Brand Week Istanbul’un en sıradışı konuşmacılarından birine merhaba deyin.
Bilirsiniz, kişisel başarı öykülerinin ne denli etkileyici olduğu konusunda oldukça kritik bir kalemdir, başlangıç noktasının başarılı olunan noktaya olan uzaklığı. Büyük başarılara erişenlerin hikâyeleri toplumsal katmanların ne kadar aşağısından başlarsa o ölçüde çarpıcı, dikkat çekici, ilham verici olma potansiyeli taşır.
Bu son derece basit çıkarıma katılıyorsanız, bu yıl Brand Week Istanbul’da bugüne kadar dinleyip tanıklık ettiğiniz yaşam öykülerinden en sıradışı olanına (haydi ilk üç sıraya girmeye aday olanına diyelim) hazırsınız demektir.
John Bird’e merhaba deyin. Yetim, hırsız, dilenci, mahkum, alt sınıf, uluslararası medya patronu, lordlar kamarası üyesi, Baron John Bird’e.
John Bird İrlandalı bir Londra sakini olarak dünyaya gelir ve savaş sonrasında bu iki unvana sahip pek çok akranı gibi “Irkçı bir Katolik” olarak büyür. Bird şöyle özetliyor: “Büyürken siyahlardan, Yahudilerden hatta İrlandalı olduğum için İngilizlerden bile nefret etmem gerektiği öğretildi.”
İngiltere’deki ceza ve disiplinle görevli kurumların (Bird’ün bu konudaki tecrübeleri yetiştirme yurdundan hapishaneye kadar uzanıyor) içine ilk kez düştüğünde altı yaşında olan Bird, “Hayatımın ilk döneminde yaşadığım büyük yenilgiler olmasaydı bugün asla burada olmazdım. Okuma-yazmayı bile 16 yaşında hapishanede öğrendim” sözleriyle anıyor ilk gençlik yıllarını.
İlerlemek için sayfa numaralarını kullanabilirsiniz.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.