Türkiye’nin 10 ilinin yanı sıra Suriye’de de yıkım ve can kayıplarına yol açan deprem felaketi dünya basınına nasıl yansıdı?
Başta Kahramanmaraş ve Hatay olmak üzere Türkiye’nin 10 ilini ve Suriye’nin bir bölümünü etkileyen deprem felaketi, dünya basınında da geniş yankı buldu. Arama kurtarma çalışmaları hemen her ülkenin haber bültenlerine ve gazete manşetlerine yansırken, yayıncılar depreme ilişkin kaleme aldıkları özel dosyalarda kayıplara ve sebeplerine ilişkin farklı bakış açıları da sundu. Dünya basınının depremle ilgili hangi noktaların altını çizdiğine birlikte bakalım.
Türkiye ve Suriye’de milyonlarca insanı etkileyen deprem felaketi, gerçekleştiği 6 Şubat gecesinin ardından dünyanın dört bir yanında gazetelerin manşetlerindeydi. 7 Şubat sabahı yayınların odağında yıkılan binalar ve kurtarma çalışmalarından görüntüler vardı. The Guardian, The Times ve The Sun manşetlerine Diyarbakır’da enkazdan kurtarılan bir kızın fotoğrafını taşıdı. Gelişmeyi The Guardian “Felaket: Türkiye ve Suriye’yi etkileyen depremde binlerce kişi hayatını kaybetti”, The Times “Büyük deprem binlerce kişiyi uykusunda öldürdü”, The Sun ise “Onlara yardım edin” başlığıyla servis etti.
Financial Times, çökmüş bir binadan kurtarılan bir başka kişinin fotoğrafına yer verdiği manşetinde “84 yılın en büyük depremi Türkiye ve Suriye’yi salladıktan sonra ardında binlerce ölü bıraktı” ifadelerini kullandı. Sarsıntının Mısır’dan dahi hissedildiğine ve ölüm rakamlarının giderek arttığına dikkat çeken haberin altbaşlığında Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib’de yüzlerce ailenin enkaz altında olduğuna vurgu yapıldı.
Birleşik Krallık’ın günlük yayın yapan gazetelerinden The Daily Telegraph ve Daily Mail da gelişmeyi vakit kaybetmeden sayfalarına taşıyan yayınlardandı. Manşetlerine Birleşik Krallık’ı ilgilendiren farklı gelişmeleri taşıyan gazeteler, deprem haberini de ilk sayfadan verdi.
Birleşik Krallık merkezli Daily Mirror, bir çocuğun enkazdan kurtarıldığı anları manşetine “Dehşetin ortasında bir umut anı” olarak yansıttı. Haberin içeriğinde Türkiye ve Suriye’nin içinde bulunduğu zor durum aktarılırken, kurtarma ekiplerinin enkaz altındakileri kurtarmak için zamana karşı yarıştığı belirtildi.
Fransız Le Monde gazetesi gelişmeyi “Türkiye ve Suriye’de ölümcül deprem” başlığıyla paylaşırken, İngilizce yayın yapan Birleşik Arap Emirlikleri merkezli The National gazetesi, Diyarbakır’daki kurtarma çalışmalarından bir görüntüyü “Türkiye ve Suriye depremle yıkıma uğradı” başlığıyla yayınladı.
The Guardian Orta Doğu Muhabiri Bethan McKernan, Türkiye’de 10 ilde 13 milyonu aşkın insanı doğrudan etkileyen 7,7 ve 7,6’lık depremleri “Türkiye’de depremde ölenlerin sayısı 1999’dan ders alınmadığını gösteriyor” başlıklı yazısıyla ele aldı. 1999 depreminde 17 binden fazla kişinin hayatını kaybettiğinin hatırlatıldığı yazıda “Türkiye’nin dört bir yanındaki insanlar sadece kayıp sevdiklerini değil, aynı zamanda bazı cevaplar da arıyor” ifadeleri kullanıldı.
The Guardian, Türkiye ve Suriye’de hayatını kaybedenlerin sayısının 35 bini geçtiğinin altını çizdiği bir başka haberinde Suriye’deki duruma da dikkat çekti. Habere göre ülkeye yönelik insani yardım çabalarının başarısız olduğunu kabul eden BM’nin acil yardımlardan sorumlu başkanı Martin Griffiths, “Şu ana kadar Suriye’nin kuzeybatısındaki insanları hayal kırıklığına uğrattık. Haklı olarak kendilerini terk edilmiş hissediyorlar. Henüz gelmemiş olan uluslararası yardımı bekliyorlar. Görevimiz bu başarısızlığı olabildiğince hızlı bir şekilde düzeltmektir. Şu anda odak noktamız bu” dedi.
Depremde yeni inşa edilmiş olmasına rağmen yıkılan binaların yarattığı öfke ve hayal kırıklığını anlatacak kelimeleri bulmak zor. Jake Horton ve William Armstrong, BBC için kaleme aldıkları makalede Türkiye’de yıkılan inşa tarihi yeni binaları mercek altına aldı. “Türkiye depremi: Neden çok fazla bina yıkıldı?” başlıklı makalede enkaza dönen üç yeni bina incelenerek depreme dayanıklılık konusunda çıkarılması gereken derslere dikkat çekildi.
Uzmanlar, düzgün inşa edilmiş binaların güçlü depremlerde de ayakta kalabilmesi gerektiğini ifade ediyor. Türkiye’de 1999 depreminden sonra inşaat yönetmelikleri sıkılaştırılmış ve 2018 itibarıyla güncel standartlara ulaşmış olsa da yaşanan yıkımlar yasaların yeterince uygulanmadığının ispatı niteliğinde. Makalede, Japonya’da binaları güçlü depremlere karşı ayakta tutmak üzere uygulanan, etkinliği ispat edilmiş standartlar da hatırlatılıyor.
CNBC, 9 Şubat’ta Natasha Turak imzasıyla yayınlanan makalesinde bölgenin son yüzyıldaki en yıkıcı depreminin Türkiye’nin kaderi için kritik bir zamanda gerçekleştiğine parmak bastı. Bu içgörüyü başlığına taşıyan yazıda 14 Mayıs’ta gerçekleşmesi beklenen seçimlerin Recep Tayyip Erdoğan iktidarda kalsa da kalmasa da Türkiye’nin nüfusu, ekonomisi ve demokrasisi açısından büyük sonuçlara gebe olduğuna; Erdoğan’ın afete yönelik tepkilerinin ve bölgede binlerce binanın neden çöktüğüne ilişkin sorulara vereceği yanıtların siyasi geleceğinde önemli rol oynayacağına da vurgu yapıldı.
Türkiye’nin güneydoğusunu ve Suriye’yi etkileyen deprem, kaçınılmaz olarak beklenen İstanbul depremiyle ilgili de hafızaları tazeledi. Benzer büyüklükte olası bir deprem senaryosunda İstanbul’da gerçekleşebilecek yıkım ve kayıpları sorgulayan uluslararası yayınlardan biri de Al Jazeera’ydı. Umut Uras tarafından kaleme alınan “Türkiye’nin İstanbul’u büyük depreme hazır mı?” başlıklı yazı, Türkiye’nin iş ve turizm başkenti İstanbul’da depreme hazırlık sorununu uzman görüşleri eşliğinde gündeme getirdi. Ülkenin bugüne kadarki en büyük depremlerini derleyen interaktif bir haritanın da yer aldığı yazıda kentteki yaklaşık 1,2 milyon yapıdan 90 bininin deprem açısından “yüksek riskli”, 170 bininin ise “orta riskli” olarak listelendiği paylaşıldı.
İstanbul’un sosyoekonomik faktörlere bağlı olarak diğer bölgelerden gelen göçler nedeniyle son birkaç on yılda hızla büyüdüğünü belirten Yıldız Teknik Üniversitesi Jeoloji Profesörü Şükrü Ersoy, boş arazilerin giderek azalmasıyla inşaat şirketlerinin gayrimenkul talebini karşılamak için yüksek katlı konutlar inşa ettiğini ve bunun doğurabileceği tehlikeleri dile getirdi.
Can ve mal kayıplarının yanı sıra depremlerin bir ülkenin ekonomik kalkınmasını da ciddi şekilde sınırlayabileceğini hatırlatan yazıya göre İstanbul, Türkiye’nin gayrisafi yurtiçi hasılasının yüzde 30,4’ünü üretmesi yönüyle ülkedeki ekonomik faaliyetlerin kalbi konumunda. Ülkenin en hayati üretim tesislerine ev sahipliği yapan kentteki tesislerin güçlü bir sarsıntıdan zarar görmesi durumunda Türkiye’nin sanayi sektöründe önemli bir gerileme yaşanabileceği de öngörülüyor.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.