Türkiye’nin yapay zekâ yol haritası

Brand Week Istanbul 2024 sona erdi.

Bu yıl Bir Tarihin Başlangıcı temasıyla düzenlenen Brand Week Istanbul’un 6 Kasım’da başlayan ilham yolculuğu sona erdi.

Ev sahipliğini Haliç Kongre Merkezi’nin yaptığı yılın en ilham verici haftası Brand Week Istanbul 2024’ün son gün oturumlarında öne çıkanlar şöyleydi:

Sürdürülebilirliğe dijital destek

Brand Week Istanbul’un üçüncü gününde Inspiration Hall oturumları, katılımcıların sunumunu merakla beklediği bir isimle başladı. L’Oréal Küresel Dijital Sürdürülebilirlik ve Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılıktan Sorumlu Başkan Yardımcısı Kim Dirckx, “Değerlerle Güçlendirilmiş Dijital Dünya” başlıklı sunumunda dünyanın dördüncü büyük reklamvereni L’Oréal’in dijital dünyada sürdürülebilirliğe ve karbon ayak izi azaltımına yönelik çalışmalarını ve şirketin hedeflerini paylaştı.

L’Oréal’in, güzelliğin geleceğini belirlemenin, bilim ile yaratıcılığın mükemmel bir birleşimine dayandığını bildiğini ve 100 yıldan uzun süredir bu anlayışla çalıştıklarını belirten Dirckx, güzellik bilimini ve teknolojilerini çalışmalarının her aşamasına entegre ettiklerini aktardı. Dirckx, hedeflerinin ayrıca, güzellik ürünlerini daha ulaşılabilir, daha çevreci ve daha sürdürülebilir kılmak olduğunun da altını çizdi. Dirckx, bu hedeflere ulaşma yolunda attıkları adımları Sürdürülebilir Dijital ve Teknoloji, Ekosistemin Güçlendirilmesi ve İyilik için Dijital & Teknoloji başlıkları altında özetledi. Sunumda tüm bu başlıkların en önemli noktaları ise sırasıyla karbondan arındırma süreçlerinin ilk öncelik olması, partnerler ile birlikte değişime zemin hazırlamak, müşteri davranış değişimini sadece sürdürülebilirlik değil, çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık yönünde değiştirmek olarak öne çıktı.

Şirketin karbon emisyonlarını 2030’a kadar yüzde 48, 2050’ye kadar yüzde 90 azaltmayı hedeflediğini belirten Dirckx, bunun ancak doğru ölçüm yapıldığında ve akabinde doğru adımlar atıldığında gerçekleşebileceğini vurgularken, sunumunun önemli bir kısmını şirketin dijitaldeki çabalarına ayırdı. Dijitalin, markanın toplam emisyonunun yüzde 12’sine tekabül ettiğini ve hammaddeler ile paketlemeden sonra en büyük üçüncü emisyon kaynağı olduğunu aktardı.

Dirckx’in sunumda değindiği, dijital içeriğin karbon emisyonunu azalttığı kanıtlanmış bazı yöntemler ise şunlardı: Dijital içeriğin boyutunu ve süresini optimize etmek, Wi-Fi’ın mobil ağdan daha az enerji tüketmesi nedeniyle Wi-Fi ile ağa bağlanan kullanıcıları hedeflemek, içeriğin sunumunda enerji kullanımının zirve yaptığı saatlerden kaçınmak ve “custom bidding” metoduyla içerik performansına göre optimize edilmiş sunum parametrelerini belirlemek.

Bilince veda, dünyaya merhaba

Yapay Zekâ Uzmanı ve Filozof Riccardo Manzotti, “Yapay Zekâ ve Bilinç: Yeni Bir Zihin Paradigması” adlı konuşmasıyla Brands & Trends sahnesindeydi. Yapay zekâyı kendimizi, bilincimizi ve varoluşumuzu anlamaya yönelik bir ayna olarak kullanma ihtiyacından bahsederek konuşmasına başlayan Manzotti, makineler düşünebilir mi sorusunu, insanlar düşünebilir mi sorusunun yanıtını aramak için kullandı.

İnsanoğlunun içsellikle doğmadığını, içsellik düşüncesinin Hippolu Augustinus tarafından ruha bir yer bulabilme çabasıyla 4’üncü yüzyılda ortaya atıldığını ifade eden Manzotti, insanlarda ve makinelerde fiziksel bir iç dünyadan bahsedilebilse bile beynimizde, tıpkı yapay zekâda olduğu gibi bir içselliğin söz konusu olmadığını söyledi. Bilimsel açıdan bakıldığında günümüze iç dünyanın ne olması gerektiği ya da bilincin ne olabileceği gibi soruların yanıtsız olduğunu da sözlerine ekledi.

Manzotti,“gençlik aşkı” olarak tanımladığı bilincine, içselliğine, öznelliğine sahnede okuduğu ayrılık mektubuyla veda etti. Yapay zekânın, bizleri farklı bir perspektife, içsel imgenin olmadığı bir dünyaya bakmaya yönlendiren bir ayna olduğunu, bunun getirisinin ise Martin Heidegger’in dünya içinde var olma mefhumundan da radikal bir ifadeyle, dünyanın ta kendisi olma anlamına geldiğini söyledi. İçselliğin tanımını, bedenlerimize göre gerçekleşen dış dünya olarak “düzelten” Manzotti’ye göre, içsellikle koyulan sınırların aşılması, bilinç ve iç dünyayla vedalaşılması, dünyaya açılmak anlamına geliyor.

“Bizler kendisini bedenimiz aracılığıyla ifade eden dünyayız” diyen Manzotti’ye göre, yapay zekâ aynısını bilgi ve gerçeklik kümeleri aracılığıyla gerçekleştiriyor.

Türkiye neye gülüyor?

Komedyen Hasan Can Kaya ve Rafineri Stratejiden Sorumlu Başkan Yardımcısı Can Çalışkan “Türkiye Neye Gülüyor?” sorusuna yanıt vermek için Inspiration Hall sahnesindeydi. Hasan Can Kaya mizahta devrimin, televizyonun muhafazakârlaşması ve mizahçıların sosyal medyaya kayması olarak iki yönlü gerçekleştiğini söyledi: “Artık yaptığın işi direkt olarak kitleye sunabiliyorsun. Bir sürü mizahçı aynı yola başvuruyor. Bu konfor sayesinde eski medyaya yalvarmaktan vazgeçti herkes. Aradaki maddi fark da artık yok.”

Başarılı komedyen, ofansif mizahın yükselişiyle ilgili olarak, “Mizah zaten ofansiftir. Defansif mizah diye bir şey yoktur. Antitez üretmeden güldüren birini gördünüz mü?” derken, marka işbirliklerine bakışıyla ilgili olarak ise açık bir çağrıda bulundu: “Bir markayla uzun bir yolculuk yaşamakla ilgili ihtirasım var. Cem abinin Doritos işi gibi. Çok ilham vericiydi. Ben de bir markayla böyle bir yolculuk yaşamak istiyorum.”

Türkiye’nin yapay zekâ yol haritası

Inspiration Hall’da gerçekleşen “Türkiye Gündemi: Türkiye’nin Yapay Zekâ Yol Haritası” başlıklı oturumda Next Akademi Kurucusu Levent Erden, Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Meltem Bakiler Şahin ile Prof. Dr. Altan Çakır bir araya geldi. Meltem Bakiler Şahin, oturumun ilk dakikalarında yapay zekânın yolculuğunu özetledi. Alan Turing’in 1950’lerde başlattığı çalışmalardan IBM’in Deep Blue adlı bilgisayarına, makine öğrenmesinden günümüz büyük dil modellerine (LLM), yapay zekânın tarihindeki pek çok dönüm noktasına değinen konuşmacı; oturum öncesi gösterilen, Filenin Sultanları’nın sponsoru olan Vodafone tarafından sosyal medyadaki yorumlar temel alınarak yapay zekâ desteği ile oluşturulan kısa filme de atıfta bulundu. Bakiler Şahin, Filenin Sultanları’na olan desteklerini sürdüreceklerini söyledi; kadınların toplumda eşit bireyler olarak yer alabilmeleri ve seslerini eşit bir şekilde duyurabilmeleri için eğitimden spora, istihdama pek çok alana yatırım yaptıklarını belirtti.

Meltem Bakiler Şahin, yapay zekâdan baz istasyonlarında enerji verimliliğini yönetmekten müşteri yorumlarını incelemeye ve onlara doğru teklifler sunmaya pek çok alanda yararlandıklarını da ekledi.

Levent Erden’in yapay zekânın gündemde kapladığı yeri ve bunun ne kadar anlamlı olduğunu sorduğu Prof. Dr. Altan Çakır ise yapay zekâ konusunun kesinlikle çok hayati olduğunu, Türkiye olarak bu trendin içerisinde olmamız gerektiğini söyledi. Devletlerin ve kurumların bizi bugünün yapay zekâsına adım adım yaklaştıran teknolojilere daha önce yatırım yaptıklarını fakat yatırımlarının karşılığını bekledikleri oranda alamadıklarını gördükleri için bu yatırımları sürdürmeyi tercih etmediklerini de sözlerine ekledi. Prof. Dr. Çakır’ın sözleri arasında çarpıcı olan bir detay, 2017 yılında IBM’in Deep Blue ile insan becerilerini, özellikle de hareket ve görüntü algılama gibi konularda aşması ve bunun tarihte bir ilk olmasıydı.

Erden’in konuklara bir diğer sorusu ise yapay zekânın çok hızlı gelişerek pek çok kontrol ve test aşamasını atlaması oldu.Bakiler Şahin, kurum içerisinde kişilerin yapay zekâ hakkında bilgilendirilmesini de kapsayan yetenek yönetiminden şirket kültürüne, kişileri yapay zekâ araçlarını kullanabilir kılmak için teknolojik beceri eğitimi verilmesinden şirket kültürüne ve işe etkisine, yapay zekâyı beş farklı noktada değerlendirdiklerini aktardı.

Prof. Dr. Çakır’ın büyük dil modellerinin ciddi yatırımlar gerektirdiği, konuya sadece maddi olarak yaklaşmanın bir anlam ifade etmediği, Türkiye’de sadece bazı kuruluşların yeterli çabayı ve kaynağı ortaya koyabildiği yönündeki konuşması ise bir hayli dikkat çekiciydi. Üniversitelerin yeterince kaynak ayıramayacağını söyleyen Çakır, yapay zekâ uygulamalarının Türkiye gayri safi milli hasılasına (GSMH) yüzde 5’lik katkı yapacağının öngörüldüğünü fakat bu alanın maddi olarak ve regülasyonlar ile yeterli ölçüde desteklenmemesi halinde bu desteğin yüzde 1’lerde kalabileceğini aktardı.

Creative AI Challenge kazananları açıklandı

İkinci dönemi Vodafone Türkiye desteği ile düzenlenen Creative AI Challenge kazananları da ödüllerini Türkiye Gündemi: Türkiye’nin Yapay Zekâ Yol Haritası oturumunun ardından Meltem Bakiler Şahin ve Prof. Dr. Altan Çakır’dan aldılar.

Tamamıyla yapay zekâ araçları kullanarak oluşturulan Sürdürülebilirlik ve Teknoloji konulu videoların yarıştığı Creative AI Challenge’da Sürdürülebilirlik kategorisinde ödülü İkinci Şans adlı çalışması ile Bahar Aymaz, Teknoloji kategorisinde ise Büyülü Sabah adlı çalışmasıyla Utku Kurt kazandı. Creative AI Challenge kazananları, Samsung Galaxy XZ Flip6 ile ödüllendirildi.

Dar koridorda yürüyen Türkiye

Inspiration Hall bugün öğleden önceki son oturumunda Bloomberg HT Genel Yayın Yönetmeni Açıl Sezen ve Ekonomist Murat Üçer’i bir araya getirdi. Türkiye’nin 2025’teki ekonomik görünümüne dair bir tablo çizen Üçer, demokrasinin, hukukun ve kurumların tekrar inşasıyla ülkemizin kendini yeni dünyada tekrar konumlandırmak zorunda olduğunu söyledi.

Mevcut parametrelerle bu dünyayı yakalamamızın pek mümkün olmadığını ifade eden Üçer, “Ülkenin kendini bir seferberlik halinde bu dönüşüme odaklanması gerekiyor. Burada eğitim boyutu, makroekonomik istikrar boyutu var. Türkiye’nin makroekonomik istikrarı elde edip, ne yapılması gerekiyorsa tartışıp, bunun maliyetini kabullenip işin daha üretken ve verimli olma tarafını bugünden inşa edilmesi lazım” dedi.

Dezenflasyonun başında olduğumuzu ve son iki senedir yüzde 40 ile 80 arasında salınan bir enflasyon oranımız olduğunu hatırlatan Üçer, “İki yıl içerisinde tek haneye gideceğimiz söyleniyor. Şu anki kriterlerle başarmamız çok mümkün görünmüyor. Başka bir dezenflasyon programına ihtiyacımız var. Özellikle maliye politikasının, yapısal tarafın güçlendirilmeye ihtiyacı var. Çok çabuk yapılabilecek şeyler var bunun için. Mesela İhale Kanununun revize edilip 20 sene önceki haline getirilmesi önemli bir sinyal verir. Eski politikalardan vazgeçme değil, bazı yapısal düzeltmeleri yapıyoruz şeklinde bir sinyal lazım. 2001’de çok daha kapsamlı bir program vardı” şeklinde konuştu.

Önümüzdeki altı ayın çok kritik olacağını söyleyen Üçer, “Dar koridorda yürüyen bir Türkiye var şu an. Bu Türkiye çok fazla büyüyemez kısa sürede. Enflasyonu 30’un altına getiremez. Kurda büyük bir olay yaşamaz cari açık düşükse eğer. Maliye politikası bu seneye göre biraz daha destek verir. Merkez Bankası yavaş yavaş faizleri indirir ve bunun iletişimini yapmaya çalışır. Şu anki tabloyu böyle görüyorum ama yarın her şey değişebilir” dedi.

“Hikâye sayılarda değil, ortaya koyduğu anlamda”

8 Kasım’da Master Hall sahnesi, Bekir Ağırdır’ın “Belirsizlik Esaslı Bir Hayatı Nasıl Yönetiriz?” oturumuyla açıldı. Çoklu veriye odaklanarak herkesi dinlemenin ve verileri birbiriyle ilişkilendirerek büyük örüntüyü bulmanın kıymetine değinen Ağırdır, “Hikâye sayılarda değil, ortaya koyduğu anlamda” dedi ve Veri Enstitüsü’nü de bu anlamı yakalama motivasyonuyla kurduklarını belirtti.

İçinde bulunduğumuz dönemi “çağ değişimi” olarak niteleyen Ağırdır; bu süreci tetikleyen majör etmenleri gezegenin ritmi ve naturasında, teknolojik sıçrama ile gündelik hayat ritminde ve zihin haritalarında; insan ile toplum yapısında değişim olarak sıraladı.

Türkiye’deki toplum yapısının dönüşümüne de ayrı bir parantez açan Bekir Ağırdır, Cumhuriyet kurulduğunda yüzde 20’lerde olan kentte yaşam oranının yüzde 90’ları geçtiğini ve ülke metropolleşirken hane ve aile biçimlerinin değiştiğini söyledi.

“Nüfus yaşlanıyor, orta yaşlı nüfus çoğalıyor, göçmen nüfus artıyor” diyen Ağırdır, markaların mesailerini gençler kadar orta yaşlı kitleyi de anlamaya ayırmaları gerektiğinin altını çizdi.

“İnsanlar belirsizlikten kaçınma eğilimi gösteriyor”

Master Hall’daki bir sonraki oturumda Bekir Ağırdır, sahnede Prof. Dr. Selva Demiralp ve Prof. Dr. Nebi Sümer ile birlikteydi. “Ekonomik Göstergeler Ne Gösterir, Ne Göstermez?” başlıklı oturumda iktisadi kararların ileriye yönelik öngörüler doğrultusunda verildiğini söyleyen Demiralp, ellerinde öngörüyü artırmaya yönelik iki yol olduğunu söyledi: ekonomik tahmin ve tahminleri güçlendirecek veri elde etmek.

İyi modellenen enflasyon beklentilerinin öngörüyü kolaylaştırdığını ifade eden Demiralp, hanehalkı araştırmalarına göre bireylerin enflasyon beklentisinin profesyonellerden açık ara daha yüksek olduğuna dikkat çekti. Demiralp’in vurguladığı bir diğer ilgi çekici nokta bu beklentinin siyasi görüş doğrultusunda da değişiklik gösterebildiğiydi. Hükümet partisini destekleyenlerde oranın profesyonel tahminlerin altına düştüğünü söyleyen Demiralp, muhalefete oy verenlerde durumun tam tersi olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Nebi Sümer ise ekonomik göstergelerin psikolojik bağlamını inceledi. “İnsanlar belirsizlikten kaçınma eğilimi gösteriyor. Bu otoritenin, hiyerarşinin kabulünü pekiştiren bir durum ve bu eğilimin yüksek olduğu toplumlarda öfke de yüksek” dedi.


Mevcut belirsizlik ortamının kurumların, çalışma düzeninin, normların ve değerlerin düzenleyici gücünü zayıflattığını söyleyen Sümer, bu dönemde önem kazanan etmenleri şöyle sıraladı:

• Özdüzenleme ve ilişkisel beceriler
• Örüntü okuma ve kestirim yapma becerisi (durumsal-duygusal farkındalık, metabilişsel beceriler)
• Veri – yöntembilim okuryazarlığı
• Belirsizliğe karşı direnç geliştirmek için oldukça önemli olan psikolojik özkaynaklar

Yapay zekânın aklı

Brand Week Istanbul’un üçüncü gününde Healing Hall’da gündem yapay zekâydı. “Yapay zekâ bizi iyileştirecek mi yoksa hasta mı edecek?” sorusuna yanıt aramak için ise sahne TÜMMİAD (Tüm Mucitler İcat, İnovasyon ve Araştırma Derneği) Kurucu Başkanı Bülent Kavaklı’nındı.

Konuşmasına “zekâ” ile “akıl” kavramları arasındaki nüansa dikkat çekerek başlayan Kavaklı, yapay zekânın ne kadar akıllı olduğunu tartışmaya açtı. Turing’den derin öğrenmeye, zamanda hızlı bir yolculukla teknoloji ve yapay zekânın yıllar içerisindeki ilerlemesini hatırlatan Kavaklı, geleceğinin zekâsını belirleyenin bugünün insanı olduğunun altını çizerek, insanlığın yapay zekâ temelli yeni fikir ve iş modellerine bakış açısını esnetip bu inisiyatiflerin iyileşmesine izin vermesi gerektiği görüşünde.

Cannes Lions’tan 5 trend

Cannes Lions ekibinden Sophie Ellis ve James Robinson, bu yılki festivalden süzdükleri beş trendi “Etkileyici Yaratıcılık Trendleri” sunumuyla paylaştı.

Ellis ve Robinson’a göre festivalde öne çıkan beş trend şöyle:

  • Yaratıcı alet çantası: Daha iyi hikâyelerle güçlendirilmiş ve craft yönünden zengin bir anlayış büyüyor. Basitlik ise yine kilit kelime.
  • İçgörü: Tek kelimeyle yükselen değer mizah. Bunu doğru şekilde kullanan markaları satınalma eğiliminde de ciddi bir artış var.
  • Yetenek ve kültür: Sıradışı yeteneklerle birlikte çalışmak, riskli ama eğlenceli işler ortaya çıkarmayı sağlıyor.
  • Yaratıcı etki: Reklam teknolojilerindeki gelişmeler, yaratıcı etkiyi artırma yönünde bir ivme kazandırıyor.
  • İnovasyon: Bu güçlü kavram, insanlığın mevcut durumunu iyileştirmek üzerinden genişletiyor anlam dünyasını.

“Hadi parayı konuşalım”

Brands & Trends sahnesinin son konuğu Sosyal Girişimci ve Aktivist Laura Visco’ydu. 21 yıllık reklamcılık kariyerini ve altı haneli aylık maaşını bırakıp “Hadi kız kardeşlerim parayı konuşalım” söylemiyle “Amiga Hablemos de Plata” platformunu kuran Laura Visco, kendini kadınların para konusunda bilinçlendirmeye neden adadığı bu yolculuğa neden çıktığına dair hayat öyküsünü paylaştı.

Visco, kıdem ve sorumluluklarının artmasıyla giderek yaratıcılıktan uzaklaştığını ve nefret etmeye başladığını şu sözlerle aktardı: “Mesleğe ilk başladığınızda önünüze bir kariyer planı koyuluyor. Junior olarak başlayıp C Level’a kadar uzanan bir plan. Çok fazla C birikmeye başladı ama bu C’lerin içinde yaratıcılığın (creativity) C’si yoktu. Yukarı tırmanmanın tek yolu, unvanları biriktirip daha fazla sorumluluk almak. Oysa sektöre ilk girdiğimde yaratıcıydım. Yaratıcı bireyler olarak seslerimizi markalara ödünç veriyoruz. 21 yıldan sonra bundan nefret ettim. İstedim ki sesim yalnızca benim olsun.”

Visco’nun dikkat çektiği önemli bir soru da kadınlar ve erkekler arasındaki maddi uçurumdu.  Kadın ve erkekler arasındaki varlık birikimi farkının 105 trilyon dolar yani ABD ekonomisinin dört katı olduğunu söyleyen Visco, “Bu eşitsizlikten neden bahsetmiyoruz? Kadınlar paraya dair neden bir şey bilmiyor?” sorusunu yöneltti.

“Çünkü bu dünya erkekler için kurulmuş bir dünya. O dünyanın kapıları kadınlara için çok açık değil. Kadınlar da kendini oraya ait hissetmiyor” diyen Visco, yapılan bir araştırmanın, kadınların yüzde 61’inin “Para konuşacağıma kendi ölümümü konuşurum daha iyi” dediği bulgusuna dikkat çekti.  “Ben doğduğumda bankalar kadınlar için hesap açmıyordu. Annemin bir banka hesabı yoktu.  Bizler ev ekonomisinin, ufak tefek paraların, küçük kasaların kraliçesiydik. Büyük paranın kralı başkalarıydı” diyen Visco, platformu  tam da bu yüzden, kadınların bir araya gelip para konusunda sohbet ederken bilinç ve farkındalık kazanması için kurduğunu söyledi. Visco, son olarak “Büyüme kişisel bir şey, kariyer size nereye gideceğinizi dikte etmesin” mesajını verdi.

İlgili İçerikler

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.