Yaratıcılık yalnızca fikirle değil, onu taşıyan ekosistemle anlam kazanır. Bugün ihtiyacımız olan şey, bencil bir rekabetten çok birlikte var olmak.
Biz yaratıcılıkla uğraşanlar, dünyanın karmaşıklığını en önce hissedenlerdeniz. Yalnızca ekonomi değil, yalnızca siyaset değil; anlamın kendisi bulanık artık. Ve bu bulanıklıkta hem başarıyı nasıl sahiplendiğimiz hem de birlikte olma kapasitemiz yeniden sınanıyor.
Bu yıl uzun zaman sonra Cannes Lions’a gidemediğim bir yıl oldu. Ama bu uzaklık, içten bir gururu yaşamama engel değildi.
MediaCat’in Türkiye temsilcisi olduğu Young Lions’ta, yarışmaya katılan ekip Marketers kategorisinde Türkiye’ye ilk kez altın ödül kazandırdı. “Lines of Resistance” adlı çalışmalarıyla Sedef Selcan Özcan ve Selda Öztürk’e, ayrıca bu başarıya alan açan Finish markasına hepimiz müteşekkiriz. Ajans kanadından gelen haberse TBWA\Istanbul’a ait. CarrefourSA için hayata geçirdikleri “Hayalet Ağlar” projesi, Design kategorisinde altın, Outdoor kategorisinde bronz aslanla ödüllendirildi.
Bu iki başarı, içinden geçtiğimiz dönemde daha da kıymetli. Çünkü karanlık bir tünelde tek bir mum, herkesi aydınlatamaz. Ama iki mum, bir üçüncüsünü yakabilir. Ve önemli olan, o zinciri sürdürebilmektir. Bu sürdürülebilirliğin imkânı da niyette ve ortak değerler kurmakta yatıyor.
TBWA\Istanbul gibi güçlü bir ajansın uluslararası başarısı, sektör için bir kıvılcımdır. MediaCat gibi bir platformun festival bağlantıları, yalnızca bir marka adına değil, Türkiye adına kurulan bir köprüdür. Reklamcılar Derneği, sektörü var eden tüm aktörlere karşı sorumludur. Bunlar, “biz”e ait ortak değerlerdir. Birinin başarısını sahiplenmek, diğerinin varlık alanını kısıtlamak değil, o başarıyı ve imkânı hepimize ait kılmayı gerektirir. Genç yetenekler Batı’ya göç ederken, bizim birbirimizi tüketme lüksümüz yok.
İmece bu topraklardan çıktı. Neoliberal zamanların bireyciliğiyle küçümsesek de kolektivist potansiyellerimize yönelik ilham verici bir coğrafya burası.
Felis’te, Kristal Elma’da, Cannes Lions’ta beni en çok gururlandıran tablo, kendisine ait olmayan zaferleri içtenlikle alkışlayanlar oluyor her defasında. Bu soylu insanların, alkışladıkları kişi düşerse kendilerinin de düşeceğini, yükselirse kendileri için de bir yol açacağını sezgisel olarak bildiklerini varsayıyorum. Bu, basit bir nezaket değil; bir zihniyet meselesi. Yaratıcılık yarışmaları, ödüller, temsilcilikler, buluşmalar… Elbette bunların hepsi sadece sembol. Gerçek mesele, o sembollerin arkasındaki niyette. Gerçek başarı, bir fikrin, bir emeğin, bir umudun ekosistem adına taşıyıcısı haline gelmesinde.
Bugün yaratıcı sektör yalnızca ekonomik zorluklarla değil, büyük bir anlam kriziyle de boğuşuyor. Gençler gidiyor. Kalmak isteyenler yer bulamıyor. Cesaret yerini stratejik sessizliklere bırakıyor. Artık hepimiz biliyoruz ki Cannes Lions’a katılım yalnızca yaratıcı bir iddia meselesi değil, aynı zamanda maddi bir güç göstergesi. Ve ne yazık ki bu güç, sektörümüzde çoğu kişinin oldukça yaratıcı olmalarına rağmen erişemediği, giderek sınırlanmış bütçelerinde yer açamadığı bir masraf kalemi. Hem sektörel olarak beslenmek hem de rekabetin bir parçası olmak için Türkiye’den katılanların oranı yıldan yıla azalıyor. Günün sonunda bu durum kimlerin görünür olacağını, kimlerin yeteneklerine rağmen karanlıkta kalacağını belirliyor.
Tam da bu yüzden, bu zamanlarda kibrin değil, dayanışmanın dili kurulmalı. Sadece birlikte çalışmayı değil, birlikte parlamayı da öğrenmeliyiz. Çünkü eğer bu ekosistem küçülürse, içinde en çok ödül kazanan da hiç ödül kazanmayan da yer bulamaz. Birlikte büyümeyen hiçbir sistem, uzun süre ayakta kalamaz.
Bazı zaferler sessizdir. Bazı destekler görünmez. Bazı umutlar ise ancak içinden geçilen karanlıkla değer kazanır. Belki de mesele, görünmek değil, hatırlanmak. Kazanmak değil, birlikte dayanmak. Ve belki de en çok, bu ülkede hâlâ “birlikte” diyebilmek.
Here you'll find all collections you've created before.