İş ve markalar dünyasını bu yıl “Yeniden düşün. Yeniden yarat. Yeniden inşa et.” temasıyla bir araya getiren Brand Week Istanbul’un ilham verici oturumları bugün Haliç Kongre Merkezi’nde start aldı.
Bu yıl 11’inci yaşını kutlayan Brand Week Istanbul, Haliç Kongre Merkezi’ndeki ilk gününde birbirinden değerli isimleri ağırladı.
Amaç faydaya nasıl dönüşür?
Küresel ısınma, pandemi, fırsat eşitsizliği… Dünyanın başındaki dertlerin sayısı ve bu dertlerin neden olduğu tahribat gitgide artıyor. Devletin tüm bu dertlere tek başına derman olamayacağını söyleyen David Aaker’in destek kuvvet olarak gördüğü hayli geniş ve etkili bir grup var: İş dünyası.
Brand Week Istanbul’un Haliç Kongre Merkezi’ndeki ilk gününde, günün Inspiration Hall’deki ilk oturumunda konuklara Kaliforniya’dan seslenen Aaker, “Amaç 2.0: Markalar gerçek sosyal etki için neye, nasıl odaklanmalı?” başlıklı sunumunda son yılların popüler kavramı “amaç”ın tüm taraflar için hakiki faydaya dönüşmesi için dikkat edilmesi gerekenleri paylaştı.
Toplumların iş dünyasının yardımına ihtiyacı olduğunu belirten Aaker, markalar evreninin de bu ihtiyaca paralel olarak bütçe, bilgi ve deneyimlerini sosyal fayda yaratmak için yönlendirdiklerini söylüyor. İş dünyasının ilham veren amaçlar çevresinde filizlenen bir toplumsal efor sergilemek için ise uygulamaları gereken iki olmazsa olmaz görüyor Aaker: “bağlantı” ve “iletişim”.
Eğlencenin küresel dili: Özgünlük
Arabalarla ilgilenen herkes ve arabalarla pek alakası olmayan çoğu insan Top Gear ve Grand Tour’u duymuştur. Hal böyle olunca, Richard Hammond’ın sahnesinde olduğu bir salonun -bu, her ne kadar 3 bini aşkın izleyici kapasitesinde olsa da- dolmaması olası değil.
“Medyanın değişen yüzü: Yeni mecralar çağında nasıl güncel kalınır?” başlıklı oturumda US Networks Group CCO’su Kathleen Finch’in sorularını yanıtlayan Hammond, 35 yıllık kariyerinin halihazırdaki son durağı “Richard Hammond’ın Atölyesi”nden öğrendiklerini paylaştı. “Dünya değişti, sektör değişti; artık bir sunucu değil, sadece kendimim” diyen Hammond, “sunmaya” yıllar vakfettikten sonra bir anda “sunulan”a dönüşmenin, “kendi” olarak ekranda boy göstermenin zorluğuna dikkat çekti.
Küresel izleyiciyle iletişim kurmayı sağlayan yeni dilin “özgünlük” olduğunu belirten Hammond; tüketiciyi dijital & TV izleyicisi olarak ayırmamak gerektiği, dijital dönüşüm etkisi altındaki sektörün hızlı geribildirim veren bu yeni izleyiciyi bir tehdit olarak görebileceği kadar bir fırsat olarak da değerlendirebileceği görüşünde.
Türkiye gündemi Inspiration Hall sahnesinde
Inspiration Hall’da gerçekleşen Türkiye Gündemi: Cumhuriyetin Yeni Yüzyılında Devlet, Demokrasi ve Gelecek adlı oturum, Ankara Enstitüsü Araştırma Direktörü, Akademisyen Doç. Dr. Hatem Ete ve Siyaset Bilimci Burak Bilgehan Özpek’i Öykü Dialogue International Ajans Başkanı Necati Özkan moderatörlüğünde bir araya getirdi.
Oturum, Özkan’ın cumhuriyete geçiş sürecinde devletin laik, sosyal, hukuki tanımlamalarına kavuştuğunu, cumhuriyetin vatandaşın haklarını temel alan, sürekli yenileme içerisinde bulunan bir sistem olduğu açıklamasıyla başladı. İlk soru ise devlet aklının ilk yüzyılda ve ikinci yüzyılda nasıl bir değişim geçirdiği ve geçirebileceğiydi.
Osmanlı’da İttihat ve Terakki’nin gerilemeyi durdurma ve yıkılışı önleme çabasının devlet aklına şekil verdiğini, geçen süreçte rejim tarifinin, kurulmasının ve korunmasının gerekliliğinin ortaya çıktığını belirten Ete, son iki yüzyıla bakıldığında güven verdiği kadar korkulan bir yerde de durduğunu belirttiği devlet aklının, koruma düşüncesi dolayısıyla “önce devlet” diyen bir hal aldığını da ekledi. İkinci yüzyılın devleti kurmak ve kurtarmaktan öte topluma yönelik olması gerektiği, kamusal çıkarlara kamusal tartışmalarla, hedefler ve imkânlar göz önünde bulundurularak yol alınması gerektiği de Ete’nin düşünceleri arasındaydı.
Özpek ise devlet aklının devleti yönetenlerin düşüncelerinin yanı sıra bir kurumsal kültürden oluştuğunu belirtti; bu durumun kötü yönetimle ortaya çıkabilecek zararları engelleyebildiğini, dolayısıyla devlet aklını kategorik olarak reddetmenin iyi bir şey olmadığını ifade etti.
Popülizm ile seçkinci yapı arasındaki rekabetin de konu edildiği oturumda Özkan’ın, “Nerede bu devlet” anlayışının geleceği sorusuna Ete, korkulardan ziyade proaktif, toplumu, kamusal siyaseti önceleyen hikâyeler sunabilen siyasiler ile toplumda ortada buluşma gerçekleşebileceğini aktardı.
İdeal kent mümkün mü?
Inspiration Hall’da “İdeal Kent Arayışları: Ortak Akıl” isimli oturumda bir araya gelen isimler Yeditepe Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ece Ceylan Baba ve Yüksek Mimar Emre Arolat oldu. Levent Erden’in moderatörlüğünü üstlendiği oturumda öncelikle ideal kentin mümkün olup olmadığı sorusunun peşine düşüldü.
Bunun, insanların yerleşik hayata geçtiğinden beri sürdürdükleri bir arayış olduğunu belirten Baba, en çok ideal kent arayışı ve tasarısının Rönesans’ta ortaya çıktığını belirtti. Baba’ya göre ideal kent olamaz çünkü bu bitmiş, tartışmaya kapalı bir anlayışı ifade eder. Oysa kent değişken, insanla yaşayan bir sistemdir.
Değişim söylemleri artıyor, peki eylem?
Pazarlama Aktivisti Thomas Kolster, Brand Week Istanbul’un ilk gününde Brands & Trends sahnesine konuk oldu. Reklam dünyasında değişim söylemlerindeki artışa rağmen iklim değişikliğiyle mücadelede gerçek anlamda harekete geçen çok az marka olduğunu ifade eden Kolster, markaların değişime önderlik edecek şekilde nasıl tasarlanması gerektiğine dair görüşlerini paylaştı.
Sustainable Brands ile yaptıkları araştırmaya göre insanların yüzde 65’inin sürdürülebilirlik odaklı markalardan alışveriş yapmak istediklerini, Goodvertising Agency verilerine bakıldığında ürün satın alırken değişimin bir parçası olmak için ilham bulan insanların sayısında yüzde 10 artış olduğunu söyleyen Kolster, sözlerini şöyle sürdürdü: “Markalar kendini çevre bilinciyle ön plana çıkarmaktan vazgeçip insanları gerçekten harekete geçirecek hikâyeler bulmalı. Değişimi yaratabilecek tek kişi biziz. Marka ve profesyoneller olarak değişim istiyorsak, bu değişime kendimizden başlamalıyız”.
Yarış dışı kalan geride kalır
Healing Hall, öğleden önceki son oturumunda Berlin Teknik Üniversitesi Bilgisayar Bilimcisi Prof. Dr. Şahin Albayrak’ı ağırladı.
Yapay zekâ üzerine uzmanlaşan ve Almanya’da otomotiv endüstrisinin otonom dönüşümünü ivmelendirmek üzere çalışmalarını sürdüren Albayrak, konuşmasına AlphaZero, Midjourney ve ChatGPT gibi başarılı yapay zekâ temelli uygulamalara değinerek başladı. Yapay zekâ çalışmalarına gereken önemi göstermeyerek yarış dışında kalan ülkelerin ekonomik olarak gerilemesinin kaçınılmaz olduğunu belirten Albayrak, derin öğrenmenin karşısındaki zorluklara da değindiği Adile Özdağ moderatörlüğündeki sunumunda yapay zekânın geleceğine dair beklentilerini şöyle sıraladı:
- Sistemler tek başlarına problem çözme kabiliyetine sahip olacak. Yaratıcılıkları ve özetleme kabiliyetleri gelişecek.
- Otonom sürüşün ve akıllı sistemlerin gelişmesiyle otomobiller mobil ofis ve eğlence merkezlerine dönüşecek.
- Siber güvenlik alanında önemli gelişmeler yaşanacak. Olası tehlikeler önceden yapay zekâ tarafından öngörülebilir hale gelecek.
- Yaşam alanları akıllı bir dönüşümden geçecek. Konfor ve güvenlik unsurları yapay zekâ desteğiyle gelişecek.