Yıkıcı eleştirinin alışkanlığa dönüşmesi toplumu aşağı çekiyor. Yaratıcı insanlar, ya kırılgan ve kendine güvensiz olarak yetişiyor ya da kendilerine sert kabuklar inşa edip ulaşılmaz hâle geliyor.
23 yıldır tasarım sektörünün içindeyim. Bu sürenin dokuz yılını Türkiye’de, 14 yılını ABD’de geçirdim. Dünyanın en büyük şirketlerine de en küçük işletmelerine de projeler ürettim.
Doğal olarak, ne zaman kamuoyunun gündemine bir tasarım işi gelse, fikrim sorulur, haberlere konu olan o işle ilgili yorum yapmam istenir. Önümde iki seçenek vardır; ya nazik birkaç kısa cümleyle ve politik bir yaklaşımla görüşlerimi söyleyip uzaklaşırım ya da konuyla ilgili detaylı bir araştırma yapıp faydalı olacağına inanırsam, sonuçlarını bir makale yazarak paylaşırım.
Ne yazık ki, özellikle ülkemizde, bu basit hassasiyeti gösteren çok az kişinin var olduğunu gözlemliyorum. Çoğunluk, refleks ile hareket ediyor. Ne kendi konumunu gözden geçiriyor ne tasarımı yapan kişi ya da kurumun tecrübesini sorguluyor ne de tasarım sürecine empatiyle yaklaşıyor. Dolayısıyla eleştirilerin çok büyük kısmı hatalı, anlamsız ve yıkıcı oluyor.
Türk Dil Kurumu, “eleştirmek” fiilini, “bir şeyin doğruluğunu veya yanlışlığını ortaya çıkarmak” şeklinde açıklıyor. Yani eleştiri yapabilmeniz için bir tasarımın “güzel” veya “çirkin” değil “doğru” veya “yanlış” olduğuna karar verebilmelisiniz. Bunun için de elbette bir altyapıya ihtiyacınız var.
Örneğin; profesyonel bir ortamda, bir tasarım projesinin nasıl hayata geçirildiğine tanıklık etmiş olmalısınız. Sadece o tecrübe bile bir işi görür görmez ağzınıza geleni söylememeniz gerektiği konusunda sizi uyaracaktır. Böyle bir tecrübeniz yoksa ya görsel sanatlarla ilginiz olmalı ya markalaşma üzerine okuduğunuz birkaç kitap ve belli ölçüde pazarlama bilginiz ya da en azından söz konusu tasarımın temsil edileceği sektörde birkaç yıllık tecrübeniz… Ancak bu koşullarda “doğru” ile “yanlış”ı sağlıklı bir biçimde analiz edebilirsiniz. Bunun dışında kalan söylemlerin tek dayanağı, kişisel zevkiniz olabilir. Bu da ne yazık ki size, sektör profesyonellerinin yaptığı bir işi eleştirme hakkını vermez.
Profesyonel tasarım süreci; bir tasarımcının bilgisayar başında, belli bir yazılımı kullanarak ürettiği işten ibaret değildir. İçinde hedef kitle araştırmaları, istatistikler, kanıtlanmış pazarlama yöntemleri, psikoloji, sosyoloji, bütçe gibi bileşenler vardır. Projenin bu yönlerini bilmeden yapacağınız yorum, sizi ve yazdıklarınıza güvenen insanları yanlış yönlendirebilir.
Yıkıcı eleştirinin alışkanlığa dönüşmesi, toplumu aşağı çekiyor. Yaratıcı insanlar, ya kırılgan ve kendine güvensiz olarak yetişiyor ya da kendilerine sert kabuklar inşa edip ulaşılmaz hâle geliyor. Bu durum; korkudan iş üretemeyen, ürettiği işi gönül rahatlığıyla paylaşamayan ve bu eksiklik nedeniyle başkalarının işlerine yıkıcı eleştiri yapıp kendilerini yücelttiklerini düşünen kitleler yaratıyor. Ayrıca ustaları kendi kabuklarına çekilmeye zorladığı için mentor-çırak ilişkisini de ortadan kaldırıyor. Sonuçta herkes kaybediyor.
Gelin bundan sonra, sosyal medyada gördüğümüz bir tasarım işini eleştirmeden önce iki kere düşünelim. Hem kendi itibarımız için hem de içinde yaşadığımız toplumun iyiliği için.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.