Site icon MediaCat

Tasarımcı göçü ve uygunsuz gerçekler

Tasarımcı göçü ve uygunsuz gerçekler

Dünyanın tasarım alanında faaliyet gösteren en etkin sivil toplum kuruluşlarından biri olan AIGA (American Institute of Graphic Arts), hem sektörün hem de tasarımcıların nabzını tutmak için belli aralıklarla değerli araştırmalar yapıyor. Elde ettikleri verilerden küçük bir özeti paylaşmak istiyorum.

İdeal çalışma ortamı

2021’de yapılan araştırmada, benim de içinde bulunduğum binlerce tasarımcıya “İdeal çalışma alanı nasıl olmalı?” sorusu yöneltildi ve üç yanıt öne çıktı:

■ Saygı ve değer görmek, sesinin duyulduğunu hissetmek.
■ Gelirin ve sağlanan imkânların adil olması.
■ Sağlıklı bir iş-hayat dengesinin tesis edilmesi.

Aklıma Türkiye’de yaşadığım dönemde gördüklerim ve ABD’ye taşındıktan sonra Türkiye’deki meslektaşlarımın paylaşımları sayesinde öğrendiklerim geldi. Bunların ülkemizde ne kadar zor bulunan özellikler olduğunu hatırladım.

Tasarım ve fayda

…Sonra bir başka soruya göz attım: “Tasarımın, şirketlere en çok hangi alanda fayda sağladığını düşünüyorsunuz?”

İlk üç cevap şöyleydi:

■ Rakiplerden farklılaştırır.
■ Marka ederini (equity) güçlendirir.
■ İnovasyon kültürü yaratır.

Aklıma Türkiye’de “marka” kavramının nasıl hâlâ bebek adımlarıyla ilerlediği geldi. “Bizim milletimiz anlamaz” görüşü ve onun yol açtığı “vasatlığın normalleşmesi” süreci, ileriye adım atmamızı zorlaştırıyor, bizi yerimizde saydırıyor.

İnovasyon konusunda dev bir potansiyelimiz var ancak bunu bir kültüre dönüştürmekte de zorluk çekiyoruz. Alıntı yapmaya karar verdiğim son soru şöyle: “Tasarım üzerinde en çok etkisi olacağını düşündüğünüz yeni teknoloji ve eğilimler nelerdir?”

Öne çıkan yanıtlar şunlardı:

■ Yapay zekâ
■ Makine öğrenmesi
■ Artırılmış / Sanal Gerçeklik (AR/VR)

Burada da akla elbette eğitim sistemimizdeki sıkıntılar geliyor.

Ülkemizin bir numaralı eğitim kurumunun bile mimarlık bölümünde müfredatın en son 1960 yılında değiştiğini öğrendiğimde yaşadığım şaşkınlığı unutamıyorum. Bu koşullarda Türkiye’de yaşayan bir genç, yukarıda sözü edilen kavramları nasıl derinlemesine öğrenebilir ve nasıl dünyadaki yaşıtlarına ayak uydurabilir, bilmiyorum.

ABD’de çalışan tasarımcıların yüzde 82’si, işlerinden çok memnun olduklarını söylüyor. Türkiye ise, dünyanın en mutlu ülkeleri sıralamasında 112’nci sırada. Yine AIGA verilerine göre, tasarımcıların yüzde 17’si, herhangi bir üniversite eğitimi almadan, mesleği “sadece çevrimiçi kaynaklardan” öğrenmiş. Türkiye’de bunun için gerekli olan kaliteli Türkçe çevrimiçi kaynaklar ise yok denecek kadar az.

Tüm bunlar Türkiye’deki yetenekli tasarımcıların ve kariyerlerinde ilerlemek isteyen genç tasarımcı adaylarının neden yurtdışına gittiklerinin ya da gitme planı yaptıklarının sıkıştırılmış bir özeti gibi. Ancak aynı zamanda bir yol haritası da çiziyor.

Ne dersiniz? Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında ülke yönetimine talip olanlar, bu karanlık tabloyu tersine çevirebilecekler mi? Yanıtımız ne olursa olsun, var gücümüzle onların yanında olmaya çalışalım. Dünyanın neresinde olursak olalım, ülkemizin acilen ihtiyacı olan aydınlık seferberliğine kendi gücümüz ölçüsünde omuz verelim.

Exit mobile version