Kültür endüstrisinin kraliçesi, en yüksek rütbelisi, aynı zamanda en bozguncusu olabilir mi? Müzik tarihinde hem siyahiler hem de kadınlar için ilkleri yaşatan kariyeriyle Beyoncé şaşırtmaya devam ediyor.
Western filmleri ya da Türkiye’de alışık olduğumuz adlandırmasıyla kovboy filmleri 1980’lerin sonuna doğru popülerliğini yitirmeye başladı. Yaklaşık 30 yıldır bu janrın çok az örneğine rastlasak da yakından tanıdığımız ünlü kovboy temsilleri vardır. John Wayne, Clint Eastwood, Gary Cooper, Tom Mix, Gene Autry ya da Jimmy Stewart gibi. “Batı’nın kodları”yla hareket eden, adalet ve kanun dostu, az konuşan, duygusal olarak mesafeli, kahramanlıktan ya da düellodan kaçınmayan, nadiren kurulu düzene sahip yersiz yurtsuz figürler olarak hatırlarız onları. Ve bu erkek bireylerin derileri neredeyse her zaman beyazdır.
Beyoncé Super Bowl günü (11 Şubat), son albümünden iki single’la siyahi bir kovboy olarak arzıendam ettiğinde, yalnızca ABD değil, Batı’nın doğusunda yer alan bizler de bir sürpriz yaşadık. ABD’nin kovboy geleneklerinde, tarih onları görünmezliğe mahkûm etse de siyahi kovboyların da yer aldığını öğrendik. (Tahminlere göre her 4 kovboydan 1’i siyahiydi). Beyoncé, kovboy üslerinden birinde, Teksas Houston’da doğmuştu. Siyahilerin ve kadınların da bu kültürün bir mirasçısı olduğunu tüm dünyaya hatırlatıyor, toplumsal belleği genişlemeye çağırıyordu.
Albümün adı Act II: Cowboy Carter’dı. Beyoncé’nin sekizinci stüdyo çalışmasıydı. Single’lardan “Texas Hold ‘Em” çok geçmeden Billboard’un Hot Country Songs listesinde birinciliğe yükseldi. Country müzik tarihi siyahi kadın müzisyenler barındırsa da genellikle beyazların ve erkeklerin egemenliğinde olan bir müzik türü. Beyoncé, country fanları tarafından hızla sahiplenildi ve müzik listelerinde zirveyi gören ilk siyahi kadın müzisyen oldu.
Albümün ikinci parçası Blackbiird, tahmin edileceği üzere Beatles’ın Blackbird parçasının bir cover’ı. Paul McCartney’in parçanın yayınlandığı 1968’den yıllar sonra açıkladığına göre, şarkı Güney eyaletlerinden Arkansas’ta Little Rock Nine entegrasyonu olarak bilinen toplumsal olaya adanmış. Yalnızca beyazların eğitim görebildiği Little Rock Central Lisesi’ne kayıt olmak isteyen dokuz siyahi öğrencinin, eğitimde ırksal ayrımcılığın kaldırılmasıyla sonuçlanan mücadelesini, Güney tarlalarındaki kara tavuklar metaforuyla anlatan parçayı bu kez Beyoncé, dört genç siyahi kadın müzisyenle seslendiriyor ve “Bu anın gelmesini bekliyordun” sözleriyle Güney eyaletlerini geçmişiyle yüzleşmeye davet ediyordu. Albümün bir başka parçası olan Ameriican Requiem ise ABD’nin tüm gençliği içindi: “Şimdi rüzgârı sırtlamanın tam zamanı. Babalarımın günahlarını temizleyecek olan benim.”
Tüketici davranışları araştırma şirketi Circana verilerine göre, albümün piyasaya çıktığı 29 Mart gününü takip eden haftada kovboy çizmesi satışlarında yüzde 24 oranında yükselme görüldü. Web aramalarında kovboy şapkaları yüzde 324, püsküllü süet ceketler yüzde 45 oranında yükseldi. Dahası, albümdeki parçalardan Levii’s Jeans’in etkisi olsa gerek, 2024 Paskalya haftasında, geçmiş yıllardaki satışlara kıyasla Levi’s markalı denim ürünleri satışlarında yüzde 20’lik bir artış gerçekleşti.
Beyoncé’nin başlattığı Western rüzgârlarının modada ve görsel dünyadaki etkisinin yılın geri kalanında da devam edeceği öngörülüyor. Farklı bir veriyi hatırlatmakta fayda var. Pharrell Williams & Louis Vuitton işbirliğinin ocak ayında sunduğu 2024 Sonbahar-Kış erkek koleksiyonu da Western esintili tasarımlar barındırıyordu. Ancak Western ürünleri pazarında benzeri bir etkiye sahip olup olmadığı yönünde bir araştırma mevcut değil.
Beyoncé, iç içe geçmiş satış kanallarının, sektörler arası ilişkilerin, dev bir pazarlama makinesinin ve titizlikle işleyen kültür endüstrisi çarkının muhteşem bir temsilcisi. Bu, vizyoner bir müzisyen olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Billboard 200 listesine yedi ardışık albümüyle birinci sıradan giren ilk solo müzisyen, Coachella’da başrolde yer alan ilk siyah kadın müzisyen (2018 yılında festival Beychella olarak anılmıştı), tüm parçalara eşlik eden kısa filmlere sahip, tamamen görsel albümler (Beyoncé: Lemonade) yayınlayan ilk müzisyen, Tiffany kampanyasında 128 karatlık meşhur sarı elmas kolyeyi takan ilk siyahi kadın, Amerikan Müzik Ödülleri’nde Uluslararası Sanatçı Ödülü’nü alan ilk kadın sanatçı, En İyi Müzik Filmi (Homecoming) Grammy Ödülü’nü kazanan ilk kadın, bir gecede Yılın Şarkısı ile (Single Ladies: Put a Ring on It) en çok Grammy ödülünü kazanan ilk kadın… Beyoncé, tüm bu platformları siyahilerin kültürünü ve politik mücadelelerini kutlamak ve genç siyahi müzisyenleri tanıtmak için kullandı. Beyoncé’nin pop kültür ve eğlence dünyasındaki mirası uzayıp giden ilklerle dolu. Pepsi, adidas, H&M, Tommy Hilfiger, Giorgio Armani, L’Oréal Paris, Samsung, American Express, Toyota, Balmain aktif olarak yer aldığı marka işbirliklerinden sadece bir kısmı.
Pop kültür aktif bir katılımcılıktan ziyade pasif bir tüketimciliği dayatır. Müesses nizamı sorgulama işini bir performansa indirgerken, gerçek toplumsal değişimin ertelenmesini sağlar. Gelişmiş iletişim ve ikna yöntemleriyle, konformizmi özgür seçim ve bireyselliğin ifadesi olarak pazarlar. Bu argümanlar, Adorno ve Horkheimer Aydınlanmanın Diyalektiği’ni yayımladığından bu yana (1947), kültür endüstrisine sunulan eleştirilerden bazıları.
Beyoncé, son 20 yılda globalleşerek dönüşen bir kitle kültürünün tüm boyutlarını temsil eden bir sanatçı olarak, üretimi ve kişiliğiyle devrimcilik ile muhafazakârlık arasında gidip geliyor belki de. Hayran olunduğu kadar eleştirilen bir figür zira aynı anda kültür endüstrisinin fırsatlarını lehine çevirirken, hegemonik kültürün toplumsal cinsiyet ve ırk konusundaki süregelen ayrımcılığını kitlelere duyuruyor ve temsil edilmeyen kimlik ve söylemlere görünürlük kazandırıyor. Cazibesinde, bu hararetli tartışmaların payı büyük.
Akademi de bu cazibenin farkında. 2015 yılında Teksas Üniversitesi profesörlerinden Omise’eke Tinsley, Beyoncé’nin görsel albümü Lemonade’e adadığı Beyoncé Feminizmi dersini açtığında gazetelerin manşetlerinde yer alması uzun sürmemişti. Tüm akademik metinlerin ve okuma listelerinin bir kadın müzisyen etrafında örülmesi, akademi dünyası için ilkti. Dahası, Teksas’taki siyahi nüfusun oranı yalnızca yüzde 12,7, üniversitedeki siyahi öğrencilerin oranı ise yalnızca yüzde 4’tü. Buna rağmen dersin gördüğü ilgi kısa sürede tüm üniversiteye yayıldı. Dersin tanıtım metni şöyle ilerliyordu: “Bu program, Beyoncé’nin çağrısını takip ederek, Amerikan güneyini siyah feminist imgelemi ve eylemleri üzerinden inceleyerek, coğrafyadaki devrimci öğeleri keşfetmeyi hedefliyor.” Program, ülkenin tüm akademik kurumlarının ilgisini çekmeye başladı ve Cornell, Rutgers, California Polytechnic State gibi üniversitelerde de Beyoncé’nin kültürel ve politik etkisinin tartışılmaya başlandığı seminerler günümüze kadar geldi. Trend, Avrupa’da Kopenhag Üniversitesi’ne kadar uzandı. “Beyoncé, Toplumsal Cinsiyet ve Irk” seminerinin mimarı profesör Erik Steinskog Beyoncé’nin, beyaz egemen, Avrupa merkezci feminizme alternatif fikirler sunduğunu ve akademik olmayan kitlelere feminizm odaklı farkındalık aşıladığı için dikkate değer bir kültürel figür olduğunu söylüyordu.
Güçlenme, büyüme, annelik, aile, aşk, sadakat, özgürlük ve eşitlik, onur… Beyoncé’nin albümlerine hayat veren diğer temalar. Tüm bu temalarda bireysel olanı kolektif deneyimle birleştirmek, kültürler ve jenerasyonlar arasında köprüler kurmak ve bir topluluğun parçası olmak… Kraliçe Bey, stiliyle 21’inci yüzyılın akışkan kültürlerinde ödün vermeyen bir yaratıcılığı sürdürmeyi, müzikal bir politika üretmeyi başarmış gibi.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.