir.”

Onun öğrencisi olup izinden giden felsefe öğretmeni ve yazar Belgin Önal da, “Gölgesiyle eş yaşayan nadir bir insan” portresi çiziyor Kuçuradi için: “Ben ‘görmeyi’ kendisinden öğrendim. Çünkü nereye bakacağımızı gösterendi. Güven, erdem, sevgi, ölçülü olmak gibi insanı insan yapan değerleri, incelikle öğretmen-öğrenci ilişkisinin o paha biçilmez saydam duvarlarını kırıp dökmeden gösterendi. Her bir erdem yakasında şık bir broş gibi durur: ben öyle anımsarım hocamı.”

İnsan onuru üzerine bir soru

Milliyet Gazetesi Ombudsmanı, gazeteci – yazar Belma Akçura, 2002’de Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Eylem Planı çerçevesinde mülkî idare amirlerine yönelik başlatılan bir yıllık insan hakları eğitim programının hocalarından biri olan Prof. Dr. İoanna Kuçuradi’nin tek bir soruyla mesleğini ve daha da önemlisi, hayattaki duruşunu nasıl etkilediğini şöyle anlatıyor: “Kuçuradi salona girdi ve söze bir soruyla başladı. Dedi ki: ‘Sizce insan onuru nedir?’ Haysiyet, şeref, namus gibi kavramlar havada uçuştu… Mülkî amirlerin hemen her biri ‘insan onuru’ kavramını kendi varlığı üzerinden açıklıyordu. Kuçuradi bir sessizlik anını bekledi: ‘Yanılıyorsunuz… Bu söylediklerinizin hiçbiri değil’ dedi. ‘İnsan onuru sizin başınıza gelen değil, başkasının başına gelen bir olay karşısında, sizin nasıl bir tutum sergilediğinizle ilgilidir. Biz, insan onurunu uğradıklarımızla değil, yaptıklarımızla koruruz’. Bu ilk tanışma bende müthiş bir sarsıntı yarattı… Ve sonrasında anladım ki, insan hakları üzerine yazdığım her haberimde, her makalemde, her kitabımda Kuçuradi’nin ‘uğradıklarımızla değil, yaptıklarımızla’ sözü bütün benliğime kazınmıştı…”

Öğretirken öğrenmek

1960 askerî müdahalesinin yaşandığı dönemde Felsefe Bölümünde genç bir asistan olan Kuçuradi, o dönemin zorluklarında dahi ilkeleri doğrultusunda ilerlemekten vazgeçmemiş. Felsefi antropoloji ile tanışmasını sağlayan hocası Prof. Dr. Takiyettin Mengüşoğlu’nun üniversiteden uzaklaştırılan 147 öğretim üyesinden biri olması üzerine, İstanbul Üniversitesi’nden uzaklaşmak zorunda bırakılmış. 1965 yılının ekim ayında Erzurum’a gitmiş ve Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde göreve başlamış.

“Başkaldırıdan Felsefeye: İoanna Kuçuradi” belgeselini hazırlarken, onun 1960’lı yıllarda yaptığı ses kayıtlarını tarama şansı bulan Maltepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı. Prof. Dr. Oktay Yalın şöyle anlatıyor Kuçuradi ile tanışma hikâyesini: “Makaralı bir teyp ile yapılmış olan bu kayıtlarda, Kuçuradi’nin Erzurum’da bulunduğu yıllarda, derslerinde kullanmak üzere kaydettiği şiirler, öyküler ve oyunlar da bulunmaktaydı. Kuçuradi, Ingeborg Bachmann’ın ‘Undine Gidiyor’ öyküsünü, Kemal Demirel’in ‘Antigone’ oyununu ve daha birçok eseri, Erzurum’daki dostlarıyla birlikte büyük bir özenle seslendirmişti. Bu kayıtlardan biri de bir duyuru idi. Muhtemelen, o yıllarda çok yaygın olan belediye hoparlör sistemlerinden yayınlanmak için hazırlanmıştı. Ziller ve üflemeli çalgıların eşlik ettiği bir müzikle başlayan kayıt, bir erkeğin seslendirdiği şu sözlerle devam ediyordu: ‘Erzurum’da ilk defa müzikli oyun (müzik). Canlı Maymun Lokantası (müzik es verir). Canlı Maymun Lokantası, 2-3 Haziran 1966’da Ordu Evi Sinema Salonunda (müzik yeniden başlar).”

İlgili İçerikler

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.