Site icon MediaCat

Güneş doğduğunda koşuyor olmak

2024 itibarıyla nüfusunun yalnızca yüzde 38’i çevrimiçi olan Afrika kıtası, dünya genelindeki en düşük internet kullanım oranına sahip bölge. Özellikle kırsal bölgelerde elektrik erişiminde yaşanan zorluklar, kıtanın dijital deneyiminin temelini oluşturan sosyoekonomik farklılıkları daha da derinleştiriyor. Ancak bu kısıtlamalara rağmen, Afrikalı kullanıcılar inanılmaz bir yaratıcılık ve uyum becerisi sergiliyor; mevcut teknolojileri yeniden anlamlandırmak suretiyle gündelik yaşamlarıyla bütünleştirerek kullanıyorlar. 

Bu yaratıcılık, sahadaki pratik çözümlerde kendini gösteriyor. Telefon şirketlerinin kendi jeneratörlerini uzak köylere taşıması bir yana, telefon şarjı için bisikletle elektrik üretimi veya araç aküleriyle şarj hizmeti sunan gezici istasyonların kullanımı gibi özgün çözümler hayata geçiriliyor. Bizlerin de bir zamanlar aşina olduğu “çaldırıp kapatma”, ortak telefon kullanımı ve şehirlerden kırsal bölgelere aile desteği kapsamında kontör gönderimi gibi uygulamalar halen oldukça yaygın. Bazı bölgelerde temiz suya erişimden daha fazla önem verilen mobil erişim, sadece bireysel bir mülkiyet meselesi değil aynı zamanda topluluk tabanlı bir etkileşim alanı olarak öne çıkıyor. Bu durum, bölgede çalışacak deneyim profesyonellerinin sadece mevcut kısıtlı altyapıyı değil, kullanıcıların bu kısıtlamaları aşmak için geliştirdiği yaratıcı stratejileri de derinlemesine anlamasını zorunlu kılıyor. 

Her megabayt çok değerli

Birçok Afrikalı kullanıcı için ilk ve tek internet erişimi genellikle düşük segment bir Android telefon üzerinden gerçekleşiyor. Telefon kıymetli bir araç. Öyle ki kendi telefonlarına birebir benzeyen tabutlara gömülmek isteyenleri görünce, bu tutkulu ilişkinin boyutu daha da iyi anlaşılıyor. Düşük bant genişliği, pahalı veri paketleri ve sürekli elektrik kesintileri gibi zorluklar, uygulama tasarımında çevrimdışı modlar, düşük veri kullanımı ve basit arayüzler gibi özelliklerin önem kazanmasını sağlıyor. YouTube Go veya Facebook Lite gibi uygulamaların popülerliği tesadüf değil zira internet paketleri genellikle haftalık veya günlük satın alınıyor ve her megabaytın değeri büyük. 

Afrika’nın zengin sözlü kültürü ve güçlü topluluk bağları, dijital davranışlara doğrudan yansıyor. WhatsApp grupları aile, arkadaş, iş ve hatta mahalle iletişiminin bel kemiğini oluşturuyor. Nijerya’da yüzde 31, Etiyopya’da ise ancak yüzde 48’e varabilen okuryazarlık oranları göz önüne alındığında, sesli notların yazılı iletişime tercih edilmesi şaşırtıcı değil. Meme ve GIF gibi görsel içerikler yerel mizahı yansıtacak şekilde tasarlanıyor. TikTok’ta #DanceChallenge’lar yerel müzik ve danslarla süsleniyor; YouTube’da Pidgin İngilizcesi, Swahili, Yoruba, Zulu vb. yerel dillerde içerik üreten hesaplar çok sayıda takipçi kazanıyor. Topluluk odaklı yerel içeriğin etkileşim ve kullanıcı kazanımını büyük ölçüde artırdığı açık. 

Yerel mobil para sistemleri çok değerli

Fintech, Afrika’da tüm kısıtlara rağmen büyük bir başarı hikâyesi ortaya koydu. Afrika, mobil para işlemlerinde dünya lideri konumunda ve küresel mobil para hacminin yaklaşık yüzde 70’ini oluşturuyor. Geleneksel bankacılık hizmetlerinin kısıtlı olduğu bölgelerde mobil cüzdanlar cazip bir alternatif sunuyor. Kenya’da M-PESA ve Nijerya’da MNET gibi yerel mobil para sistemleri yaygın olarak kullanılıyor. USSD bankacılığı da internet bağlantısı olmadan işlem yapmaya olanak tanıdığı için etkili bir yöntem. M-ticaret de ağırlıklı olarak bu mobil ödeme sistemleri üzerinden şekilleniyor. Jumia, Konga, Takealot, Sokowatch (Wasoko) ve Twiga Foods gibi başarılı platformlar, yerel ihtiyaçlara odaklanarak mobil öncelikli stratejiler benimsiyorlar. Bu uygulamalar, tıpkı diğerleri gibi öncelikle sade arayüzler, düşük veri modları, çevrimdışı işlevsellik sunmakla birlikte hem mobil para ve “teslim anında nakit ödeme” gibi farklı ödeme seçenekleriyle hem de ücra köşelere dahi teslimat sunabilen güçlü yerel lojistik ağlarıyla dikkat çekiyor.

Erişim, kimlik ve inovasyon arasında 

Üretken yapay zekâ (YZ) özellikle eğitim ve içerik üretimi alanında merak ve ilgi uyandırıyor. Ancak veri maliyeti ve Afrika dillerinin mevcut YZ sistemlerinde yeterince temsil edilmemesi önemli engeller. Kıtada 2 binin üzerinde dil konuşuluyor. Etiyopya’da 100’den fazla dil mevcutken, bu sayı Nijerya’da 500’ü geçiyor. Nijerya’da geliştirilen bazı yerel yapay zekâ girişimleri, Yoruba ve Igbo gibi yerel dillerde sohbet robotları sunarak bu eksikliği kapatmaya çalışıyor ancak gidecek daha çok yol var. Tıpkı o meşhur Afrika atasözünün söylediği gibi: “Afrika’da aslan ya da ceylan olmanız fark etmez, güneş doğduğunda koşuyor olmanız gerekir.” Afrika’nın dijital yolculuğu teknolojiye erişim, kültürel kimlik ve inovasyon arasındaki hassas denge ekseninde hızla ilerliyor. Afrika’da markaların ayakta kalabilmesi için bu dengeye uyum sağlayabilecek çevikliği ve kararlılığı göstermesi şart. 

Exit mobile version