Pandemi başlayalı iki değil de, 20 yıl olmuş gibi sanki… Neler yaşandı neler…
Adobe’un tasarım sektörüne yön veren MAX etkinliği hem çevrimiçi hem ücretsiz olarak canlı yayınlandı. Bugüne kadar maddi sebeplerle ya da seyahat etmesi mümkün olmadığı için katılamayan yüz binler, video içeriklerine akın etti. Çevrimiçi ortamda, festivalin paydaşlarına ulaşmak da önemli ölçüde kolaylaştı. MAX 2020 etkinliği tam 11 gün sürdü, 481 konuşmacıyı ağırladı ve 102 sponsor tarafından desteklendi. Sadece şirketin web sitesi üzerinden 2,2 milyon izleyiciye ulaşıldı. COVID öncesindeki son MAX etkinliği Los Angeles’ta gerçekleşmiş, katılımcı sayısı 15 bin olarak ölçülmüştü.
Aynı dönemde moda defileleri çevrimiçi yapıldı; boş salonlarda, kameralar önünde tiyatro oyunları oynandı. Yeni Türkü, tarihinde ilk kez “sıfır” kişiye konser verdi, konserin kaydını sonradan YouTube’da 2,5 milyon kişi izledi. Sinema sektörünün kalbi olan Oscar Töreni ve Apple’ın heyecanla beklenen ürün tanıtımları, canlı ve banttan yayınlarla evlerine kapanmış insanlara ulaştı. Tasarım içerikli podcast ve video yayınlarında patlama yaşandı.
Tasarımın değişenleri
Tasarımcıların mesleki alışkanlıkları da değişmeye başladı. Bitmek bilmeyen ve çoğunlukla olması gerekenden çok daha az verimli olan toplantılar, yerini sanal görüşmelere bıraktı. Çoğu ajans ortamında, toplantıların süresi kısalıp etkinliği arttı, e-posta ya da proje yönetim yazılımlarıyla sorun çözme çabası normalleşti.
Evden çalışma yöntemi, birçok tasarımcıya “zamanı yönetme” ayrıcalığını tanıdı. Boş zamanlarda yeni yetenekler kazanıldı; 3D, AR, VR gibi alanlarda araştırmalar ve denemeler yapıldı, aslında bir anlamda tasarımcıların ufku genişlemiş oldu. Belki de görsel sanat alanındaki NFT çılgınlığının bu döneme denk gelmesi de tesadüf değildi.
Bağımsız tasarımcılara destek çağrıları yapıldı. Tasarım kitaplarının Amazon gibi devlerden değil, küçük yayınevlerinden alınması konusunda teşvikler ortaya çıktı. ABD’de, pandemi nedeniyle işleri aksayan ve maddi sıkıntı çeken tasarımcılara fonlar ayrıldı, destek kampanyaları düzenlendi.
Patronların algıları
Orta ve büyük ölçekli firmaların bağımsız tasarımcılar ya da küçük stüdyolarla çalışma pratiği gelişti. İş kalitesi zaten aynıydı; büyük toplantılar, görkemli sunumlar, otellerde ağırlamalar gibi “ek avantajlar” da ortadan kalkınca aradaki “algı farkı” daha da azaldı. Birçok büyük patron geleneksel alışkanlıklarını bırakmak zorunda kaldı. “Uzaktan olmaz, gelsin görelim, elini sıkalım” anlayışı yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladı.
Bütün bunların yanında, tasarımcılar, “yeni normal”e ayak uydurabilmek için farklı yöntemler geliştirmek zorunda kaldılar. Sanal sunumların, videolu anlatımların ve slayt gösterilerinin önemi arttı. Tasarımcılar, yeteneklerini bu yönde de geliştirerek kendilerini bu yollarla daha iyi ifade edebilmeye başladılar.
Kimileri pandemide hayatı kolaylaştıracak bazı “icatlar” da tasarladılar. Ayakla tuvalet kapısı açmaya yarayan pedallar, parmağınızı değdirmeden asansör düğmesine basmanızı sağlayan anahtar benzeri tutacaklar, kıyafetinizle uyumlu şık maskeler ve daha neler neler…
Pandeminin ilk günlerinde, bunun geçici bir süreç olduğunu, bir süre sonra “normal”e dönüleceğini düşünüyorduk. Zaman içinde yanıldığımızı fark ettik. Belki COVID-19 belli dönemlerde yakalanıp ilaçla iyileştiğimiz sıradan bir hastalığa dönüşecek ama son iki yıldır bize yaşattıklarının bir kısmı hayatımızda kalıcı etkiler yaratacak. Uzaktan iletişimin sıklaştığı, prestijin ofis büyüklüğüyle ölçülmediği, daha verimli takım çalışmalarının yapıldığı, çevrimiçi etkinliklerin radikal olmaktan çıkıp standartlaştığı ve belki de iş-hayat dengesinin hayattan yana ağırlık kazandığı yeni bir hayat normalimiz olacak. Bekleyip göreceğiz.