İyilik ve değer odağında inovasyon

P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Pazarlama, Sağlık ve Ağız Bakım Ticari Operasyonlarından Sorumlu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığına atanması vesilesiyle Özge Erdem ile bir araya gelip yeni dönemdeki hedeflerini konuşuyoruz. İnovasyonun araladığı yeni kapılara odaklanırken bir konu var ki asla değişmiyor: Hayatlara iyilik ve değer katmak.

2004 yılında finansal analist olarak başladığınız P&G’de 20 yıllık bir kariyer yolculuğunuz var. Bu 20 yıl içinde sektörde neler değişti? Hangi değerler hep aynı kaldı?

Dünyamız özellikle son 20 yıldır inanılmaz bir değişim ve dönüşüm içerisinde. En basitinden bir örnek vermek gerekirse, tek bir tuşla online alışveriş ya da yapay zekâ çoğumuz için hayatın rutin bir parçası artık. Böyle bir ortamda var olabilmek içinse bu değişime uyum sağlamaktan öte ona yön vermek gerekiyor. Bunu en iyi şekilde gerçekleştirebilmek için öncelikle tüketicileri, müşterileri iyi anlamak şart. Her şey değişse de P&G’de değişmeyen tek şey işte bu: Tüketiciyi anlamak ve talep ve ihtiyaçları doğrultusunda üstün performanslı ürünler geliştirerek hayatlara iyilik ve değer katmak. Bunu da ilk günden bu yana işimize sahip çıkarak, kazanma arzumuzu her şartta güçlü tutarak, dürüstlükten ayrılmayarak, birbirimize, iş ortaklarımıza ve tüketicilere saygıyla yaklaşarak, hepsinin güvenini kazanarak gerçekleştiriyoruz.

Yeni sorumluluklar üstlendiğiniz bir dönem var önünüzde. Bu yeni dönem için hedefleriniz neler?

Öncelikli hedefim P&G markalarının büyümesiyle beraber değer yaratma ivmesini sürdürmesini sağlamak. En az bunun kadar önemli olan bir diğer hedefim ise Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya organizasyonuna bağlı çalışanlarımızın iş hayatlarına mutlulukla devam edebilmelerine katkıda bulunmak. Beş yıl boyunca yurtdışında bölgesel bir görev üstlenirken hedefim hep Türkiye`ye geri dönmek ve öğrendiklerimle çevreme ve takımıma daha iyi hizmet edebilmekti. Üstlendiğim yeni görev bu nedenle beni çok heyecanlandırıyor.

Kültürümüzdeki yapabilirim tavrı, girişimci ruh ve yüksek dayanıklılığa sahip yapımızla son derece özel bir yetenek profiline sahibiz. Ayrıca Türkiye ile beraber sorumluluğumuzda olan Kafkasya ve Orta Asya bölgesi de sektörümüz açısından büyük potansiyele sahip. Türkiye, Orta Asya ve Kafkasya’da sektörün geleceğinin çok parlak olacağına inancım tam ve bu yolculuğun bir parçası olacağım için çok heyecanlıyım.

Günlük yaşamda önem arz eden ürünler sunan bir sektör için inovasyon nasıl bir anlam ifade ediyor? Bu kavramın altı P&G’de nasıl doluyor?

Globalde 187 yaşında, dört sanayi devrimini de deneyimlemiş bir şirketiz ve ikinci yüzyıla yaklaşan bu deneyimde, inovasyon kabiliyetimiz çok önemli bir etken. Bunu pazar ve tüketici araştırmalarıyla elde ettiğimiz içgörüler ve veriler ışığında gerçeğe dönüştürüyoruz. Avrupa’daki A&I ekiplerimiz yılda yaklaşık 1000 araştırma yürütüyor ve yaklaşık 100 bin tüketicinin görüşünü alıyor. Yapay zekâ ile elde edilen veriler de artık inovasyonlarımızın vazgeçilmez bir parçası. İnovasyonu önceliklendiren yaklaşımımızla her yıl inovasyon çalışmalarımıza 2 milyar dolar ayırıyoruz. Avrupa’da çalışanlarımız ve ortaklarımız aracılığıyla gerçekleştirdiğimiz inovasyon çalışmalarımız sayesinde 37 binden fazla aktif patentimiz bulunuyor.

Teknoloji ve uzmanlığın bir araya gelmesiyle sunduğu performans ve hizmeti, yapay zekâ teknolojisi ile daha da artıran ürünlerimiz de bulunuyor. Bazı modellerinde bulunan diş fırçalama stilini tanıma özelliği ile gerçek zamanlı izleme ve kişiselleştirilmiş geribildirim özellikleri sunan Oral-B iO şarjlı diş fırçaları bunun en yeni örneği. Bu kategoride sunduğumuz bir diğer inovasyon ise bir günde daha beyaz dişler sunan Oral-B Pro 3D-White Clinical Diş Macunu. Saç bakım kategorimizde ise yedi yıllık Ar-Ge sürecinin ardından geliştirdiğimiz ve 10 yıllık işlem görmüş saç hasarını dahi yüzde 100’e kadar onaran Pantene Molecular Bond Repair serisini de kısa bir süre önce tüketicilerimize sunduk. Çalışmalarımızı daha da ileriye taşımaya, inovasyon gücümüzle hayatları iyileştirmeye durmadan devam ediyoruz.

Sözkonusu kişisel bakım, hijyen ve temizlik olduğu zaman önceden bildiğimiz, güvendiğimiz ürünlere sıkı sıkıya bağlı kaldığımız fikrine katılıyor musunuz? Sizce yenilik yapıldığında tüketicide hak ettiği karşılığı ne kadar bulabiliyor? Ekonomiyi de işin içine katarak bir değerlendirme yapar mısınız?

Türkiye; sofistike, yeniliğe açık, talepkâr, tasarruf beklentisine sahip ama performanstan, özellikle de sözkonusu temizlik ise asla taviz vermeyen bir tüketici profiline sahip. Son zamanlarda ekonomik koşulların da tüketicilerin seçimlerini etkilediğini görüyoruz. Bu nedenle bir ürünün “ödediğim paraya değer” olması önemli bir nitelik olmaya başladı çünkü tüketiciler performansından emin olmadıkları ürünler alarak paralarını boşa harcamak istemiyorlar. Çevre bilinci ve sürdürülebilirlik kavramları da Türk tüketicisinde daha fazla karşılık bulmaya başladı. Tüketicilerde gözlemlediğimiz bu iki davranışı, P&G olarak geliştirmek için yıllar öncesinden adımlar attık. İnovasyonlarımızı tüketici ihtiyaçlarını ve beklentilerini baz alarak gerçekleştirmekle birlikte marka ve ürün gücümüzle tüketim konusunda onları bilinçlendirmeyi de görev edindik.

Biz biliyoruz ki hedeflere ulaşabilmek için markaların, hedef kitleleriyle etkileşim kurması, onları etkilemesi, sıradanlıktan uzaklaşarak hedef kitlesinin duygularına dokunabilmesi gerekiyor. Bunun yolu da markanızı ya da markalarınızı etkili bir şekilde anlatmaktan geçiyor. Bu nedenle iletişim çalışmalarımızla sadece performansla sunulan faydaya değil, sağlanan tasarrufa da odaklanıyoruz. Daha ucuz ürünleri alarak tasarruf yapmanın her zaman gerçek tasarruf olmadığını anlatıyoruz.

Bu inovasyonlar sürdürülebilir yarınlara nasıl katkılar sağlıyor?

“Daha iyiyi” yakalamaya yönelik kararlılığımız hiç değişmiyor ama başarı standardımızı artık ne kadar sürdürülebilir olduğumuzla belirliyoruz. Sürdürülebilirlik bizim için, “herkes için, şimdi ve gelecek nesiller boyunca, daha iyi bir yaşam kalitesi sağlamak” anlamına da geliyor. Günümüzde milyarlarca insanın en büyük isteklerinden biri de dünyayı daha yaşanılabilir bir hale getirmek. Ayrıca araştırmalarımız gösteriyor ki tüketicilerin yüzde 94’ü sürdürülebilirlik aksiyonu almak istese de sadece yüzde 16’sı harekete geçebiliyor. P&G olarak biz bu niyet-eylem açığını inovasyonla kapatacak gelişmeleri önemsiyoruz.

Birçok ürünümüz üstün performansı sayesinde su ve elektrik gibi kaynakları koruma noktasında tasarruf imkânı sunuyor. Ariel’in ve Fairy’nin kısa programlarda soğuk suda bile gösterdiği performansla elektrik ve su tasarrufuna katkı sağlaması, buna güzel bir örnek. En inovatif ürünlerimizden biri de elde yıkama, makinede yıkama ve mutfak yüzeyleri temizliğine uygun yapısıyla “3’ü 1 arada” özelliğine sahip Fairy Power Sprey.

Gillette markamızda kullandığımız yüzde 100 geridönüştürülebilir karton paketlemede olduğu gibi markalarımız performanslarının yanında sürdürülebilirliği destekleyen paketlemeleriyle de öne çıkıyor.

Sürdürülebilir ve inovatif ürün geliştirme konusunda bize büyük bir gurur veren çalışmalarımızdan biri NASA ile uzayda çamaşır yıkama ve hijyen çözümü sunmak için yaptığımız işbirliği. Uzay istasyonunda, Ay’da veya Mars’ta görev yapacak astronotların uzaydaki kıt kaynaklarla çamaşırlarını yıkayabilmeleri gerekiyor. Suyun az kullanıldığı, çözünürlüğün de yüzde 100 olduğu ürünlere ihtiyaç var. NASA ile beraber geliştirdiğimiz teknoloji, şu anda uzay istasyonunda kullanılıyor, test ediliyor. Güzel olan şu ki bu teknolojileri tüketicilerin hizmetine de sunacağız. Uzayda işe yaradığını kanıtlayan deterjan Dünya için de çevre dostu ve az kaynak kullanan çözümler sağlayacak.

Tüm bu örneklerde olduğu gibi hepimiz için en yüksek fayda sağlamak adına ürün, ambalaj ve tedarik zincirine yönelik tüm inovasyon çalışmalarına sürdürülebilirliği entegre ediyoruz.