Birbirinden farklı sektörlerde yer alan ve “Sağlıklı Marka” olma yolunda çalışmalar gerçekleştiren firmalarla hazırladığımız söyleşi dizimizde bu ay Glohe’yi ağırlıyoruz.

Farklı sektörlerde faaliyet gösteren ve “Sağlıklı Marka” olma yolunda çalışmalar gerçekleştiren firmalarla gerçekleştirdiğimiz söyleşilere Canped ve Arzum‘un ardından Glohe ile devam ediyoruz.
İlk röportajımızda, sektöründeki farklı dinamikleri cesaretle uygulayan ve PR çalışmalarında da kendilerine hizmet vermekten büyük mutluluk duyduğumuz Canped markasından iki önemli ismi ağırlamıştık. Ardından, kadın dostu markalardan Arzum ile konuşmuştuk.
Söyleşi serisine bu ay doğal kozmetik sektörünün en yeşil markalarından Glohe’den iki önemli ismi, Glohe Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Şahin ve Glohe Marka Müdürü Sevgül Öztop’u ağırlayarak devam ediyoruz.
Yeşile ve doğaya önem veren bir marka olan Glohe, doğal kozmetik ürün pazarında gerçekleştirdiği çalışmalarla nasıl bir “Sağlıklı Marka” yarattı? Pazarın dinamiklerini ve bu başarılarının altında yatan olmazsa olmazlarını sizler için konuştuk.
Röportajın kısa versiyonunu yazımızda okuyabilir, uzun versiyonunu ise aşağıdaki videoda izleyebilirsiniz.
Bekir Şahin: Sağlıklı marka olmak adına tüketiciler bir ürün üretilirken nasıl ürettiklerini sorguluyorlar. Bu aşamada marka sağlıklı mı ve doğal mı kısmında sorguları sonrası markaya bağlılıkları artıyor.
Tüketicilerle bir komünite halindeyiz. Onlardan aldığımız geridönüşleri değerlendirmek bizim için çok önemli.
Tüm dünyada ürünün hem içeriği doğal hem de üretim süreçlerinde doğaya saygılı olacak kavramını benimsemiş bulunuyoruz.
BŞ: 2020 hedeflerimiz arasında Glohe’yi global bir marka olarak konumlandırıyoruz. İhracat çalışmalarımıza ağırlık verirken Incia ve Siveno markalarımızda bilgilendirme faaliyetlerimizi artıracağız.
Sevgül Öztop: Bizim markamızla sabahtan akşama kadar tüm hijyen ve güzellik gereksinimlerinizi giderebilirsiniz. Bu anlamda geniş bir hedef kitleye hitap ediyoruz. Tüketicileri dinlemeyi seviyoruz. Yüzde 100 doğalı tercih eden tüm tüketiciler bizi savunan marka elçileri haline geliyor.
SÖ: Misyonsal marka olmanın dışında kendi içersinde bulunduğu topluma kulak vermeyi çok iyi başarmışlar. Markaların topluma sağır olmaması gerekiyor. Sağlık alanında topluma çok önemli bir katkıda bulunmuşlar benim çok beğendiğim projelerden biri oldu.
Bizim de annelere ve ev hanımlara yönelik bir projelerimiz olacak. Evlerde karşılaştıkları kimyasal temizlik malzemeleri onları kanser riskiyle başbaşa bırakıyor bu onlamda ev hanımlarını bilinçlendirmeyi hedefliyoruz.
SÖ: İlk olarak içinde bulunduğumuz doğaya saygılı olan markalar kazanıyor. İkinci olarak markaların birazcık daha iletişim açısından daha samimi bir yol yürütmesi gerektiğini düşünüyorum. Üçüncü olarakta markaya sadık marka elçileri oluşturarak iletişimin interaktif bir şekilde planlanması gerekiyor.
Siz de markanızın sağlıklı olduğunu düşünüyorsanız hello@dilanbaransel.com adresine e-posta atarak Sağlıklı Markalar’a konuk olabilir, Dilan Baransel Sağlık İletişim Danışmanlığı hakkında detaylı bilgiye Dilanbaransel.com adresinden ulaşabilirsiniz.