Danıştay sansür kararının gerekçesini açıkladı

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun Başbakanlık’ın 13. Daire’nin yayın yasağının yürütmesinin durdurulması kararına yaptığı itirazın reddine

Danıştay sansür kararının gerekçesini açıkladı

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun Başbakanlık’ın 13. Daire’nin yayın yasağının yürütmesinin durdurulması kararına yaptığı itirazın reddine ilişkin gerekçesi belli oldu.

Genel Kurul, dava konusu işlemin, durdurulan yayınların hangi tür yayınlar olduğu hususunu açıkça ortaya koymadığı, işlemin, yasağın kapsamı ve sınırları konusunda bir belirsizlik içerdiğine işaret etti. Gerekçede, “Anayasa ve yasaya göre yürütme organına istisnai olarak kullanılmak üzere tanınan ‘yayınların yasaklanması’ konusundaki yetkinin sınırlarının aşıldığı, böylece halkın bir olay hakkında bilgi edinme hakkının tüm yollarının kapatıldığı ve ‘ölçülülük’ ilkesinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır” denildi.

Kanaltürk Televizyonu olarak bilinen Yaşam TV, Hakkari’nin Dağlıca bölgesinde meydana gelen terörist saldırılarla ilgili yayınların durdurulmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek imzalı 23 Ekim 2007 tarihli kararın iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay’da dava açmıştı.

Danıştay 13. Dairesi, söz konusu kararın yürütmesini oy birliğiyle durdurmuştu. Davalı Başbakanlık, Danıştay 13. Dairesi’nin kararına itiraz ederek, kararının kaldırılmasını istemişti. Genel Kurul, bu istemi 1 Kasım’da 1’e karşı 28 üyenin oyuyla reddetmişti.

Gerekçeli kararda, itiraz dilekçesinde ileri sürülen hususların 13. Dairece verilen kararın kaldırılmasını gerektirecek nitelikte görülmediği belirtildi.

Dava konusu işlemle getirilen yayın yasağının Anayasa ile güvenceye bağlanan düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ile basın özgürlüğüyle bağlantısı nedeniyle öncelikle bu yönüyle değerlendirilmesi gerektiği belirtilen kararda, Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen “hukuk devleti” tanımlamasına yer verildi.

Anayasa’nın düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü, basının hür olduğu, sansür edilemeyeceği ve basın özgürlüğünün sınırlanmasında uygulanacak kurallara ilişkin hükümlerinin anımsatıldığı kararda, Anayasa’nın 13. maddesinde ise temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunda sınırlanabileceğinin öngörüldüğü belirtildi.


BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “ifade özgürlüğünü” düzenleyen 10. maddesine de atıfta bulunulan kararda, bu çerçevede, Anayasa’nın AİHS’nin hükümleriyle AİHM kararlarının birlikte değerlendirilmesinden düşünceyi açıklama özgürlüğüne getirilecek sınırlamanın yasa tarafından öngörülmesi, meşru bir amaç taşıması demokratik toplum için zorunla olması ve ölçülü kullanılması gerektiğinin anlaşıldığı vurgulandı. Kararda, “Basın özgürlüğü, düşünce ve kanaat özgürlüğünü tamamlayan ve onun kullanılmasını sağlayan bir özgürlüktür. Düşünce özgürlüğü düşüncelerin özgürce açıklanması yanında bunların yayılması ve öğrenilmesi özgürlüğünü de içerir” denildi.

Kararda, dava konusu olayda Başbakan’a verilen ve Daire kararında da belirtildiği gibi “istisnai” nitelikte bulunan radyo ve televizyon yayınlarını durdurma yetkisinin Anayasa’nın 13, 26, 28. maddelerine ve AİHS’in 10. maddesine uygun olarak yasayla düzenlendiği, yasada bu yetkinin ancak Anayasa ve AİHS’te düzenlenen ve meşru bir müdahale olarak kabul edilen kamu düzeni ve kamu güvenliğine dayanılarak kullanılabileceğinin öngörüldüğünün anlaşıldığı kaydedildi.


KAMU DÜZENİ

Yayın yasağını öngören idari işlemlerin de yasaya dayalı olması, yasada öngörülen amacı taşıması, amaç ile bu amaca varmak için öngörülen araç arasında makul bir dengenin bulunmasının zorunlu olduğu kaydedilen kararda, şöyle denildi:

“Bu bağlamda 21 Ekim 2007 tarihinde Hakkari’nin Dağlıca bölgesinde meydana gelen terörist saldırının kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasına neden olacak bir olay olduğu hususunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak, yukarıda da değinildiği üzere yayın yasağına ilişkin işlemin hukuka uygun olduğunun kabul edilebilmesi için yürütme organının bu konuda yasayla yetkilendirilmesi ve olayda yasada öngörülen nedenlerin gerçekleşmiş olması yeterli olmamakta, getirilen yasağın aynı zamanda demokratik toplumun gereklerine ve ölçülülük ilkelerine uygun kullanılması gerekmektedir.

Radyo ve televizyon yayıncılığında ‘yayın’ kavramı, radyo ve televizyondan yayınlanan (haber, yorum, bilgilendirme, drama, reklam, karikatür, ses, fotoğraf v.b.) ürünleri kapsamaktadır. Bu kapsamın genişliği dikkate alındığında yayın yasağına ilişkin işlemlerde yasaklamanın hangi tür yayınları kapsadığı ve sınırlarının açıkça belirtilmesi ve buna bağlı olarak da radyo ve televizyon kuruluşlarının yasağın kapsamını öngörebilmelerinin sağlanması zorunludur. Oysa dava konusu işlemde, durdurulan yayınların hangi tür yayınlar olduğu hususu açıkça ortaya konulmamakta, işlem, yasağın kapsamı ve sınırları konusunda bir belirsizlik içermektedir.
Bu itibarla, Anayasa ve yasaya göre yürütme organına istisnai olarak kullanılmak üzere tanınan ‘yayınların yasaklanması’ konusundaki yetkinin sınırlarının aşıldığı, böylece halkın bir olay hakkında bilgi edinme hakkının tüm yollarının kapatıldığı ve ‘ölçülülük’ ilkesinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.”

Karar katılmayan 11. Daire Üyesi Selçuk Hondu, yayın yasağının yasayla öngörüldüğü, bu yasaya dayanılarak tesis edilen işlemin, olay, yer ve tarih itibariyle sınırlarının belli olduğunun anlaşıldığını, itirazın kabul edilmesi gerektiğini savundu.

Danıştay 13. Dairesi, dava konusu kararın iptal istemini daha sonra esastan karara bağlayacak.

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.