Phil Rosenzweig, klasikleşmiş çalışması Şirket Performansı: Efsaneler ve Gerçekler’de “Aslında şirket performansını artırdığını iddia ettiğimiz pek çok şey, yalnızca önceki performansa dayalı nitelemelerdir” diyor.
İş kitaplarının çoğu şu soruyu sorar: “Yüksek performansa yol açan nedir?” Phil Rosenzweig’ın klasikleşmiş çalışması Şirket Performansı: Efsaneler ve Gerçekler ise farklı bir soruyu yanıtlamak üzere yola çıkıyor: “Yüksek performansı anlamak neden bu kadar zor?”
Yazar, iş dünyasıyla ilgili değerlendirmelerin çoğunun yakından incelendiğinde başta “Hale Etkisi” adı verilen dokuz büyük yanılsamayı içerdiğini savunuyor ve şöyle diyor: “İş dünyasında çoğu zaman bilgi olarak ortaya atılan kalitesiz mantık yürütme ve hokkabazlıkların arka planını görmelerini sağlamak istiyorum.”
Hale Etkisi’ni yazar şöyle tanımlıyor: “Bir şirketin genel performansına bakıp onun kültürü, liderliği vb. hakkında nitelemeler yapma eğilimi. Aslında şirket performansını artırdığını iddia ettiğimiz pek çok şey, yalnızca önceki performansa dayalı nitelemelerdir.”
Rosenzweig 90’ların örnek gösterilen Cisco, GE gibi şirketleri hakkında kitaplarda ve basında yazılıp çizilenleri incelediğinde hep aynı örüntüye rastlıyor: Borsada trend yükselirken dramatik başlıklar, “özüne sadık” kalmaya, müthiş sinerjiyle çalışan kadrolara, vizyoner liderlere düzülen methiyeler, coşkulu manşetler. Düşüşe geçtiğindeyse yolunu kaybetmelerden, beraber çalışması zor liderlerden, değişemeyen eski yapılardan vb. şikâyetler.
Yazara göre bunun kökleri insan doğasındadır. Hale Etkisi aslında beynimizin elinde yetersiz bilgi olan durumlarda değerlendirme yapabilmesini sağlayan bilişsel bir kestirmedir. Bu iş dünyasına da yansır.
“Bir şirket hakkında genelde sahip olduğumuz en somut bilgi nedir? Tabii ki finansal performans. Finansal performans rakamlarına güveniriz. İnsanların bu performans verilerine dayanarak daha az somut ve objektif olan başka şeyler hakkında nitelemeler yapmaları da doğaldır. İnsani bir eğilimdir bu.”

Araştırmacılar bazen çok özenli ve kapsamlı görünen analizlere girişip buradan sonuçlara varırlar. Ne var ki araştırma yakından incelendiğinde karşımıza başka bir sorun çıkar: Veriler arasında gerçekten bir bağlantı var mı yoksa bulunanlar sadece korelasyondan mı ibaret?
Çalışan memnuniyeti ile şirket performansı arasındaki ilişki gibi basit bir şeyi ele alalım. Memnun çalışanlara sahip olmanın yüksek performansa yol açması gerektiğini düşünmek mantıklıdır. Öte yandan şirketin performansının iyi gitmesi doğrudan veya dolaylı gerçeklerolarak çalışan memnuniyetini de artırabilir. O zaman hangisi neden, hangisi sonuç? İşte buna “Korelasyon ve Nedensellik Yanılsaması” adı verilir.
Yaygın yanılsamalardan biri de işletme yazınında sık görülen bir başka analiz hatasına yol açar. Örneğin, derinlemesine niceliksel analizlere dayalı çok sayıda ünlü çalışmada şu türden sonuçlara varılmaktadır: “Bu çalışmanın bulguları, bir işletmenin pazar odaklılığının o işletmenin performansının önemli bir belirleyicisi olduğunu göstermektedir.”
Buradaki sorun şirketin başarısının tek bir etmene bağlanmış olmasıdır. Bu şirketin başarısı sadece pazar odaklılığına bağlanmaktadır oysa şirket pek çok şeyi birden iyi yapabilir. Şirket odaklılığının nasıl nicelikselleştirildiği de ayrı bir muamma! Bu mantıksal tuzağa da “Tekil Açıklamalar Yanılsaması” adı verilir.
Rosenzweig dokuz yanılsamanın iş yazınında ne şekillerde göründüğünü ve ne tür analiz hatalarına yol açtığını ayrıntılı şekilde, örnek vakalar üzerinden ele aldıktan sonra bu alanda neler yapılabileceğine dair örnekler sunuyor ve kitabı şu analizlerle bitiriyor:
“İcra belirsizlikler içerir – bir şirkette işe yarayan şey, başka yerlerde farklı sonuçlara yol açabilir. Şans, çoğu zaman, düşündüğümüzden ya da başarılı yöneticilerin kabul etmek istediğinden daha büyük bir rol oynar. Başarının sırlarını araştırmak, iş dünyası hakkında çok az şey ortaya koyar ama araştıranlar hakkında çok şey anlatır.”