Tarzan miti, Jane Goodall’la gerçeğe dönüştü: Ormanın ‘dişi Tarzan’ı, insanla hayvan arasındaki sınırı bilimin ve medyanın ışığında silikleştirdi.
“Jane düşüncelerini toparlamaya çalışıyordu. Yanında oturan bu yabancı ve acayip yaratık hakkında ne biliyordu? İsmi bile yoktu. Jane onunla mutlu olabilir miydi? Afrika ormanlarında büyümüş bir erkek ile hayat boyu yaşayabilir miydi?
‘Cevap vermiyorsunuz,’ dedi Tarzan. ‘Herhalde beni üzmek istemiyorsunuz.’
‘Ne cevap vereceğimi bilmiyorum,’ dedi Jane, ‘Kendi kendime bile cevap veremiyorum.’
‘Öyleyse beni sevmiyorsunuz demektir,’ dedi yavaşça.
‘Ne olur bana bir şey sormayın. Siz bensiz de mutlu olabilirsiniz. Toplum hayatı için yaratılmamışsınız siz. Uygarlık çok geçmeden sizi sıkacak. Kısa zaman sonra ormanın bağımsızlığına dönmek isteyeceksiniz.’
‘Sanırım sizi anlıyorum’ diye cevap verdi Tarzan. ‘Sizi zorlamayacağım, çünkü kendimden çok sizi mutlu görmek isterim. Bir maymunla mutlu olamayacağınızı anlıyorum.’ Sesi üzüntülüydü.” 1
Amerikalı yazar Edgar Rice Burroughs’un dünya edebiyatı ve popüler kültürde eşsiz yere sahip eseri Tarzan Maymun Adam’ın finalinde “Maymunlar Kralı”nın birlikte yaşama teklifine sevgilisi Jane’in cevabı böylesine mütereddit ve kırıcıdır. Onu ormanda tehlikelerden kurtarmış Tarzan’a ilk görüşte âşık olsa da “uygar, modern ve Beyaz” bir dünyada yaşamaya alışkın genç kadın, bunları arkada bırakarak sevdiği “maymun-adam”la Kara Afrika’nın ormanlarına yol tutamaz.
1922’de piyasaya çıkmış romanı 1940’ların ortasında İngiltere’de bir başka “Jane” çocuk yaşta okudu. Elbette Tarzan’ın sevgilisi olarak karşısına bir adaş çıkması onu romana daha da tutkuyla bağlamış ama sonuçta büyük hayal kırıklığına uğratmıştı. Bu hayal kırıklığı onun için öylesine motive edici oldu ki uygarlıktan sıkılacağı gerekçesiyle Tarzan’ı ormanın bağımsızlığına uğurlayan Jane’in aksine o, kendisini uygarlığın sıkıcılığından ormanın bağımsızlığına atmayı tercih etti. Romanda Jane’e üzüntüyle, “Bir maymunla mutlu olamayacağınızı anlıyorum,” diyen Tarzan’ın gönlünü alırcasına, mutluluğu Afrika ormanlarında maymunlarla olmakta buldu.
Tarzan’ın arayıp da bulamadığı bu “Jane”, “Primatolojinin Divası” Jane Goodall’dı.
Geçtiğimiz ay 91 yaşında hayatını kaybeden doğabilimci, primatolog (maymunbilimci) ve hayvan davranış bilimcisi Jane Goodall, çocukluğunda hayvanlar dünyasına ilgisini tetikleyen kaynaklardan birinin Tarzan kitapları olduğunu belirtir. Ama film uyarlamalarındaki Tarzan karakterlerini sevmemiştir, çünkü hayalindeki Tarzan, filmlerde canlandırılanlardan çok daha muhteşemdir.2 O, Tarzan’ın “yanlış Jane”e âşık olduğunu söylemekten de çekinmez. Aslında Tarzan’ın hak ettiği Jane kendisidir.3

Tarzan’ın hak ettiği “doğru Jane” olarak Goodall, 23 yaşında bir arkadaşının davetiyle gittiği Kenya’da insanın evrimi üzerine Doğu Afrika’da yıllardır çalışmalar yürüten paleoantropolog Louis Leakey ile tanışır. Leakey üç yıl sonra onun Tanzanya Gombe ormanındaki şempanzeler üzerine bir araştırma desteği bulmasını sağlar. Aslında yoksunluk içinde geçen çocukluk ve gençlik dönemi Goodall’ın eğitimini sekteye uğratmıştır ve elinde on parmak daktilo yazabildiğini gösteren sekreterlik sertifikasından başka bir şey yoktur. Ama doğa, hayvan sevgisi ve müthiş araştırma arzusu vardır. Gombe’deki araştırma onun hayatında devrimsel bir dönüşüme yol açar. Ne lisans ne de yüksek lisans diplomasına sahiptir ama birkaç yıl içinde Cambridge Üniversitesi’nde doktoraya kabul edilir. Çünkü hem insana hem maymuna hem de kültüre bakışı değiştirecek çok önemli bir keşif yapmıştır.
Araştırmasının sonuna doğru David Grisakal adını verdiği ve kendisiyle oldukça yakınlaşmış yaşlı bir erkek şempanzenin inanılmaz bir davranışına tanık olur Goodall. Bir termit (akkarınca) yuvası başına çömelmiş Grisakal, elindeki ot parçasını delikten içeri sokup dışarı çekmekte ve otun üzerine doluşmuş karıncaları yemektedir. Goodall’ın bir başka gözleminde de o, ağaçtan kopardığı dalın yapraklarını yolarak, böylece elindeki dalı “termit oltası”, yani “alet” haline getirerek aynı işlemi tekrarlar. Anlaşılmaktadır ki Grisakal bir termit avcısıdır ve bu avcılığı gerçekleştirme yolunda alet yapmaktadır. Bu gözlem, insanı “alet yapan hayvan” olarak canlılar dünyasında biricikleştiren anlayışı yerle bir eder. Goodall, keşfini telgrafla Leakey’e ilettiğinde ondan şu yanıtı alır:
“Şimdi aleti yeniden tanımlamalıyız stop… İnsanı yeniden tanımlamalıyız stop… Veya şempanzeleri insan kabul etmeliyiz.”4
Jane Goodall’ın insana biyo-genetik olarak yüzde 98 yakınlık içindeki şempanzeler üzerine çalışmaları 1960’ta böyle başladı. Onların insanlar tarafından (sirklerde, hayvanat bahçelerinde, laboratuvarlarda) sömürülmesi, avlanması, giderek soykırıma uğratılmasına karşı mücadele de eklenerek 2025’te hayatını kaybedene kadar devam etti. Bu süreç aynı zamanda oldukça dramatik bir medya hikâyesidir.
İnsanla şempanze arasındaki yakınlığı biyolojik olmaktan öte kültürel zemine taşıyan keşfi sonrası National Geographic (NG) dergisi Goodall’ın çalışmalarını fonlamaya çok istekli hale gelmişti ama bir şartla: Bir fotoğrafçı ona eşlik edecek ve her şeyi görüntüyle belgeleyerek dergiye gönderecekti. Böylece, hayvan fotoğrafları çekmekte deneyimli Hugo van Lewick, 1962’de Goodall’ın yanına gönderildi. Jane ve Hugo’nun şempanze dünyasına ışık tutma yolunda çalışma arkadaşlığı çok geçmeden hayat arkadaşlığına dönüştü. 1964’te evlendiler, 1967’de ormanda şempanzelerle sarmaş dolaşlarken oğulları dünyaya geldi. 1974’te boşansalar da dostlukları Hugo 2002’de ölene kadar sürdü.
Jane ve Hugo’nun çalışmalarının ilk ürünü 1963’te NG’de yayımlanan “Yabanıl Şempanzeler Arasında Yaşamım” adlı yazıydı. Bu, Goodall’ı tüm dünyada popülerleştiren ilk medyatik açılım oldu. Sonrasında dergide art arda başka yazıların yanına ilk NG yapımı film eklendi. 22 Aralık 1965’te ABD’de CBS’de yayınlanan, Orson Welles’in seslendirdiği “Jane Goodall Yabanıl Şempanzeler Arasında” 25 milyon kişi tarafından izlendi. Arkası, sayısız televizyon, video-kaset, DVD ve diğer dijital yayınlarla bugüne kadar geldi.

Fakat işin bir başka boyutu vardı: NG, Jane’de ekrana yakışan, Afrika ormanlarında dolaşan genç, güzel, hoş bir “Beyaz kadın” bulmuştu! Ne Jane ne de Hugo, şempanze davranışlarını kaydederken Jane’i öne çıkarma derdindeydiler. Ama NG, şempanzelerden ziyade Jane üzerinde odaklanılmasını istiyordu. Hugo’dan onu daha çok fotoğraflaması ve filme alması bekleniyordu. Hatta, “Jane’i derede saçlarını yıkarken gösteren kareler çok makbule geçer,” diye isteklerini cüretkârca belirtiyorlardı. Belli ki NG için Jane yıldız, şempanzeler figürandı.
Oysa Jane Goodall’ın “yıldızları”; David Grisakal, Bay McGregor, Goliath, Mike, William, Flint, Flo, Flame, Figan, Frodo, Freud adlarını verdiği şempanzelerdi. Daha önce yaygın uygulama olan maymunlara numara vermeye katlanamıyordu çünkü onun için onların her biri kendine özgü kişilik sahibi bireylerdi. Medyanın kendisine ilgisini anlamakta da zorlanıyordu (“İnsanların beni saçımı yıkarken izlemesi neden gerekliydi, anlamıyordum; bunun nesi ilginçti ki?”). Ama zamanla “iş”i çözdü: İstenen, yine kendi sözleriyle, “ormanın derinliklerinde tehlikeli hayvanlar arasında yaşayan çekici bir genç kadın imajı” yaratmaktı. Buna neden karşı koymadığını da şöyle açıkladı:
“Bir şey yapamazdım, çünkü onların bakışına göre ben buydum. İnsanlar böyle düşünmeye devam ederlerse beni dinleyeceklerdi. Nitekim öyle oldu. Bu, şempanzelerin korunmasına ve yapmam gereken diğer girişimlere de hizmet edecekti.”5
Sonuçta Jane Goodall, Tarzan’ı ormanda yalnız bırakan Jane’den farklı olarak adeta bir “dişi Tarzan” gibi ömrünü ormana-şempanzelere adadı. Ama nasıl ki romanda orman, hayvanlar ve maymunlar Tarzan’ın yanında figüranlaştırılmışsa medya endüstrisi de Goodall’ı amacı-arzusu hilafına yıldızlaştırıp onun için özne olan her şeyi nesneleştirdi, araçsallaştırdı. O da bunu (elbette hüzünle) yeryüzünün bu eşsiz ve muhteşem yaratıklarının doğal ortamlarında güvenle yaşamaları için dünya çapında girişimlerde bulunabilme yolunda ödenmesi gereken bir bedel saydı. 2013 yılında 79 yaşındayken, daha önce hiç tanışmadığı bir şempanze, Wounda, onun çabasıyla doğal ortamına dönmek üzere kafesten kurtulduğunda yaptığı ilk iş koşup boynuna atılıp sarılarak onu öpmek olmuştu. Belki de bu, ona tüm şempanzeler adına ebedi bir teşekkürdü.6
1 – E. R. Burroughs, Tarzan Maymun Adam (Çev. O. Akbal), 1971., s. 375-6.
2 – J. Goodall, My Life with the Chimpanzees, 2002, s. 15-16.
3 – S. Thompson, “How Tarzan created Jane Goodall and how Goodall then repaid the favor”, mongabay.com.
4 – T. Gerber, “Efsane Jane”, National Geographic Türkiye, Ekim 2017, s. 132-3.
5 – Gerber, “Efsane Jane”, s. 137-9.
6 – “Obituary: Jane Goodall”, The Economist, 11-17 Ekim 2025.
Here you'll find all collections you've created before.