Ben bir millenial’ım. İlk oyun deneyimim Commodore 64’te Pacman’di. Pacman’e “horluk” diyorduk; sebebini hâlâ bilmiyorum. Amiga 500’de düzenli Sensible Soccer oynardık. Bostancı civarında büyüyenler bilir; bir Sabahattin abimiz vardı. İlk 3dfx’i de orada gördük, ilk FPS oyununu da ilk joystick’i de. Haliyle interaktif ekranın hiç olmadığı bir zamanı neredeyse hatırlamıyorum. Ancak bunu hatırlayan, analogtan bugüne tüm bilişim geçişini yaşamış bir jenerasyon var. Vinil plaklar, VHS kasetler ve televizyondan internete, akıllı telefona, blockchain’e ve AI’a uzanan bir yolculuk… X Jenerasyonu yeni dünya geçişini en makro görebilen, analog döneme de dijital döneme de adapte olabilmiş gerçekten eşsiz ve kendine has bir jenerasyon. Onların televizyon reklamlarıyla büyüdükleri, radyo cingıllarıyla günlerini renklendikleri bir dönem vardı. Analogun samimiyetiyle büyüyen bu jenerasyon, dijitalin soğuk ve hızlı temposunda da kendini rahatça buldu.
Peki, reklam ve pazarlama dünyası bu jenerasyonu gerektiği kadar gündemine alıyor mu? Tartışalım.
Gen X, sadece kendi aralarında değil, gençlerle de etkili iletişim kurabilen bir köprü görevi görüyor. Ancak reklamcılar, genç demografiklere odaklanırken bu eşsiz jenerasyonu sık sık göz ardı ediyor. Vinilin sıcak sesini bilen fakat Spotify listelerini de eksiksiz hazırlayan bu jenerasyon, pazarlamacılar için büyük bir potansiyele sahip.
Nasıl bir potansiyel?
Bu makalede yazabileceklerim sınırlı, ancak en kritik ve doğrudan birkaç konuyu öne çıkaracağım. Satın alma ve karar verme gücü oldukça yüksek bir jenerasyondan bahsediyoruz. Bu önemli konuların başında geliyor, değil mi? Bir diğer noktayı “iletişim yapılabilirlik” kavramıyla ifade edeceğim. Daha iyi anlatabilmek adına Z Jenerasyonu’ndan geriye gelerek örneklendireceğim. 2014-2015 civarlarında Nike ile FOT’ler (football obsessed teen, futbol takıntılı genç) üzerine çalışmaya başladık. Konu futbol ve gençler olunca “bu brief’ler benlik” diye bir güvenle konuya daldım. Ekipçe çok iyi sonuçlar alacağımıza inandığımız bir konuda ardı ardına birçok hüsran yaşadık. Marka mesajını geçirmenin, bir aksiyon aldırmanın bu kadar zor olabileceği gerçeğini deneyimleyerek anladığım bir dönem olmuştu. X Jenerasyonu,
Y ve Z Jenerasyonları gibi internette gördüğü her şeye müthiş bir şüpheyle yaklaşmıyor. Odakları daha stabil ve marka mesajlarını okuyabilme ihtimalleri daha yüksek. Haliyle doğru mesajı ve kampanyayı yaptığınızda başarı şansı daha yüksek.
Nasıl iletişim yapacağız?
Makaleyi buraya kadar okuduysanız, bundan sonrası biraz ödüllü. Taktiklerden, başarılı kampanyalardan hatta yaratıcı fikirlerden bahsedeceğim.
Bu hedef kitle analogtan dijitale tüm geçişi gördüğü için, içinde akıl ve nostalji barındıran fikirlere çok açık. Spotify’ın “Listen Like You Used To” kampanyasını hatırlıyor musunuz? 2019’da X Jenerasyonu’nu ve Y Jenerasyonu’nu hedefleyen bir kampanya yapmışlardı. 70’ler, 80’ler ve 90’ların hit parçalarına gönderme yapan reklamlarla dinleyicilere gençliklerinin müziklerini hatırlattılar.
Hâlâ TV izliyorlar ve ayrıca Twitter’a da bakıyorlar. Birbirinden çok farklı mecralarda bu kitleyle etkileşime geçebilme şansınız var. Duygusal bağlantıları çok yüksek. Reklamcıların sevdikleri duygusal işler, mecra bağımsız olarak bu hedef kitlede karşılığını bulabilir. Nike’ın “Air Max” kampanyasını hatırlarsınız. Nike, 90’ların popülaritesine sahip Air Max ayakkabılarını yeniden tanıtarak, X Jenerasyonu’nu hedeflemişti. Retro stilin modern versiyonlarıyla Nike, bu kuşağın gençlik anılarına hitap etti. Air Max Day’de her sene birçok başarılı kampanya yapmıştık.
Stranger Things ve New Coke işbirliği, GAP’in “Generation GAP” kampanyasıyla 90’lara vurgusu ve markasını özel bir yere konumlandırması, LEGO’nun “Adults Welcome” kampanyaları da yine X Jenerasyonu’nu akıllıca hedefleyen ve başarılı sonuçlar alan kampanyalar.
En kritik önerimi sona sakladım. Kişiselleştirmenin en iyi işlediği jenerasyondan bahsediyoruz. Bu dönemde kişiselleştirme ile alakalı elimizde çok fazla imkân varken, bu hedef kitleye yönelik “kişisel kampanyalar” yapmak son derece akıllıca olabilir ve iyi sonuç verebilir. Özellikle dijital pazarlama profesyonelleri için değerli olan bu bilgiyle tüm meslektaşlarıma, özellikle yaratıcı ekiplere, dünyanın sadece kendi yaş grubu ve gündemleri etrafında dönmediğini hatırlatıyor, empatiyle dolu iletişimler diliyorum.