Türkiyeyi moda fotoğrafçılığı ile tanıştıran adam Tamer Yılmaz. 1972de ilk kez basmış deklanşöre…
Türkiyeyi moda fotoğrafçılığı ile tanıştıran adam Tamer Yılmaz. 1972de ilk kez basmış deklanşöre. Reklamlar 1984ten beri objektifinden yansıyor. Coca-Cola, Pepsi, Arçelik, Siemens, Beymen, Vakko, Sezen Aksu, Ajda Pekkan
Objektifinden geçmeyen marka yok Türkiyede.
Vakkonun ilk megaboardlarını o çekmişti 1994-95 yıllarında. İnşaat işçilerinin yer aldığı İstinye Park kampanyasında da onun imzası var. Türkiyede reklam ve moda fotoğrafçılığı ile ilgili konuştuğumuz Yılmaz, Toscaninin Mavi Jeans için çektiği fotoğrafları çok zayıf olarak nitelendirirken, reklamcılarla çalışmanın da en zor kısım olduğunu belirtiyor.
İstinye Park resimlerini o kadar etkileyici yapan neydi sizce?
Orada gördüklerinizin hepsi gerçek. Adamlara fotoğraf çekileceğini bile haber vermedim düzeltmesinler kendilerini diye. Toplayın getirin dedim, işin ortasından aldım, yıkattırmadım bile sağını solunu. Sabah gelin demedim, çünkü gıcır gıcır gelecekler. O yorgunluk, öğleden sonraki bitmişlik O yıpranmanın tüm gerçekliği var o resimlerde.
Kriteriniz nedir müşteri seçerken?
Kendime satmadığım fotoğrafı asla çekmem. Ben buna bu parayı verir miydim? diye başlıyorum işe. Kendi kurallarım var ama orada sahtekarlık ederim bak. Sanki o kuralları müşteri bana koymuş gibi öyle bir döndürürüm ki, benim istediklerimi bana anlatır hale gelir. Hayatta en uyuz olduğum şey de çok parası olup da hiç harcamaya kıyamayanlar. Koca Range-Roverıyla gelir, seni salak yerine koyar, 50 liranın pazarlığını yapar. Oysa bir fikir satın alıyorsun sen buradan.
Toscaninin Mavi Jeans fotoğraflarını nasıl buldunuz?
Çok zayıf! 1980lerden kalmış gibi. Al benisi var mı? Orada amaç Toscaniye çektirmek. Onun Benetton fotoğraflarına bir bak. Oradaki fikre bir bak önce. Şahane! Bu fotoğrafı bizim asistan da çeker. Olivieronun o fotoğraftaki değeri ne? Bir kimliği yok. Oliviero Toscani geliyorsa bir fikir, fark yaratmalı. Kuş kondurması lazım. Kuş konmamış orada.
Reklamcılarla çalışmak nasıl?
En zor kısmı o. İyiler de var ama yeni yetme kreatiflerde anlamadan anlatma durumu var. Fotoğrafın nasıl çekileceğini anlamadan photoshopla yaptıkları için bunu böyle yapalım diye tutturuyor. Eline geçireceği, razı edebileceği kendi yaşlarına yakın bir adam lazım ona. Mesela gidiyor Hasan Hüseyine. Bir kareyi bir kere rica eder değiştirirsin. Ama Hasana ikide bir değiştirtemezsin. Der ki, kardeşim sende bir şeye karar ver ama! Şimdikiler karar vermek istemiyor, çünkü bilmiyor ne yapacağını.
Röportajın tamamını MediaCat Haziran sayısında okuyabilirsiniz.
Röportaj: Selin Akıncı
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.