Site icon MediaCat

Samimiyetle

6 Şubat’tan sonraki hafta nasıl geçti, neredeyse hatırlamıyorum. Çaresizlik, umutsuzluk gibi çok güçlü duyguların kendini gerçek anlamda tanıttığı bir dönemin ilk haftasıydı. Belki de birçoğumuzun hayatımızda karşılaştığımız en zorlu dönem…

Varlığının hayatımıza renkten çok dert kattığını düşünmeye başladığımız sosyal mecraların bu gibi dönemlerde eşsiz fonksiyonlarını tekrar hatırlıyoruz. Bu afetle birlikte Twitter, TikTok gibi mecralar sayesinde koordine olduk, umut aradık, dert paylaştık. (Bir kapanma olayı var, oraya izninizle girmeyeceğim.) Elinden hiçbir şey gelemeyen, karşılaştığı şokla birlikte hareket dahi edemeyen birçoğumuz, en azından, ne kadar takipçimiz varsa belki onlar görür diye önümüze geleni RT ettik durduk. 15 takipçili, yıllardır inaktif hesapların yaptığı “bir umut RT’ler” bile bu dönemde bizi duygulandırmaya yetti.

Hiç olmazsa belki biri görür umuduyla girilen sosyal interaksiyonlar… Tam da bu içgörünün üzerinde birazcık durmak istiyorum. “Belki biri görür diye RT etmek” dediğimiz şey aslında o kadar kıymetli, o kadar önemli ki… Kaç kişi belki farkında bile olmadan bu şekilde hayat kurtardı. Bu noktada yüzbinlerce hatta milyonlarca takipçili markalarımızın da, ürün desteği dışında, bağlantı/network güçlerini yardıma açmalarının önemini vurgulamak istiyorum. Sosyal medya varlıklarını sosyal destek ve dayanışmaya erişim sağlamak adına paylaşmaları çok kıymetli olabilirdi. Unutmayın, bazen bir RT, yapacağınız her iletişimden daha değerli olabilir.

Ortak bir duygunun etrafında

Samimiyet, böyle durumlarda hepimizin görmek istediği ilk şey. Bu gibi anlarda çok yoğun ve yüklü, ortak bir duygu paylaşıyoruz. Bu duyguyla bakındığımız sosyal mecraların feed’lerinde görmek istediğimiz ilk şey “içtenlik” oluyor. Can havliyle birbirine yardım edenler, 15 takipçisine RT edenler… Böyle durumlarda her marka, kurum, influencer, kişi için ilk yapılması gereken şey, ortak duyguyu paylaştığını göstermek. Şov yapmak için değil, hep birlikte ortak duyguyu paylaşmak, bazen yapabileceğimiz tek şey olan dayanma ve dayanışma gücünü artırmak için. Ben de buradayım, birlikteyiz demek…

“Ben yaptığım bağışı açıklamam” diyen markalar, “Şov yapmak istemediğim için onu paylaşmadım” diyen kurumların aldığı tepkiyle bir gün sonra yaptığı yarım ağız açıklamalar iyi olmayan örneklerdi. Eğer size binlerce kişi “Ey X! Ne yaptığını, nereye ne yolladığını açıkla” yazıyorsa, ne yaptığınızı ve nasıl koordine olduğunuzu en ince detayına kadar paylaşmalısınız. Bu bir şov konusu değil. Size bunu yazan insanlar, markanıza acı çektirmeye çalışmıyor. Birlikte olmaya, faydalı olmaya çalışıyor.

Bir teşekkür

Büyük kriz anlarında markalarımızla ilgili yazanların ne yazdıklarından ziyade hangi motivasyonla yazdıklarını anlamaya çalışalım. Sosyal medyada -çoğunlukla- hep birlikte olduğumuzu hissetmek, yapacağınız her açıklamadan ve o açıklamadaki anlam, imla bütünlüğünden ve geriye kalan hemen her şeyden önemli.

Hızla ve samimiyetle orada olan, elindeki tüm imkânları seferber eden, her platformdan desteğe ve yardıma koşan her markaya, kuruma ve herkese teşekkürler.

İyi ki varsınız.

Exit mobile version