Yüz yılı geride bırakan Rolls-Royce Phantom, hem Hollywood yıldızlarının hem de dünya liderlerinin gücü, zarafeti ve ihtişamı aynı anda simgeleyen değişmez statü sembolü olmayı sürdürüyor.
Lüksün, ihtişamın ve gücün sembolü… Rolls-Royce Phantom neredeyse bir asırdır bu üç kelimenin vücut bulmuş hâli. 1925 yılında yollara çıkan Phantom, sekiz kuşak boyunca İngiliz otomotiv geleneğinin en üst basamağında yer aldı. Kusursuz işçiliği, sessiz gücü, zarif hatları ve teknolojik donanımıyla bu otomobil, yalnızca bir ulaşım aracı değil, bir statü göstergesi oldu.
Phantom’un hikâyesi, Hollywood’un altın çağında başladı. 1928’de Londra’da sahneye çıkan Fred Astaire, Funny Face müzikali sırasında tanıştığı 1927 model Rolls-Royce Phantom I Town Car’a âşık oldu. Oyunun bitiminde otomobili Amerika’ya gönderdi, hatta tap dans ayakkabıları için özel bir Louis Vuitton bavul taktırdı. Benzer bir sahne, birkaç yıl sonra Hollywood’da yaşandı. 1930’da Almanya’dan gelen Marlene Dietrich’i Paramount yöneticileri, yeşil bir Phantom I cabrio ile karşıladı. Otomobil, Dietrich’in Morocco filminde de boy gösterdi — bu film, onun tek Oscar adaylığını getirdi.
1930 yapımı Morocco filminin setinde, Marlene Dietrich Rolls-Royce Phantom’uyla.Hollywood’un bu tutkusu aslında planlıydı. Los Angeles’taki Petersen Otomobil Müzesi’nin küratörü Leslie Kendall’ın sözleriyle: “O dönemde stüdyolar, yıldızlarının çok pahalı otomobillerle görünmesini teşvik ederdi. Bu, hem sanatçının hem de stüdyonun itibarını büyütürdü.”
Ancak Rolls-Royce’un bazı modelleri sadece yıldızlara değil, gerçek krallara layıktı. 1950’lerde üretilen Phantom IV’ler, yalnızca devlet başkanları ve kraliyet mensuplarına satıldı. İran Şahı, İspanya lideri General Franco ve Kraliçe II. Elizabeth bu modele sahip olan seçkin birkaç isim arasındaydı. Öyle ki Kendall, “Phantom IV, Hollywood’un bile erişemediği tek modeldi” diyor.
Elton John, 1975 yılında 1973 model Rolls-Royce Phantom VI limuziniyle. Fotoğraf:Dennis Stone/Mirrorpix/Newscom/Zuma Press
Yıllar ilerledikçe taht müziğin eline geçti. Caz efsaneleri Duke Ellington ve Count Basie, sahnelerine Rolls-Royce’larıyla gelirdi. Elvis Presley, 1963 model Phantom V’ine mikrofon ve telefon taktırarak onu adeta bir mobil stüdyoya çevirdi. Fransız şarkıcı Édith Piaf ve soul müziğin büyük sesleri Sam Cooke ile Al Green de Phantom tutkunları arasındaydı.
Ama Phantom’un asıl efsaneleştiği dönem, 1960’ların sonuydu. John Lennon, 1964’te satın aldığı Phantom V’i rengarenk desenlerle boyattı, içine plak çalar, kaset çalar ve hoparlör sistemi yerleştirdi. Yıllar sonra, adeta “arınmak istercesine”, tamamen beyaz bir Phantom daha aldı. Liberace, 1962 model Phantom V cabrio’sunu binlerce küçük aynayla kaplayarak sahnesine taşıdı; tıpkı bir disko topu gibi parlıyordu. Onun mirasçısı sayılabilecek Elton John da beyaz Phantom VI’sıyla sahneye giderken, Manchester konseri yolunda yeni bir Phantom görüp anında satın almış, konserine o araçla gitmişti. Sonrasında aracı öyle güçlü bir ses sistemiyle donattı ki, arka camın kırılmaması için şeffaf koruma takıldı.
1990’larda Rolls-Royce yeniden yapılanma sürecine girince Phantom bir süre ortadan kayboldu. Fakat 2003’te çıkan Phantom VII, markayı adeta yeniden doğurdu. Bu kez sahne, hip-hop dünyasındaydı. T-Pain, 2 Chainz, Rick Ross, Big Boi, Fat Joe, Pharrell Williams gibi isimler garajlarına Phantom ekledi. Drake’e menajeri bir Phantom hediye etti; Jay-Z ve Beyoncé ise Phantom VIII temel alınarak tasarlanan, 28 milyon dolarlık özel yapım “Boat Tail” modelini sipariş etti.
Bugün Rolls-Royce, tamamen elektrikli Phantom IX üzerinde çalışıyor. Ancak bu dönüşüm, Phantom’un cazibesini azaltacak gibi görünmüyor. Çünkü, Leslie Kendall’ın sözleriyle: “Bir Phantom her zaman hem zarif hem de ürkütücü olur. Yolda gördüğünüzde, içinde kim var diye dönüp bakmaktan kendinizi alamazsınız.”
Kapak: 2020 yılında İngiliz şirketi Lunaz tarafından tamamen elektrikli çalışacak şekilde yeniden tasarlanan 1961 model Phantom V. (Fotoğraf: Cover Images/Zuma Press)
Here you'll find all collections you've created before.
