Marka değerimizi, basit ve cesur birkaç tweet’le, parayla hesaplanamayacak kadar artırabileceğimizin farkındayız. Araştırmalara, uzun çalışmalara çoğu zaman ihtiyacımız yok. Biz en zor koşullarda yıllardır hayatta kalıyoruz.
2017 sonbaharında Peru’ya gitmeye karar verdim. Tüm ülkeyi adım adım gezeceğim! Boyum çok uzun, Peru’da otobüsler çok eski ve ulaşım imkânları kısıtlı olduğundan araba kiralayayım dedim. Peru ve araba kiralamayla alakalı araştırma yaptım fakat interneti görmeyin, herkes bunun bir intihar olduğunu, araba kiralarsak arabayı geri getiremeyeceğimizi söylüyor. Haliyle bir korku aldı içimi. Peki neden? Trafik kurallarına pek uyulmuyor, şoförler kötü ve otoyollar pahalı…
Vatandaşımız olduğunu adından anladığım birinin yorumunu gördüm forumların birinde. İngilizce olarak, eğer İstanbul gibi yerlerde araba kullandıysanız çok zorluk yaşamazsınız yazmış. “Hah, tamam!” dedim, bir araç kiraladım, 4 bin kilometreden fazla yol yaptım, inanın pek de zorlanmadım.
Güzel ülkemizde yaşamanın binbir türlü zorluğu var. Bu makalede bahsederek bitiremeyeceğim kadar çok konuda birkaç adım geriden geliyoruz. Haliyle bizim öğrenme sürecimiz de biraz daha farklı oluyor. Yolda başka beceriler geliştiriyoruz. Bir oyun açılış ekranı düşünün. Yeni Oyun, Kaydet, Ayarlar vs… Mesela Civilization gibi bir oyun. Yeni Oyun’a tıklayıp yönetmek için bu toprakları seçtiğinizde herhalde oyunun zorluk derecesi bir anda “expert”e (uzman) çıkardı değil mi?
Tüm bunlar bizi birçok anlamda farklı kılıyor. Kültürel kodlarımızla hayatın bu zorlukları üst üste geldiğinde, bireysel ve profesyonel anlamda birçok konuda kendimizi geliştirmek zorunda kalıyoruz. Avrupa’da iş yapmış olanlar “İki dakikada yapılacak işi günlerce uzatmayı nasıl başarıyorlar” diye sıklıkla mutlaka düşünmüştür.
CMO Sempozyumu konusu “En Zor Zamanlarda Pazarlama” başlığını görünce de hemen bunu düşündüm. Bir yaratıcı proje esnasında düşünülmesi gerekenler, krizler, hassasiyetler, yazılması gerekenler, yazılmaması gerekenler…Geçerli pazarlama taktiklerinin yüzde 50’si bu ülkede zaten açık değil, kullanılamıyor. Yeni dünyada farklı gruplara farklı kampanyalar yapması gereken bizler, zaten bu grupların yarısından fazlasına konuşamıyoruz bile. Yasak. Birçok markadaki pazarlama ekiplerimiz neredeyse yılın her günü bir tehdit, kriz ve uğraş içerisinde olmak zorunda. Gerçek bile olmayan krizleri idare etmek artık günümüzün bir parçası haline gelmiş durumda.
Normali zor olmuş bizimki gibi toplumlarda zor zamanlar gerçekten zor zamanlar… Halka mal olmuş ve her kesime karşı sorumluluğu olan genelleşmiş markaların bu dönemlerde yaşadıkları güçlükleri hepimiz görebiliyoruz, anlıyoruz. Ancak her kesime ait olmak zorunda olmayan markalar için çok büyük bir fırsat var. Toplumsal bir hassasiyet, bir güçlük ile mücadele ettiğimizde oluşan ortak görüşte davranabilen kurumlar, hayatları boyunca elde edemeyeceği itibarı, güveni bir anda kazanabiliyor. Kimsenin paylaşmadığını paylaşabilen, ulaşım gücünü ortak iyilik için kullanan markalar bu süreçlerden güçlenerek çıkıyor.
Tepki almadan iletişim yapmak mümkün mü, artık emin değilim. Fikri olan, fikirlerini beyan edebilen cesur markalar bizimki gibi toplumlarda, zor pazarlama şartlarında kolay zaferler elde edebilir. Kolay demek doğru oldu mu bilmiyorum fakat marka değerimizi, basit ve cesur birkaç tweet’le, parayla hesaplanamayacak kadar artırabileceğimizin farkındayız. Araştırmalara, uzun çalışmalara çoğu zaman ihtiyacımız yok. Biz en zor koşullarda yıllardır hayatta kalıyoruz. Yapılacak en iyi marketing hamlelerini biliyoruz ama yapmıyoruz. Sıfırdan icat etmeye gerek yok, bizim markalarımız için amaç her yerde, her günde, her anda…
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.