Sektörün hediyesi

Felis Ödülleri’nin 20’nci yılında, reklamcılık ve iletişim sektöründe geçen 30’dan fazla yılın şahidi ve günümüzde de işini büyük bir sevgiyle yapan Arzu Ünal, geçtiğimiz 20 yılı yorumluyor…

Ben, 1992 yılında reklamcılık sektöründe çalışmaya başladığımda Reklamevi, daha henüz Y&R ile evlenmiş, çoğunluk hissedarı yabancı olan ilk reklam ajanslarından biriydi. Medya, kreatif, müşteri ilişkileri, prodüksiyon ve grafik atölyesinin her birinin ayrı katta, üst üste dizildiği Süleyman Nazif Sokak’taki canım ajans.

Aramızda işler ve iletişim kopmasın diye de trafik departmanımız vardı. Müşteri ilişkileri olarak tek bir bilgisayarı paylaşırdık. Kreatif ekibimizde kıymetli şair Seyhan Erözçelik’in de yer aldığı, reklamın altın çocuğu Serdar Erener’in adının duyulmaya başlandığı harika zamanlardı. Bu arada, Serdar’ın bir reklam dâhisi olduğunun altını bugün de imzalarım… Ofiste saatlerce sigara içilen, duman altında çalışmanın normal olduğu; reklamcılığın bir zanaat olduğu zamanlardı… Sevgili Atilla Aksoy patronumuzdu ve bizi müşterilerimizden daha fazla zorlardı. Bu sayede ne kadar çok şey öğrendiğimizi şimdi daha iyi anlıyorum.

Pazarlama bilen reklamcı olmak

Öyle bir bina düşünün ki sevgili Bülent Erkmen tasarım yapıyor, sevgili Öner Birol medyanın başında, sevgili Uğurcan Ataoğlu devamlı bir yangını söndürmekte, arada binada Atilla Bey’in sesi çınlıyor ve herkes arı gibi çalışıyor… Ofis çıkışında Süleyman Nazif Bar’a gitmek doğal bir alışkanlık… İşte ben bu dünyaya Procter & Gamble Pazarlama Departmanı’ndan düştüm. Reklamcı olmak hayalim değildi; her gün Hadımköy’de gidip gelmek yerine Nişantaşı’na gelmek hoşuma gitti.

Colgate Palmolive’de çalışan arkadaşım vasıtasıyla başvurduğum işe aynı gün kabul edildim. Pazarlama bilen reklamcı olmanın ne kadar havalı bir iş olduğunu fark ettim. Bu arada ajansta da bazı düzenleri bozmuş oldum. Sabah 08.30’da işe ilk gelen ve gazete okumadan işe başlayan ilk insan olmuştum. O zamanlar pek sevilmeyen global müşterilerin müşteri ilişkilerinden ben sorumlu oldum. Pazarlama cephesinden ajansa geçmek, bir zamanlar müşteri olarak beklentileri anlamak yolumu açtı ve kısa sürede terfi ettim.

İlk markalı içerik

Bu dönemde Luna markası için Türkiye’nin ilk yemekli talk show’unu yaptık. Müşteri ilişkileri direktörüm sevgili Feryal Tükel sonsuz destekti. Sevgili Gülriz Sururi ile A La Luna programı, Türkiye’nin kitlesel kanallarda yayınlanan ilk markalı içeriği oldu. Sevgili Vahit Alpata ile bu program karşılığında alacağımız medya yerleri için yaptığımız uzun toplantılar ve sevgili Ahmet Yolalan’ın desteğini ve abiliğini hiç unutamam. Varlığı ve işbirliğiyle bizi onurlandıran sevgili Gülriz Sururi nurlar içinde yatsın.

A La süreci bana iletişimde “imkânsız” diye bir şey olmadığını öğretti. Her zaman yeni bir şey, her zaman bambaşka bir şey yapmak mümkündü… Bugünkü markalı içerik kategorisini başlattığımızı bilmiyorduk ama yepyeni bir şey yapmanın heyecanını tüm iliklerimizde hissettik…

Bu fark yaratmak içgüdüsü, yapılmayanı yapma dürtüsü meğerse benim bütün hücrelerimde varmış. Bir anda aradığım mesleği buldum; çok şanslıydım. A La Luna ile başlayan bu süreç, Cola Turka, Arçelik Çelik, Vodafone Kırmızı gibi pek çok unutulmaz kampanyayla, müşterilerimizle stratejik iş ortaklığı; masada yan yana oturmanın verdiği zevkle, ama hep elimizi taşın altına koyarak ve özellikle keyifle fark yaratarak geçti.

 

ARZU ÜNAL
WPP TÜRKİYE, ÜLKE MÜDÜRÜ

İlgili İçerikler

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.