Teknolojinin uzman isimlerini bir araya getiren Digital Age Tech Summit, bu yıl “Techceleration” temasıyla 18’inci kez gerçekleşti.
Dijital dünyanın nabzını tutan Digital Age Tech Summit, bu yıl 18’inci kez alanında uzman isimleri bir araya getirdi. Divan Kuruçeşme’de düzenlenen etkinlik, bu yıl “Techceleration” temasıyla katılımcılarla buluştu.
Etkinlikte, gelişen dünyada teknolojinin güçlü konumuna dikkat çekilirken, yapay zekânın finans sektöründeki rolü, sağlık alanında yaşanan dijital dönüşüm, yapay zekânın yaratıcı süreçteki gücü, markaların dijital dünyaya uyum sağlamak için izlemeleri gereken stratejik yol haritaları, içerik tüketicilerinin her gün değişen alışkanlıkları gibi pek çok farklı konuda konuşmalar gerçekleştirildi.
“Veri Konuşur, Yapay Zekâ Anlatır” başlıklı oturumda Microsoft Türkiye Müşteri Deneyimi Genel Müdür Yardımcısı Cavit Yantaç ve İTÜ Bilgisayar Bilimleri ve Fizik Uzmanı Prof. Emre Onur Kahya, Levent Erden’in sorularını yanıtladı. Sohbetin odağında Türkiye’deki şirketlerin ve eğitim kurumlarının yapay zekâya ne kadar hazır, hiper hedeflemenin bu kadar konuşulduğu bir zamanda kişisel verilerin korunmasının ifade ettiği anlamlar ve eğitim vardı. Kahya, kamu ve akademide yapay zekâya yeteri kadar hazırlıklı olmadığını, şirketler seviyesinde daha fazla atılım olduğunu ancak yapay zekânın agent tarafında daha fazla yol alınması gerektiğini söyledi.
Türkiye’nin hazır olmamasının nedenlerini açan Cavit Yantaç ise şöyle konuştu:
“Yapay zekâyı iş süreçlerimizde tam anlamıyla kullanmadığımız için hazır olmadığımızı düşünüyorum. İkinci bir nedeni daha var, Biz deney yapmayı seven bir ülke değiliz. Üzerinde çalıştığımız deneyler toplum genelinden izole ve yapay zekâ dediğimiz şey de deterministikolmayan bir şey olduğu için yaptığınız her şeyde farklı sonuçlar elde ediyorsunuz. Elde ettiğiniz şeyleri yeterince iyi test etme ve sonuçları paylaşma kültürüne sahip değilseniz yapay zekâya hazır değilsiniz demektir. Yapay zekayı her fırsatta konuşan ama onun gerektirdiği deneyi çok fazla yapmayan bir kültürdeyiz. Deneyin sonuçlarında hatanın ortaya çıkmasından korkuyoruz.
Üçüncü bir nedeni de para harcamıyoruz. Türkiye’de toplam bilişim piyasasının büyüklüğü TÜBİSAD’a göre 30 milyar dolar. Bunun çok önemli bir bölümü cep telefonlarına, Türk Telekom’a Microsoft lisansına vs gidiyor. Ama teknoloji üretmiyoruz. Türkiye’de toplam ürettiğimiz teknolojinin, yazılımın toplam büyüklüğü 1 milyar doların altında…”
Serdar Kuzuloğlu moderatörlüğünde gerçekleştirilen “Sağlık Hizmetlerinde Dijital Devrim” oturumunda konuşmacı olan; Koç Üniversitesi Yapay Zekâ Merkezi Direktörü Prof. Dr. Çiğdem Gündüz Demir ve Localvore Biotechnology Kurucusu Can Kayacılar, biyoteknoloji, fonksiyonel gıdalar ve sağlık hizmetleri üzerine görüşlerini bildirdi.
Prof. Dr. Gündüz Demir, yapay zekânın tıpta özellikle görüntüleme sistemleriyle entegrasyonunda ciddi bir potansiyel taşıdığını belirtti. Derin öğrenme teknolojilerinin, doktorların gözle göremediği detayları yakalayabildiğini vurgulayan Gündüz Demir, “Yapay zekâ sadece daha hassas sonuçlar sunmakla kalmıyor, aynı zamanda bugüne kadar göz ardı edilen örüntüleri de keşfedebiliyor” dedi.
Can Kayacılar ise gıda teknolojileri alanında yaşanan gelişmelere dikkat çekti. Geleneksel gıdaların ötesine geçilerek insan sağlığına özel olarak tasarlanmış fonksiyonel gıdaların ön plana çıkacağını belirtti. Türkiye’nin tarım ve gıda atıklarının da ileri biyoteknolojik yöntemlerle yeniden değerlendirilebileceğine vurgu yapan Kayacılar, “Sadece doğadan gelen değil, biyoteknolojiyle tasarlanmış gıdalar da sofralara girecek. Bu dönüşüm, gizli açlıkla mücadelede kritik rol oynayacak” ifadelerini kullandı. Oturumda ayrıca yapay zekânın etik sınırları ve halkın bu teknolojilere nasıl ikna edileceği gibi başlıklar da tartışıldı.
Google Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Eren Kantarlı, “Kazanmanın Anahtarı: Tüketicinin Karar Anları başlıklı sunumuyla dijital dünyada değişen tüketici davranışlarına ışık tuttu. Kantarlı, tüketicilerin dijital platformlardaki karar anlarını rakamlarla destekleyerek anlattı.
Kantarlı, günümüzde tüketici davranışlarının “tahmin edilebilir biçimde tahmin edilemez” hale geldiğini vurguladı. Arama, kaydırma ve izleme gibi üç temel dijital davranışın hala geçerli olduğunu ancak bu eylemlerin yapılma şekillerinin hızla değiştiğini belirtti.
YouTube’un oturma odalarına taşındığını söyleyen Kantarlı, Türkiye’de 21 milyon kişinin YouTube’u TV ekranlarından izlediğini açıkladı. Ayrıca YouTube’un bugün dünyanın en büyük podcast platformu haline geldiğini ifade ederek, Gen Z’nin yüzde 83’ünün yalnızca görsel destekli podcast’leri tercih ettiğini aktardı.
Sunumda öne çıkan bir diğer başlık ise kısa format içeriklerdi. Kantarlı, bu formatların artık yalnızca eğlence değil bilgi sunma işlevi de taşıdığını belirtti. 18-24 yaş arası kullanıcıların metin bazlı aramaları şekillendirdiğini ve arama hacminin diğer tüm jenerasyonları aştığını söyledi. Google’ın yeni nesil arama aracı Circle to Search’ü kullananların 4’te 1’inin ise bu özelliği ticari amaçlarla tercih ettiğini ekledi.
“Yapay Zekâ Çağında Hikâye Anlatımı” başlıklı sunumda, Yönetmen ve Sinecera’nın kurucusu Tolga Karaçelik, TBWA\Istanbul CSO’su Toygun Yılmazer’in sorularını yanıtladı. Reklam ve film sektöründe yaşanan dijital dönüşüme dikkat çeken Karaçelik, sinemanın özellikle Türkiye’de sürdürülebilir ekonomik modellerle desteklenemeyecek bir noktaya geldiğini belirtti.
Günümüzde filmlerin çoğunlukla dijital platformlara satılmak amacıyla üretildiğini vurguladı. Yapay zekâyı içerik üretiminde kullanmanın başlangıçta kendisi için ürkütücü olduğunu dile getiren Karaçelik, zamanla bu sürecin bir tutkuya dönüştüğünü ifade etti. Midjourney, Magnific, LabFX ve Craya gibi yapay zekâ araçlarını üretim sürecinde aktif olarak kullandıklarını belirtti. Yapay zekânın sunduğu en büyük avantajlardan birinin hız ve kontrol edilebilirlik olduğunu söyleyen Karaçelik, görsel üretimin hızla tüketildiği günümüzde, geçmişte çektiği reklam filmlerin aynısı artık yapay zekâ yardımıyla yeniden üretebileceğini belirtti. Diğer yandan bu sürecin hâlâ bazı zorluklar içerdiğini de sözlerine ekleyen Karaçelik, özellikle kalabalık sahnelerde kompozisyon oluşturmanın güçlüğüne ve tam kontrol eksikliğine dikkat çekti. Buna rağmen, gelişen yazılımlarla bu problemlerin aşılmaya başlandığını da ifade etti.
Karaçelik, üretim sürecinde şirketleşmenin önemine dikkat çekerek, “yeni nesil yapım şirketi” olarak tanımladığı Sinecera çatısı altında gerçekleştirdikleri çalışmalarda telif hakları başta olmak üzere hukuki pek çok meseleye titizlikle yaklaştıklarını belirtti. İçeriğin telif hakkı kazanabilmesi için insan müdahalesinin (kurgu, düzenleme, senaryo vb.) gerekli olduğunu vurgulayan Karaçelik, bu nedenle tüm promptları arşivlediklerini ifade etti. Yapay zekâ ile üretimde, bu süreci yöneten kişilerin hikâye anlatıcıları olması gerektiğini dile getiren Karaçelik, bu yaklaşımın üretimin kalitesi açısından belirleyici olduğunu söyledi.
“Girişimcilerin 2025 Günlüğü: Kazanmak ve Kaybetmek” başlıklı oturumda, Galata Business Angels Yönetim Kurulu Üyesi, Yatırımcı Uğur Şeker ve Aktif Ventures CEO’su Yasemin Evsahibioğlu, Serdar Kuzuloğlu’nun sorularını yanıtladı.
Kuzuloğlu’nun ilk sorusu, başarılı girişimcilerin neyi doğru yaptıklarıydı. Yasemin Evsahibioğlu’nun yanıtı, ihtiyacı görmek ve pazara uygun ürünü geliştirebilmek oldu. Kuzuloğlu aynı soruyu, girişimcinin fikir sahibi mi yoksa fikri hayata geçiren kişi mi olduğu sorusunu da ekleyerek Uğur Şeker’e yöneltti. Şeker, girişimcinin fikri hayata geçiren kişi olmasını beklediklerini iletti; “Kimine ortak oluyorum?” sorusunu sorduklarını ekledi. Yasemin Evsahibioğlu ayrıca, kişinin heyecanına baktıklarını, bu heyecanın kıt kaynaklarla çalışmaya, ekibi motive etmeye yetip yetmeyeceğini anlamaya çalıştıklarını aktardı.
Yasemin Evsahibioğlu’nun dikkat çektiği noktalardan bir diğeri de girişimcilerde finansal okuryazarlığın önemiydi. Finansal okuryazarlığa sahip olmayan kişilerin özkaynaklarını da aldıkları yatırımları da doğru kullanamadıklarını aktardı. Uğur Şeker ise yeni nesil girişimcilerin Süpermen gibi olmaları gerektiğini aktardı. Teknik bilginin yanı sıra hukuk, finansal okuryazarlık gibi alanlarda da bilgi sahibi olmaları gerektiğini belirtti.
Günün son oturumu, Solsten şirketinin Kurucu Ortağı ve Dijital Stratejist Bastian Bergmann tarafından gerçekleştirildi. “Neden Her Markanın Bir ‘Gaming’ Stratejisi Olmalı?” başlıklı konuşmasında, markaların oyun dinamiklerini iş modellerine entegre etmesinin önemine dikkat çekti. Bergmann, kullanıcıların yüzde 80’inin kişiselleştirilmiş ve sürükleyici deneyimler sunulduğunda satın alma olasılığını önemli ölçüde artırdığını da belirtti. Ayrıca, 2020 ile 2026 yılları arasında video oyun kategorisinin yüzde 28 oranında büyümesinin, bu alandaki potansiyeli açıkça ortaya koyduğunu vurguladı.
Konuşmasında oyun sektörünün kullanıcı etkileşimini artırmak için sıklıkla başvurduğu psikolojik stratejilere de değinen Bergmann, özellikle mobil oyunlarda kullanılan “ödül döngüleri”nin oyuncuları daha uzun süre oyunda tuttuğunu ifade etti. Ancak bu stratejilerin sadece kullanıcı deneyimini geliştirmekle kalmadığını, aynı zamanda bağımlılık yaratma riski taşıdığını da sözlerine ekledi. Bergmann’a göre bu yaklaşımın temelinde “yatırım–eylem–ödül” döngüsü yer alıyor. Oyuncuların oyunlara tekrar tekrar dönmesini sağlayan bu yapı, davranışları etkileyebilecek kadar güçlü bir mekanizma sunuyor. Kimi zaman son derece yaratıcı biçimlerde uygulanan bu ödüllerin, hem oyun geliştiricileri hem de pazarlamacılar için büyük fırsatlar sunduğunu belirten Bergmann, aynı zamanda etik sorumluluklara da dikkat çekilmesi gerektiğini ifade etti.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.