Geleceğin, iyiliğin omuzlarında yükseleceği inancıyla hareket eden P&G Türkiye için toplum ve paydaşları uğruna değer yaratma amacı, yeni normalde daha da önem kazanmış durumda. Bu toplumsal rolün iletişim dilinde ise umut ve gülmeye olan ihtiyaç var.
Tüketicinin son dönemde hijyenle olan ilişkisinde ne tür değişimler gözlemliyorsunuz?
P&G olarak her yıl 20 binden fazla araştırma gerçekleştirerek, 100’e yakın ülkeden 5 milyondan fazla tüketiciyle görüşüyoruz. Türkiye’de de yine aynı şekilde gerek birebir görüşmeler gerek saha araştırmaları gerekse de yeni mobil uygulamalarımızla tüketicilerin beklentilerini, yönelimlerini, alışkanlıklarını anlamaya ve buna göre çözümler bulmaya çalışıyoruz. COVID-19 sürecinde de tüketicilerimizle dijital ortamlarda düzenli olarak görüşerek elde ettiğimiz analizleri tüm organizasyonla paylaştık ve paylaşmaya devam ediyoruz.
Karantina sürecinden normalleşme sürecine doğru ilerliyoruz. Tüketici ne tür yeni endişeler taşıyor? Satış kanalları, ürün inovasyonları, hizmet konularında beklentileri neler?
Tüketicilerle bağ kurarak pazara onların gözünden bakmaya, onların ihtiyaçlarını anlamaya çalışarak Türkiye pazarının taleplerini yakından takip etmeye büyük özen gösteriyoruz. Aynı zamanda yarın neye ihtiyaç duyacaklarını öngörmek için de çalışıyoruz. Çünkü tüketicimizi ne kadar bilirsek, kendisine o kadar kişiselleştirilmiş mesaj ve uygulamalarla yaklaşabileceğimizi düşünüyoruz.
Pandemi sürecinde tüketici davranışlarında beş büyük değişim gördük ve bunlar arasındaki tüketicilerin, markalardan topluma katkı projelerini çoğaltma önünde artan beklentileri ve umut ve gülmeye olan ihtiyaçları bizim için çok önemli. Çünkü P&G olarak markalarımızla insanların hayatını iyileştirmeye odaklanıyoruz ve sağlık ve hijyen insanı mutlu ediyor.
Önümüzdeki “yeni dönemde” de insanların bu ihtiyacına cevap verebilmek için bir yandan sürdürmekte olduğumuz projelerimizle yaşama katkı sunmaya devam ederken bir yandan da spor, eğitim, sağlık ve cinsiyet eşitliği gibi öncelikli konularımıza odaklanan yeni projeler hayata geçireceğiz.
Marka aktivizmi ve kültürel farkındalık hiç olmadığı kadar önemli. Bu tutum markaların toplumsal rolüne nasıl etki edecek?
Bugün dünyamızın pek çok problemle karşı karşıya olduğunu görüyoruz ve iyilikle güçlenebilecek bir gelecek için herkesin olduğu kadar şirketlerin de önemli sorumlulukları olduğuna inanıyoruz. Günümüzde şirketlerin temel varlık sebepleri artık sadece mal ve hizmet üretmekle sınırlı değil. Aynı zamanda şirketlerin kendileri, paydaşları ve toplum için değer yaratma amacı ön plana çıkıyor. P&G olarak, çok uzun süredir insanların yaşamlarına değer katacak projeler için çalışıyoruz. İyiliğin yaşamı pozitif anlamda değiştirmek için önemli bir güç olduğuna inanıyoruz. Yaşadığımız bu dönemde tüketiciler üzerinde yaptığımız araştırmalar da bize gösterdi ki; insanların umut ve iyilik odaklı bir dile ihtiyacı var. Önümüzdeki süreçte bu kültürün daha fazla şirket tarafından benimseneceğine inanıyoruz.
P&G olarak bugüne kadar sürdürülebilirlik konusunda ciddi taahhütler verdik ve bu konudaki performansımızı her yıl düzenli bir şekilde izleyip gerektiği takdirde iyileştirmeler yaptık. Daha önceki hedeflerimize ulaştığımız gibi “Hedef 2030” ve sonraki hedeflerimize de ulaşmaya devam edeceğimize inanıyorum.