Sektörümüz açısından geçtiğimiz ayın en dikkate değer gelişmelerinden biri Reklamcılar Platformu’nun kurulmasıydı. Platform, Sinema Televizyon Sendikası çatısı altında yasal zemine kavuşan bir sektörel örgütlenme. Ön hazırlıkları bir sene öncesine dayanan bu oluşum geçtiğimiz ay oldukça kalabalık bir ilk toplantı yaptı, üç gün içinde bin 500’ü aşan sendikaya katılım başvuru sayısı şu anda 2 bini geçti. Sosyal medya hesaplarında ise 5 bin 500’den fazla insan bir araya geldi. Bu vesileyle kuruculardan Şebnem Yaldızlı ve Yiğit Uysal ile küçük bir sohbet gerçekleştirdik. Öğrendiklerimi, izlenimlerimi sizlerle paylaşmak isterim.
İleriki aşamada bir seçim de gerçekleştirilecek ama şu âna kadar olan organizasyon yaklaşık 125 kişilik bir hazırlık grubu tarafından gerçekleştirilmiş durumda. Bu ekibi “mesleklerine tutkuyla bağlı ve içinde bulundukları durumdan üzgün gençler” olarak tanımlıyorlar. Amaçları ülkede alışık olduğumuz şekilde 3-5 gün konuşulacak ve sonrasında unutulacak bir kampanya yürütmek değil, uzun soluklu ve çözüm odaklı bir hareket oluşturmak. Aşamalı bir eylem planları var ve görebildiğim kadarıyla bu plan dahilinde sakin bir şekilde ilerliyorlar.
Sorunlar var
Peki, mesleklerine tutkuyla bağlı bu gençler neden üzgün ve nelerin değişmesini hedefliyorlar?
Öncelikle sektöre yeni katılım için doğru yetenekte insanları bulmakta çok zorlandıklarını anlatıyorlar. Çalışma koşulları ve düşük ücretler gençlerin marka tarafına, performans pazarlamasına veya başka sektörlere öncelik vermesiyle sonuçlanıyor. Bu süreç ajans tarafının düzenli olarak kan kaybettiği bir kısırdöngü oluşturuyor.
Sektörün dünü ve bugünü
Reklamcılık sektörü her zaman çalışma saatleri ve yoğunluk açısından diğer işlere göre daha zorlayıcı olmuştur ama hem maddi hem manevi tatmini (yaratıcılık, yapılan işlerin etkisi) yüksek olduğu dönemlerde bu çok tartışma konusu olmuyordu. 1990’ların başından itibaren sektör yeni ve ışıltılı Türkiye’nin belki de bankacılıkla birlikte en gözde sektörlerinden biriydi ve sadece bu sektörde olmak bile gençlere geleceklerine dair bir ümit veriyordu.
Modern zaman gladyatörleri
Bugün ise her yıl biraz daha kan kaybeden sektöre 2022 enflasyon fırtınası son büyük darbeyi vurdu diyebiliriz. Birçok ajans, müşterilerinden hak ettiği ayarlamaları alamadı –ki o müşteriler somut satınalmalarında bu farkı öderken, “soyut” fikirlere bu ayarlamayı yapmakta çok gönüllü olmadılar. Bunun ajans tarafında yarattığı hayal kırıklığı ve değersizlik hissi maddi kayıpların çok ötesinde.
Sektörün hem itibar hem de gelir anlamında bu kısırdöngüyü kırabilmesinin ilk adımının mesleğine tutkuyla bağlı gençlerin örgütlenmesiyle atılabileceğini düşünüyorlar. Sektör çalışanlarından gördükleri ilgi gelecek için ümitlenmemize sebep oluyor. Öncelikli hedefleri hızlıca geniş bir örgütlenme ağına ulaşmak (bu konuda oldukça iyi gidiyorlar), ardından ise halihazırda kazanılmış ama pek dile getirilmeyen hakların kullanımı konusunda bilgilendirme ve etkinlik çalışmaları olacak. Örgütlenmenin ileri aşamasında bir temsilciler meclisi ve seçimle iş başına gelecek bir yönetimle devam edecekler. Çalışma grupları, eğitimler ve mesleki tanımların resmiyete dökülmesi ilk etapta hayata geçecek projeler. Ardından taban ücret, temel haklar ve toplu iş sözleşmesi konusunda mesafe almak istiyorlar.
Bu sektör hem şirketler hem çalışanlar arasında rekabetin belki de en yüksek olduğu sektörlerden. Hayatımız konkurlarda gladyatörler gibi çarpışmakla geçiyor. Belki de modern zaman gladyatörlerinin de örgütlenmesi ve aşağıdan yukarıya sektöre ve paydaşlara yeni bir soluk getirmesinin vakti gelmiştir. Yolları açık olsun.