Site icon MediaCat

Kreatifin Masası: Ercan Akkaya

MediaCat’in uzun yıllar devam eden söyleşi serilerinden Kreatifin Masası’nı karantina günlerine özel olarak geri getirdik. Bu kez dünyanın farklı şehirlerindeki kreatiflerin home office çalışma masalarına konuk olduğumuz seride İstanbul’da Rafineri Creative Group Head Gizem Şengüler, Hamburg’da Scholz&Friends Hamburg Senior Art Direktörü Yiğit Karagöz, New York’ta SHVO Senior Art Direktörü ve Grafik Tasarımcı Aksel Ceylan, Amsterdam’da Wieden+Kennedy Amsterdam Senior Art Direktörü Zeynep Orbay, İstanbul’da Rafineri Creative Group Head Uğur Matban, Berlin’de Heimat Berlin Head of Design Esra Gülmen, İstinye’de VMLY&R Kreatif Direktörü Erkan Kaya, Toronto’da Hello From Toronto Kurucusu Handan Tepe ve ardından Londra’da Tasarımcı Burcu Tokatlı‘nın ardından kendi şehrimizde, İstanbul’dayız. Dahası Leo Burnett Sanat Yönetimi Grup Direktörü ve Publicis Emil Kreatif Grup Direktörü Ercan Akkaya’nın salonundayız.

Kim derdi ki stok görsel emekçilerine buradan teşekkürlerimizi sunacak, iki e-posta arası koridorda top sürüp spor yaptığımızı zannettiğimizi beyan edecek, yanı başımızdaki kentsel dönüşüm binasıyla kesişecektik. Oluyor işte… Karantinada bizi salonuna davet eden Ercan Akkaya’ya kulak kesiliyoruz.

Karantina döneminde salona yerleştim. Daha önce de evde olduğum zamanlarda çoğunlukla aynı yerde zaman geçiriyordum aslında. Kendi bilgisayarım yerine ofis bilgisayarı geldi. Çok daha uzun süreler oturduğum için rahat bir koltuğun eksikliğini hissediyorum.

Stok videoların, fotoğrafların hayatımıza her zamankinden daha fazla girdiği bu ortamda stok emekçilerini anmadan geçmek istemedim. Hepsine selam olsun. Bugün bu sektör hâlâ ayaktaysa onların sayesindedir.

Oturduğum yerde, kafamı 45 derecelik bir açıyla sola çevirdiğimde gördüğüm manzara deprem yönetmeliğine uygun yapılmış bir kentsel dönüşüm binası ve birbirine kur yapan kumrular oluyor. Bu rutinden yavaş yavaş sıkılmaya başladım.

Bir süredir masamı meşgul eden Ses ve Öfke bu dönemin kitabı değilmiş, onu anladım. İş ve gündem kalabalığı üzerine bu bilinç akışı fazla geldi, pek okuyamıyorum.

Çalışırken sürekli bagetlerimle dizimi ve havayı dövüyorum. Bu dönemde en çok müzik yapmayı özledim sanırım.

Masamda fazla oyuncağım, action figure’üm yok. Yalınlığı seviyorum. 2007’de aldığım bir Barricade duruyor sadece. Aldığımdan beri hiç ayırmadım yanımdan. Arada onunla kesişiyoruz.

Koridorda top sürüyorum, sandalye çalımlıyorum, yatak odasının kapı aralığına şut çekiyorum. Spor yaptığımı zannediyorum.

Zamanında %99 adlı bir casual mobil oyun tasarlamaya başlamıştım. Evle iş arası 1 saat 15 dakikadan 8 saniyeye düştüğü için artırdığım zamanda ona devam ederim diyordum ama maalesef gerçekleşmedi. Çok daha fazla çalışmaya başladık. Hatta rüyamda bile çalışıyorum artık. Ben de, Fernando Machado gibi, daha az çalışmak için ofise dönmeyi bekliyorum. Belki o zaman oyunu da bitirebilirim.

Exit mobile version