Yapay zekâ alanında birbiri ardına yaşanan gelişmeler genellikle Batı menşeli olsa da Batı’da bir ön alma hali de aşikâr. Sebebi ise Çin’in sürdürdüğü, kimilerine uzay yarışını hatırlatan sessiz rekabet.
Teknolojiye yön veren isimlerin katıldıkları etkinlik ya da programlarda ettikleri sözlerle gündeme damga vurmaları hatta takip eden günlerde aksiyon almaları artık aşina olduğumuz bir durum. Söz, özellikle de Elon Musk ve Mark Zuckerberg başta olmak üzere liderlerden geliyorsa, gündemi etkileme olasılığı o kadar artıyor. Bu açıklamalar zaman zaman akla hayale ermeyecek seviyede de olabiliyor; zira teknoloji liderlerinin popülaritelerini sürdürme veya iltisaklı oldukları şirketlerin üzerindeki kara bulutları dağıtmak gibi amaçları olduğu da biliniyor.
Musk, Zuckerberg ve teknoloji dünyasının zirvesindeki diğer isimler bir yana, bir de teknoloji devlerinin ikinci isimleri var ki, bu isimleri tekil şahıslar olarak değerlendirmek yerine hiyerarşide bulundukları nokta itibarıyla C-level yöneticiler başlığı altında toplamak mümkün. Gündemde daha az yer kaplasalar da onlardan gelen açıklamalar daha bir anlamlı. Zira popülarite derdi bahsi geçen liderler kadar olmayan, sorumluluk alanı daha net kişiler onlar.
Bu isimlerden biri, Meta Chief Technology Officer’ı Andrew Bosworth. Ocak 2022’den bu yana bahsi geçen pozisyonda çalışmalarını sürdüren Bosworth, Zuckerberg’ün de belirttiği üzere provokatif sözler etmekten çekinmeyen başarılı bir yönetici. Kendisinin yakın zamanda yaptığı bir açıklama da bizi biraz düşünmeye davet ediyor.
Mart ayının son haftasında katıldığı Possible adlı podcast’te konuşan Bosworth, yapay zekâdaki rekabeti bu dönemin uzay yarışı olarak nitelendiriyor. Kendisi her ne kadar bu yarışın kimler arasında gerçekleştiğini kelimelere dökmese de zihinlerde ABD-Çin rekabeti canlanıyor. Zira açıklama, Donald Trump liderliğindeki ABD’nin yeni vergi tarifelerini uygulama yolunda ilerlediği, tarifelerin ana hedefinde Çin’in olduğunun konuşulduğu ve aynı zamanda DeepSeek’in ekosistemde yarattığı depremin hâlâ konuşulduğu günlerde geldi.
Yapay zekâ etrafında yaşanan gelişmelerin bir tür rekabet olarak değerlendirilmesi elbet Bosworth’ten önce pek çok kez yapıldı. Elon Musk’tan Vladimir Putin’e kadar pek çok isim yapay zekâyı silaha benzeterek, durumu “yapay zekâ silahlanma yarışı” şeklinde değerlendirdi; yapay zekâda üstün devletlerin gelecek döneme damga vuracağını dillendirdi. Bosworth’ün açıklaması ise kendisinin bu rekabeti başka bir seviyede değerlendirdiğini gösteriyor.
Bosworth’ün atıfta bulunduğu uzay yarışı, ABD ile SSCB arasında büyük rekabete yol açan Soğuk Savaş’ın en önemli cephelerinden biri olmuş; pek çok heyecan verici olaya sahne olsa da küresel kutuplaşmayı bir hayli artırmıştı. Genellikle kapitalizm ile komünizm arasında bir teknolojide üstünlük yarışı olarak değerlendirilen, uzaya yolculukta ve uzay çalışmalarında rakibini geride bırakan devletin ve sistemin galip kabul edileceği, üzerinden ağır propaganda çalışmaları yapılan uzay yarışı; 1950’lerin ortasında başlamış, 1975’te iki ülkenin bir araya gelerek gerçekleştirdiği Apollo-Soyuz Test Görevi ile son bulmuştu. İlk yapay uydu Sputnik bu dönemde fırlatılmış (1957), Yuri Gagarin bu dönemde uzaya çıkmış (1961), Neil Armstrong bu dönemde Ay’da yürümüş (1969), ilk uzay istasyonu Salyut1 bu dönemde yörüngeye yerleştirilmiş (1971), uydu teknolojileri başta olmak üzere pek çok gelişimin ilk adımları bu dönemde atılmıştı.
Yine bu açıklama ve paralel görüşler gösteriyor ki uzay çalışmaları konusunda son yıllarda büyük atılımlar gerçekleşse ve tarihin en ilerisinde olsa da yapay zekâ uzay hedeflerini gölgede bırakmış durumda. NASA’nın Ay’a yolculuk için yeniden harekete geçtiği, SpaceX ve Blue Origin başta olmak üzere özel teşebbüslerin uzay turizmini başlatıp Uluslararası Uzay İstasyonu’na astronot ve yük taşıdığı, fırlatılan roketlerin yeniden kullanılabildiği, yörüngedeki uyduların görülmemiş sayıya ulaştığı, James Webb Uzay Teleskobu ile evrenin daha net gözlemlenebildiği, yörüngede biriken çöpleri toplamak için startup’ların harekete geçtiği bir dönemde yapay zekânın tüm bu heyecanlı gelişmeleri geride bırakabilmesi, takdire şayan.
Bugünlerde kullanıcının hayatına dokunabilirliği ile sık sık gündeme gelen yapay zekânın uzay araştırmaları dahil irili ufaklı pek çok disiplinde yaratabileceği devrimi göz önünde bulunduran Bosworth, tam da bu nedenden dolayı bu dönemin uzay yarışı olarak nitelendirdiği yapay zekâ rekabeti için yarışa girmeleri gerektiğini, bu yarışta sırrın çok az fakat ilerlemenin sürekli olduğunu belirtiyor; sarf edilecek efor için “Besleyebildiğim kadar beslerdim” diyor.
Gelinen noktada kimileri bir rekabetin varlığını kabul edip bunun uzay yarışı büyüklüğünde olmadığını, kimileri ise rekabetin en az uzay yarışı kadar önemli olduğunu aktarıyor. Fakat bir gerçek var ki yapay zekâ hemen hemen her şeyi değiştirmeye geliyor ve bugün bu alanda başı çeken Batı dünyasının üstünlüğünü tehdit eden ikinci merkezin Çin olduğu açıkça görülüyor.
Rekabetin Batı kısmı, bir nebze daha göz önünde. Zira Batı, yaşanan gelişmeleri aktarmakta ve kullanıcıya sunmakta daha hızlı ve açık davranıyor. Örneğin, OpenAI ve Google, chatbot’ları ChatGPT ve Gemini üzerinden multimodal, yani metnin yanında ses, görsel ve video içeriklerinde analiz edilebildiği kullanım olanaklarını günden güne geliştiriyor. Perplexity, Anthropic, Microsoft gibi şirketlerin geliştirdikleri chatbot’lar da yine geniş kullanıcı kitleleriyle dikkat çekiyor. Meta, LLaMA dil modeli ile hem iç hem dış pazarda önemli bir oyuncu olarak öne çıkarken; Google, DeepMind ile sağlık başta olmak üzere, alan bazlı ve enerji verimliliği yüksek yapay zekâ modelleri için çalışmalarını sürdürüyor. Yine sağlık başta olmak üzere, alan bazlı çözümler sunan bir diğer şirket ise IBM. IBM, Watson ile pek çok farklı alanda otomasyon geliştirmeyi, verimliliği artırmayı ve süreçleri hızlandırmayı amaçlıyor.
Çin, bir kara kutu. Öte yandan, Çin tarafından gelen bazı çıkışlar, dengeyi ciddi şekilde sarsabiliyor. Bu sarsılma hali, basına ve akademik çalışmalara da yansıyor. Örneğin 30 Ocak’ta Guardian’da, 10 Şubat’ta Forbes’da yer alan makalelerde ve daha nicelerinde DeepSeek’in bir anda ortaya çıkarak yapay zekâ alanını hareketlendirmesi, başta ABD olmak üzere bu alanda faaliyet MediaCatgösteren tüm devlet ve şirketler için bir alarm olarak nitelendiriliyor. Hatta teknoloji dünyasının önemli figürlerinden, yatırımcı Marc Andreessen, DeepSeek’in çıkışını “Çin’in Sputnik anı” olarak gördüğünü aktarıyor.
Larry Elliott, sözkonusu Guardian makalesine Batı’nın yapay zekâ silahlanma yarışında halihazırda geride olduğunu belirten bir başlık atıp makalesine ChatGPT’yi doğrudan hedef alan DeepSeek’in premium bir hizmeti ücretsiz ve kendilerine çok düşük bir maliyet oluşturacak şekilde sunduğunu söyleyerek başlıyor. Andreessen ile paralel görüşünü aktarmakla kalmıyor; düne kadar ucuz üretim üssü olarak görülen Çin’in bugün SSCB’den daha büyük ekonomik güce sahip olduğunun da altını çiziyor.
Elliott’ın makalesi, Çin’e dair ilginç bilgiler de içeriyor. Ülkenin 2023 yılında tüm dünyanın oluşturduğu patent sayısından daha fazla patente imza attığı, her ay STEM alanında 6 binden fazla doktora öğrencisi mezun ettiği, yapay zekânın yanı sıra bataryadan otonom araçlara pek çok alanda önemli zihinlere sahip olduğu, dünyanın en büyük elektrikli otomobil ihracatçısı olduğu bunlardan bazıları.
DeepSeek’in Çin’in yapay zekâ adımlarının yüzü olmasının bazı sebepleri var. The Verge, DeepSeek’in yapay zekâ modellerinden birini sadece 5,6 milyon dolara eğittiğini, OpenAI’ın GPT-4 eğitme maliyetinin ise 100 milyon dolar olduğunu aktarıyor. Bir diğer önemli nokta ise DeepSeek’in bu başarıyı yapay zekâ eğitiminde kullanılan Nvidia çiplerinden bağımsız olarak gerçekleştirmesi. Reuters’a göre sektörü sarsan bu gelişmeler neticesinde Nasdaq bir gecede yüzde 3 değer kaybederken, Nvidia’nın değeri aynı gece yüzde 17 (593 milyar dolar) eridi.
Çin menşeli yapay zekâ uygulamalarına bakıldığında göze çarpan bir diğer şirket, Baidu. OpenAI’ı direkt hedef alan Ernie 4.0 üretken yapay zekâ modelinin yanı sıra Baidu, otonom araçlar için geliştirilen yapay zekâ modellerinde de önemli bir konumda. Öte yandan, Alibaba, DAMO Academy ile e-ticaret ve bulut teknolojileri konusunda verimlilik hedefiyle yol alırken; iFlytek, yapay zekâ destekli kişiselleştirilmiş eğitim planları sunuyor.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.