Site icon MediaCat

Şefkatli cinsiyetçilik

Şefkatli cinsiyetçilik

“Siri, babamı ara!”, “Google, yolu tarif et!”, “Alexa, şarkımı çal!”… Sesli asistanlara yönelik ilgi her geçen gün artıyor. Sahip olduğumuz neredeyse tüm cihazlarda konumlanan bu asistanlar düzenli olarak yeteneklerini geliştiriyor. Söylediklerimizi daha iyi anlayabildikleri gibi, doğru zamanda doğru cevapları sunma konusunda da oldukça becerikliler. Üretken yapay zekânın da desteğiyle yakın gelecekte hayatımızın her anında bize eşlik eden önemli birer rehber, belki de birer arkadaş olma iddiasını taşıyorlar. İlginçtir ki yakın bir zamana kadar sesli asistanların hemen hemen hepsi sadece kadın sesine sahip olup, erkek sesi bir seçenek olarak dahi sunulmuyordu. Toplumsal cinsiyet merkezli haklı itirazlar yükselince nihayet bir seçenek olarak erkek sesi de asistanlar kapsamında kullanıma sunuldu. Peki, öncelikli olarak kadın sesinin tercih edilmesinin sebebi neydi? Gelin birlikte bu tercihin arkasında yatan gerekçeleri tartışalım.

Literatürdeki farklı teorik yaklaşımlara göre diyalog odaklı platformlar yüz yüze iletişimden beslenen sosyal nitelikleri ne kadar çok ortaya koyarsa kullanıcılar tarafından benimsenmesi de o kadar kolay oluyor. Sözkonusu sosyal nitelikler içinde cinsiyet önemli bir unsur olarak öne çıkıyor. Araştırmalar, kullanıcıların özellikle kadın sesini şefkatli, anlayışlı, naif, samimi ve sıcak bulduklarını ve bu durumun yeni nesil teknolojilerin insansı bir eşlikçi seviyesinde benimsenmesinde etkili olduğunu gösteriyor. Bu tespit ilk bakışta olumsuz gözükmese de aslında çok önemli bir sorunu maskeliyor: “Şefkatli cinsiyetçilik.”

Şefkatli cinsiyetçilik, kadına kutsiyet seviyesinde olumlu özellikler atfetmekle birlikte, onları değerini üstlendikleri anne, abla, eş gibi toplumsal cinsiyet rolleri üzerinden tanımlayan bir kavram. “Düşmanca cinsiyetçilik” kadar belirgin olmayan ancak geleneksel toplumlarda kadınlar tarafından dahi yaygın olarak benimsendiği görülen bu yaklaşımda, özellikle anne ve eş rolleri üzerinden kadının evde kalıp her daim -şikayet etmeksizin- hizmet eden, destek olan ve çekip çeviren kişi olması gerektiği içselleştiriliyor.

Kadın sesi eşittir anne

Nitekim, lafı eğip bükmeden, kadın sesine sahip asistanlara yönelik ilginin arkasında da bu cinsiyetçi bakışın egemen olduğunu tespit etmek gerekiyor. Sorgulamaksızın hizmet veren sesli asistan rolüne en uygun kişi kadın olarak kabul ediliyor. Sesli asistanlarda ısrarla kadın sesinin kullanılması, kadının nesneleştirilmesi suretiyle bu bakışın yaygınlaştırılmasına katkı sunuyor.

Bunu araştırmalarla da açıkça ortaya koymak mümkün. Dr. Yeliz Yücel’le birlikte yürüttüğümüz ve temel işlevi festival filmleri önermek olan bir sesli asistana yönelik tutumları incelediğimiz çalışmada, özellikle erkek kullanıcıların kadın sesiyle konuşan asistana yönelik ilgileri dikkat çekici. Konforlu ev ortamında festival filmleri konusunda sohbet eşliğinde destek sunan bir asistanın kadın olması olağandır çünkü bizzat kendilerinin ifade ettikleri üzere, anneleri tarafından büyütülen katılımcıların evde hizmet ve destek kapsamında akıllarına ilk gelen kişi yine anneleridir.

Kadın sesinin anne imgesiyle eşleştirildiği açık. Ancak bağlam yine de önemli. Sesli asistanla arabalar ya da futbol üzerine konuşulacaksa, bu durumda daha uygun olan profil erkektir, kadın değil. Taşıdıkları sosyal nitelikler itibarıyla sesli asistanları sosyal bir aktör olarak benimseyen kullanıcılar, gündelik hayatlarında olduğu gibi, yüz yüze iletişime uygun bir etkileşimi tercih ediyor ve -açık ya da saklı- içselleştirilmiş patriarkal zihin dünyasını da bu etkileşime taşıyorlar.

Ancak şefkatli cinsiyetçilik ile düşmanca cinsiyetçilik arasındaki çizgi oldukça ince ve kolayca aşılabiliyor. UNESCO’nun 2019 yılında yürüttüğü araştırmaya göre, kadınların yüzde 73’ü çevrimiçi tacize uğruyor. Ancak bu çarpıcı çalışma, kadın sesine sahip sesli asistanların da aynı şekilde tacize uğradığını ortaya koyuyor. Bugün de bu oranların değişmediğini söylemek mümkün.

Çözüm önerileri

Peki bu konuda özfarkındalığı güçlendirmenin ötesinde ne yapmalıyız? 2021 yılında ABD’de yürütülen bir araştırma yapay zekâ geliştiricilerinin yaklaşık yüzde 91’inin erkek olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle diyalog odaklı yapay zekâ teknolojileri geliştiren ekiplere mümkün olduğunca çok sayıda kadının dahil olmasını sağlamalıyız. Bunun ötesinde, sesli asistanların tasarımında ikili toplumsal cinsiyet rejiminin sınırlarını aşan yeni seçenekler üzerine de düşünülmeli. Bu bağlamda, yenilikçi bir girişim kapsamında sesli asistanlar için kullanılmak üzere tasarlanan “cinsiyetsiz” bir ses olan Q (genderlessvoice.com) projesine göz atmanızı öneririm.

Yazıyı bitirirken isterseniz Q’ya sözü verelim: “Q cinsiyetsiz bir sesli asistandır. Sadece dünyamızın çeşitliliğini yansıtmakla kalmayacak, aynı zamanda cinsiyet ayrımcılığını da azaltacaktır. Amacımız, kadın sesinin genellikle yardımcı görevler için, erkek sesininse yönetim görevleri için tercih edildiği zihniyeti kırmaktır.” Umarım Q başarılı olur.

Exit mobile version