Aralık ortasında TÜHİD (Türkiye Halkla İlişkiler Derneği) ve Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin‘in davetlisi olarak Gaziantep’te bir konferansa davetliydim. Konu, Gaziantep markasıydı. Şehir markaları yaratmak ülkemizde ihmal edilmiş alanlardan biri. Yerel aktörlerin ve bu konuda fikir üreten herkesin daha fazla çabalaması gerektiğine inanıyorum. Konunun bütün taraflarını buluşturacak platformların çoğalması ve derinleşmesi şart. Gaziantep bu konuda takdire değer bir performans sergiliyor.
Gaziantep’in iki büyük avantajı
Gaziantep’in markalaşmasına katkı sağlayacak en büyük iki değer: Zeugma ve gastronomi. Zeugma mozaikleri oldukça etkileyici ve dünyanın en güzel müzelerinden birinde korunuyor. Bu mozaikler hem çok yüksek bir arkeolojik değere sahipler hem de bugüne taşıdıkları hikâyelerle markalaşma adına çok önemli vaatler içeriyorlar. Ancak eldeki hikâyelerin daha net, daha detaylı hallerine ulaşmak ve yeni hikâyeler keşfetmek gerekiyor. Özellikle dünya çapında tanınan ve neredeyse Gaziantep’in simgesi olmuş “Çingene Kızı“nın gerçek hikâyesine ulaşabilmeli ve bunu tüm dünyaya anlatabilmeliyiz.
Gaziantep mutfağı
UNESCO‘nun Creative Cities platformunda, dünya genelinde gastronomi ile öne çıkan sadece 26 şehir var. Bu 26 şehrin ikisi Türkiye’den: Gaziantep ve Hatay. Gaziantep, Türkiye’den listeye ilk giren şehir olmuş. Böyle bir listede yer almak, Gaziantep’in dünyaya açılmasını kolaylaştıracak çok büyük bir avantaj. Eminim ki pek çok iletişimci ve reklamcı Gaziantep’in markalaşma çabasına ilgi gösterecek ve muhteşem fikirler üreteceklerdir. Ancak bu konuda çalışacakları önemli bir riskin beklediğini de hatırlatmak zorundayım: Dikkatli olunmazsa, Gaziantep mutfağının insanı baştan çıkaran lezzetleri vücut kitle endeksinizde tehlikeli oynamalara yol açabilir.