John Lennon’ın ünlü ettiği bir sözdür: “Hayat siz başka planlar yaparken başınıza gelenlerdir.”
MediaCat ben başka hayat planları yaparken başıma gelen en güzel şeylerden biriydi diyebilirim. Bir yandan ODTÜ’de Fizik Bölümü’nde okumuş bir yandan da para kazanmak için reklamcılık yaparak mezun olmuştum. Biliminsanı olmakla yazarlık arasında gidip geldiğim ve acaba hangisine odaklansam diye planlar kurduğum bir dönemde, yeni bir fikri hayata geçirirken bulmuştum kendimi. O fikir filizlendi, gelişti, büyüdü ve bugün 30 yaşında.
1 Temmuz MediaCat’in doğum günü
İlk sayısında yazıişleri müdürü olarak şunları yazmışım: MediaCat reklam sektöründe reklam ajansları ve reklamverenler arasında ortaya çıkacak yeni oluşumları, yeni gelişmeleri haber verecek… Yeni kampanyaları, onların felsefesini, kısacası işin perde arkasını, mutfağını tanıtacak… Reklam dünyasındaki profesyonellere, ustalara mercek tutacak… Dünyadaki reklamcılık olaylarını, yeni teknolojileri, yeni uygulamaları duyuracak…
MediaCat ekibi olarak bunları yaparken dikkat edeceğimiz en önemli noktalardan birisi sağlıksız gelişmelere kamuoyunun ve sektörün dikkatini çekmek ve düzeltilmesine katkıda bulunmak. Buna ilk örnek olarak “Özel Radyo ve Televizyon Yasa Tasarısı”nı aldık ve tasarıdaki önemli bir olumsuzluğa parmak bastık: Çapraz tekelleşme. Amacımız bu konuda bir tartışma başlatmak ve mümkün olduğunca doğruya yaklaşılmasını sağlamak…
Türkiye ve dünya gündeminin hareketli olduğu bir dönemde yayın hayatına başladı MediaCat. 1990’da Türkiye’nin ilk özel televizyonu Star, dönemin cumhurbaşkanının oğlu Ahmet Özal ile Cem Uzan ve Kemal Uzan ortaklığı ile kurulmuş, 1993’e kadar Tele On, Show TV, HBB, TGRT, Samanyolu, Cine 5, Kanal D gibi pek çok televizyon yayın hayatına başlamış ancak özel televizyonlara dair yasa bir türlü tamamlanamamıştı. Tam da ilgili yasaya dair tartışmaların en hararetli döneminde MediaCat’in ilk sayısını hazırladık. Sunuş yazımda belirttiğim gibi özel yayıncılıkta tekelleşmenin sakıncalarına ilk biz dikkat çektik. Mikrofonlarımızı Bülent Ecevit, Mahmut Tali Öngören, Aydın Güven Gürkan gibi dönemin önemli isimlerine uzattık. Bu tartışmalardan sonra Nisan 1994’te yasa yürürlüğe girdi ve RTÜK kuruldu.
Dünyada ilk sayısı toplatılan tek dergi
Çoğu insan bilmez MediaCat’in ilk sayısının toplatıldığını.
Başından beri meraklı bir ekiptik. İlk sayımızın hazırlıkları devam ederken Hürriyet gazetesinde küçük bir haber görmüştüm. Benetton’ın fotoğrafçısı Oliviero Toscani yine sıradışı bir gazete ilanı tasarlamış, ancak ilanı yayımlayacak gazete bulamamıştı, Fransız Libération gazetesi dışında. O da sadece bir kez yayımlamış, okurlardan gelen tepkiler üzerine ikinci kez basmamıştı.
Hürriyet ilanı tabii ki vermemişti. Bir paragraflık bir haberdi sadece. Haliyle reklamı merak ettik. Benetton’ın PR ajansı AB İletişim’den reklamı istedik, onlarda da yokmuş. İtalya’dan istediler ve bir slayt olarak geldi reklam. Hatta bu ilanı beklediğimiz için bir ay gecikmeli yayımlamıştık dergiyi.
Reklamın içinde olduğu zarfı ilk açtığımızda bir süre donup kaldığımızı hatırlıyorum. Toscani’nin çalışması tam bir skandaldı. Skandalına verdiği isim de “Portreler” idi. Portrelerin sadece cinsel organlarını fotoğraflayan Toscani bir söyleşisinde “Giyinikken insanları sınıflamak kolay ama ya çıplakken?” diye soruyor ve devam ediyordu: “Herkesin eşit olduğunu söylemek istedim.
Giyinikken insanları sınıflayabilirsiniz. Ama ya çıplakken? Kimin prens, kimin cam silicisi, kimin bir sosyete gülü, kimin hizmetçi olduğu belli mi?”
Yıllardır Benetton’a yaptığı reklam kampanyalarıyla zaten tabuları fazlasıyla kurcalıyordu Toscani. Yeşil çim saha üzerinde bembeyaz haçlarla dolu bembeyaz bir mezarlık… Onlarca renkli prezervatif… Gencecik bir rahibeyi öpen bir rahip… Henüz kandan ve plasenta artıklarından temizlenmemiş, göbek kordonu kesilmemiş, hayatının ilk saniyelerinde bir bebek… Yatağında ölen bir AIDS hastası… Kalede Hz. İsa, hücumda Buda ile Hz. Muhammed’in bulunduğu bir futbol takımı… Kendisini eleştiren ajanslar ve reklamcılara da kafa tutmaktan geri kalmıyordu. “Ajanslar müşterileri memnun etmek için kurulmuşlardır. Hepsinin amacı şirketlerden, dolayısıyla tüketiciden çalmaktır. Ben hem Benetton’ın hem de onun giysilerini alanların tasarruf etmesini sağlıyorum” diyordu.
Reklam bize ulaştığında tartışma da başlamıştı. Haberi yapacağımız kesindi ancak bu reklamı basmalı mıydık? Basarsak başımıza neler gelecekti? Ekipten bir arkadaşımız amcasının Başbakanlık Muzır Neşriyat Kurulu’nda olduğunu ve ona sorabileceğini söyledi. Slayt gösterildi ve amca yayımlayabileceğimizi çünkü bizim bir meslek dergisi olduğumuzu belirtti.
Dergi yayımlandıktan bir hafta sonra bir polis ellerinde savcılık kâğıdı ile o zamanlar Ankara’da Alman Kültür Merkezi’nin sekizinci katındaki ofisimize geldi ve derginin toplatma kararını bize bildirdi. Dergiyi adreslere direkt gönderdiğimiz için toplayamadılar tabii. Ofisten onlara birkaç dergi verdik ve gittiler.
Porno yayıncılıktan hakkımızda dava açan o dönemki Ankara Basın Savcısı’na bir teşekkür borçlu olduğumuzu söyleyebilirim. Çünkü davanın ilk duruşmasında hakim hakkımızda beraat kararı verdi ancak bu haberi basınla paylaştığımızda dönemin tüm gazeteleri çok önemli yer ayırdı ve dergi daha ilk sayısından ünlü olmayı başardı. Haberi verirken fotoğrafı basmayan Hürriyet bile fotoğrafın üzerine bir çarpı işareti koyarak bizim sayfamızı basmıştı.
Artık bizim değil, sektörün dergisidir MediaCat
Sadece bizim değil ülkenin de 30 yıllık tarihinin en önemli tanıklarından biri oldu MediaCat. 1994, 2001, 2007 ekonomik krizlerini, depremleri, Gezi Olaylarını, teknolojik değişimi, dönüşümü yaşadık. Her defasında okurlarımıza en yeni, en doğru bilgileri, yorum ve analizleri vermenin yanı sıra sektörde dayanışmayı da sağlamaya çalıştık.
Kimler gelip geçmedi ki MediaCat’in sayfalarından? Edebiyatçılar, reklamcılar, siyasetçiler, gazeteciler, sanatçılar… Örneğin o zamanlar üniversiteyi yeni bitirmiş Ece Temelkuran’ın ilk yazı yazdığı mecradır MediaCat. Hulki Aktunç, Feridun Hürel gibi başka disiplinlerden sektöre girmiş pek çok insan uzun süreler MediaCat’e yazdı.
Artık kocaman bir ailemiz var. MediaCat başından bu yana sadece bir dergi değil bir iletişim platformu oldu. Takipçileriyle farklı araçlar geliştirerek iletişim kuran bir büyük platform. Meraklı, öğrenmeyi seven, araştıran bir ekibin yönettiği bir büyük network. Sadece bizim değil, tüm endüstrinin sahiplendiği bir yapı.
Koskoca bir platformdur MediaCat
Basılı derginin ve sayıları bini geçen MediaCat Kitaplarının yanı sıra internet siteleri; Londra ofisinin hazırladığı İngilizce yayını; uluslararası Brand Week Istanbul etkinliği; Digital Age Tech Summit, CMO Sempozyum, FestZ gibi ulusal etkinlikleri; Polaris Leadership Summit gibi global buluşmaları; Sadece Türkiye’nin değil dünyanın en büyük yarışmalarından biri olan Felis de dahil olmak üzere Curious Felis, Sardis, Polaris Awards gibi yarışmaları; Lovemarks, Celebrity Güven Endeksi gibi araştırmaları; CMO Society, Creative Society gibi toplulukları ve yaratıcı endüstrilerde kadın temsiliyetini artırmak için yıllardır verdiğimiz “Fark Yaratan Kadınlar” ödülleri, genç kadın girişimcilerin desteklendiği #SheMakes ve Geleceğin Liderleri gibi sosyal sorumluluk projeleri olan kocaman bir aileyiz.
MediaCat adına en gurur duyduğum işlerimizden biri de sekiz yıl boyunca Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin Pazarlama İletişimi Yüksek Lisans Programı “Marka Okulu” oldu. Pandemi ile birlikte sonlandırdığımız programdan tezli ve projeli binden fazla mezunumuz oldu. Dünyanın önemli metropollerine, Türkiye’nin çeşitli şehirlerine gittiğimde ya da İstanbul’da bir mezunumuzla bir araya geldiğimizde duygulanırım ve öğrencilerimizle çok gurur duyarım.
MediaCat’e emek veren büyük ailemize çok teşekkür ediyorum. Aynı zamanda bugüne kadar yolu MediaCat’ten geçen tüm dostlara müteşekkirim.
Nice otuzlara MediaCat.