Devir değişti. Tipografik insanın yerini “düşünmek zor iş” lafını geçer akçe kılan “videografik insan”, bir başka deyişle “Homo Videns” aldı.
ABD siyasi tarihinin en popüler kesitlerinden biri, “Lincoln-Douglas Tartışmaları”dır. 1858’de Illinois senato seçim kampanyasında Cumhuriyetçi Parti adayı (sonrasında 16. ABD Başkanı olacak) Abraham Lincoln ile Demokrat Parti’den Stephen Douglas’ın yedi kez karşı karşıya geldikleri tartışma dizisidir bu. Kölelik uygulamasının sınırları üzerine iki adayın farklı görüşleriyle şekillenen bu tartışmaların süresi üç saat olarak belirlenmişti.
İnsanları üç saat konuşma dinlemeye davet aslında o dönem için ve sözkonusu iki siyasetçi açısından “mütevazı” bir süreydi! İletişim bilimci Neil Postman “Televizyon: Öldüren Eğlence” kitabında bu konuyu değerlendirdiği “Tipografi Kafası” başlıklı bölümde Lincoln ve Douglas’ın daha eski bir tartışmasından bahseder. Onlar 1854’te yine Illinois’de dinleyicilerin karşısına geçtiklerinde durum şudur: Douglas tam üç saat konuşur. Sıra Lincoln’a geldiğinde o, saatin akşam 5’e geldiğini ve konuşmasının Douglas’ınki kadar uzun süreceğini, ardından Douglas’ın yine uzunca bir cevap vereceğini, dolayısıyla yaklaşık bir dört saat daha konuşma olacağını belirtir. Bu durumda en iyi seçenek, evlere gidip akşam yemeği yedikten sonra gelip tartışmanın geri kalanını takip etmektir. İnsanlar Lincoln’ın önerisini kabul eder, evlere gidip döner ve dört saat daha her iki siyasetçiyi dinlerler.
Postman bunları aktardıktan sonra sorar: “Bunlar nasıl dinleyicilerdi; yedi saat süren nutuklara seve seve katlanabilen bu insanlar kimlerdi?”*
Gerçekten bugünden bakıldığında 19’uncu yüzyıl ABD’sindeki o tartışma etkinliğinde yer alanların başka gezegenden olup olmadıkları sorusu akla gelirse bunu yadırgamamak gerekir! Günümüzde yedi saat ne kelime, ortalama bir ders süresine denk 45-50 dakikalık konuşmayı bile dikkat ve sabırla dinleyebilecek topluluğu bulma imkânı yok. Herkese “TED gibi konuş” önerisi yapılmakta. Yani, 18 dakikayı geçme! Peki neden?.. Çünkü, “Düşünmek zor iştir” deniyor TED’e dair bir metinde ve bir TED yöneticisinin sözleriyle şöyle devam ediliyor:
“18 dakika ciddi olmak için yeterince uzun ve insanların dikkatini canlı tutmak için yeterince kısadır. Bu uzunluğun ayrıca internette de inanılmaz iyi işlediği anlaşılmıştır. Bu bir kahve molası uzunluğudur. 18 dakika uzunluk ayrıca Twitter’ın insanları yazdıkları şeyde disiplinli olmaya zorladığı şekilde işler.”**
“TED gibi” konuşmanın tekno-kültürel altyapısında ne olduğu açık: İnternetin, Twitter’ın (X), daha geniş anlamda sosyal medyanın insan hayatının akışını belirlediği günümüz dijital ikliminde ancak 18 dakikalık kahve molası uzunluğunda (dikkatle) dinlemeye ve (disiplinli) düşünmeye zaman ayrılabilmekte.
Peki, o 19’uncu yüzyıl ortasındaki tipografik kafalı insanlar onları bu “zor iş”e, yani enine-boyuna uzun uzadıya düşünmeye çağıran konuşmalara katlanacak takati nasıl bulabiliyorlardı?..
Postman cevabı veriyor: “O dönem dinleyicilerinin dikkatlerini yoğunlaştırma süreleri belli ki olağanüstü fazlaydı. İkincisi o dönemin dinleyicilerinin uzun ve karmaşık cümleleri dinleyerek kavrama konusunda da gene olağanüstü yetenekleri olmalıydı. Hem konuşmacılar hem de onların dinleyicileri ‘edebi’ denebilecek söylev türüne alışmışlardı. Ve sunulan dil de açıkça yazılı söz tarzına modelleniyordu; dinleyicilerin bu tartışmayı kulaklarıyla takip edebilmeleri de ancak kültürleri salt basılı sözcüklerle dolu insanlar açısından bir anlam taşımaktadır. Kısacası, Lincoln-Douglas tartışmaları tamamen basılı sayfadan aktarılan bir yorumlayıcı düzyazı olarak nitelenebilir.”***
Sözün özü şu: Kitabın ve okumanın toplumsal bir alışkanlık olduğu yerde saatlerce konuşan siyasetçi de akademisyen de entelektüel de dikkat, takat ve sabırla dinlenebilmekteydi. Böyle bir kültürel iklimde düşünmek “zor iş” değildi; çünkü insan bizatihi “Homo Sapiens”, yani “düşünen insan”dı.
Devir değişti, Lincoln ve Douglas’ın saatlerce tartışmalarını dinleyebilen tipografik insanın yerini, “düşünmek zor iş” lafını geçer akçe kılan “videografik insan”, bir başka deyişle “Homo Videns” aldı.
Dönüşümü “Gutenberg Galaksisi”nden “Edison-Gates Galaksisi”ne geçiş diye nitelendirmek de mümkün.
İletişim-bilişim-bildirişim süreçleri açısından insanlık tarihi başlıca üç döneme ayrılabilir. Başlangıçta “Homeros Galaksisi” vardır. Bunu 15’inci yüzyıldan itibaren “Gutenberg Galaksisi” izler. 20’nci yüzyıl başından itibaren, Edison’un Kinetoskop’undan Bill Gates’in Microsoft’una ilerleyerek günümüze kadar gelen dönem için de “Edison-Gates Galaksisi” başlığı önerilebilir.
Belli tarihsel şahsiyetler üzerinden (ve onların öne çıkmasında katkısı büyük başka isimleri gölgede bırakma pahasına!) başlıklandırdığımız bu üç “galaksi” için daha bilindik terminolojik karşılıklar sözlü, yazılı ve görsel kültür dönemleridir.
Homeros MÖ 9’uncu yüzyılda Antik Yunan’da yaşamış, İlyada ve Odysseia destan-şiirlerini borçlu olduğumuz ozan… Onun adıyla simgeselleştirdiğimiz ve sözlü kültür ürünlerinin gündelik hayat akışına damga vurduğu çok uzun dönem boyunca insan dünyası masallar, efsaneler, destanlar, hikâyeler, şiirler, türkülerle sarmalandı. Masal anlatıcısının, destancının, ozanların, hikâyeci âşıkların hayatın, hayallerin ve haberlerin taşıyıcısı-aktarıcısı olduğu bir dünyaydı bu. Yazılı eserler yok değildi tabii, ama elyazması mahiyette olup hayli sınırlı kullanımda ve seçkin azınlığa mahsuslardı.
Gutenberg Galaksisi elbette Kanadalı düşünür ve iletişim kuramcısı Marshall McLuhan’ın çığır açıcı eserinin adından ödünç aldığımız bir tabir. Kitabın alt başlığı “Tipografik İnsanın Oluşumu” da belki Postman’ın yukarıda zikrettiğimiz bölüm başlığına esin kaynağı olmuş olabilir. Tipografik insan, gündelik hayatı yazılı kültürle yoğrulan, okur-yazar olmaktan öte okumadan duramayan, dünyasında kitap-gazete-derginin merkezileştiği insanı işaret eder.
Gutenberg Galaksisi, matbaanın dönüştürücü gücüyle Homeros Galaksisi’ni sönümlendirerek sözlü-anlatı ve anlatıcının yerinde yazılı-anlatı ve yazarı öne çıkardı. 15’inci yüzyıldan 20’nci yüzyıla kadar, elbette dünyanın farklı bölgelerinde farklı (çok, az ya da hiç denecek kadar az) derecelerde insanlığın nabzı Gutenberg Galaksisi’nde attı. Çarpıcı ve yukarıda kaydedilenlerle titreşimli bir örnek Harriet B. Stowe’un “Tom Amca’nın Kulübesi” romanıdır. 1852’de basılan kitap 7 milyon kopya sattı ve 1861’de başkan olduğunda köleliği kaldıran Lincoln’ı derinden etkiledi.
Gutenberg Galaksisi’ne meydan okuma, 19’uncu yüzyıl sonunda Edison’un laboratuvarında yapılandırılmış ilk film kamerası Kinetoskop’la başladı denilebilir. 20’nci yüzyılın ilk yarısı sinemanın parlamasıyla, ikinci yarısı televizyonun patlamasıyla karakterize olur. Aslında parlayan da patlayan da görsel kültürdür. Bunlar Gutenberg Galaksisi’ni sarsıntıya uğratsa da ışığını söndürmedi. Fakat aynı yüzyılın sonuna doğru Bill Gates’in kurucu ortaklarından olduğu Microsoft öncülüğünde sibernetik devrim ve yeni (dijital) medya teknolojileriyle içine girilen kültürel iklim, Gutenberg Galaksisi’ni tarihe havale etti.
Artık kitabın yerini ekranın, yazının yerini “yazılım”ın ve tipografik insanın yerini videografik insanın doldurduğu bir dünya var. Günde altı saatini internette sosyal medya etkileşiminde, 3-4 saatini televizyon ekranı karşısında geçirirken sadece birkaç dakika kitap okuyan “Homo Videns” var.
Homo Videns de İtalyan siyaset bilimci ve düşünür Giovanni Sartori’nin kitabının adı. Gören insan olarak Türkçeye çevrilse de onu “bakınan insan” olarak değerlendirmek daha doğru.**** Bilişsel sistemi ve bilgi çerçevesi görsel medya kullanımı ile biçimlenen, asli varoluş etkinliği izlemek, bakmak-bakınmak olan bir insan o (“videns” video ile aynı kökten).
Hayatı sürekli, hiç durmaksızın televizyondan dijitale görsel içerik tufanında akıp giden Homo Videns’e tipik örnek, dikkatini ancak bir Japon balığı kadar 6-8 saniye sabitleyebilen, kelimeleri değil resimleri seven, çok düşünen insanı sevmeyen “Z(evk) Kuşağı”.***** Ve onun, bırakın birkaç saati, 18 dakikalık TED konuşmasına dahi takati var mı, sormak lazım!..
Tabii artık siyaset de dikkatle dinlenecek bir “edebi tartışma” olmak yerine eğlenceli bir seyir sporu bu videografik insan için… O yüzdendir ki ABD’de bugün Lincoln’ın yerinde Trump var.
1 Neil Postman, Televizyon: Öldüren Eğlence (Çev. O. Akınhay), 1994, s. 55-56.
2 Carmine Gallo, TED Gibi Konuş (Çev. F. Bingül), 2015, s. 189-90.
3 Postman, s. 57-61.
4 Bozkurt Güvenç, Nereden Başlayalım: Eğitimin ABC’si, 2018, s. 64-65, 134.
5 Nüzhet Algüneş, “3 Kilit Soru”, Z Kuşağı Ne İster içinde (Der. Haluk Kasarcı). MediaCat, Sayı: 269, 2017.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.