Site icon MediaCat

Markanın aşkına, tasarımın şerefine!

Markanın aşkına, tasarımın şerefine!

Lovemark olan markaları incelediğimizde, çoğunun temelinde tasarımın olduğunu görüyoruz. Apple, teknolojiye erişimi ve maddi gücü itibarıyla rakiplerinin bir hayli gerisinden yola çıktı. Bugün Apple kadar iyi hatta ondan daha hızlı bilgisayarlar üretebilen birçok şirket var. Ancak hâlâ hiçbiri, onun gibi aşkla sahiplenilen bir markaya dönüşebilmiş değil. Steve Jobs’un tasarım odaklı düşünme şekli, detaylara verdiği önem ve “Farklı Düşün” anlayışı, Apple’ı bir “düşünce tarzına” dönüştürdü. Üzerinde elma logosu olan bir ürün aldığımızda, o ürünü var eden vizyonu da alıyoruz.

Bugün sektördeki tüm eğilimleri Apple’ın tasarımları belirliyor. Bütün dizüstü bilgisayarlar MacBook’a, bütün telefonlar iPhone’a benziyor. Dev teknoloji şirketleri, Apple’ın ambalaj tasarımlarını birebir kopyalamakta, filmlerinin benzerlerini çekmekte, mağazalarını Apple mağazalarına benzetmekte sakınca görmüyor. Bir markanın tasarım vizyonu, bütün bir sektörü peşinden sürüklüyor.

Tasarımla aşk markasına dönüşüm

Odak noktasına tasarımı koyarak “aşk markası”na dönüşen bir diğer isim IKEA. Ingvar Kamprad, dünyayı kasıp kavuran markasını yaratmadan önce kendine şu soruyu soruyor; “Neden güzel tasarımlı ürünleri sadece belli bir gelir seviyesinin üstündeki insanlar alabiliyor?” Aşk markalarının reçetelerinde yazan önemli maddelerden biri de bu, arkasındaki vizyonerin bir “derdinin” olması…

Kamprad, derdine deva bulamayınca kolları sıvıyor ve IKEA’yı yaratıyor. IKEA, her fırsatta tasarımı ön plana çıkaran, bu yönüyle farklılaşıp tüketici zihninde yer edinmiş bir marka. Mağazalarında, 20 TL’lik bir süzgeci elinize alıyorsunuz, karşınızda bir afiş beliriyor. O da kim! Süzgeci tasarlayan tasarımcı! IKEA, birçok ürününün tasarımcısını, ismi ve fotoğrafıyla onurlandırıyor. Bu yolla sadece onları değil, tasarımı da onurlandırmış oluyor. Tıpkı Apple’ın yaptığı gibi.

Bir başka örnek, Harley Davidson… Motosiklet kültürünün âdeta tanımını yapan, bir şirketten çok bir kulüp gibi yaşayan; bir yaşam tarzını, “asi ruhu” sahiplenen eşsiz bir marka. İnsanlar; Harley Davidson’ın tasarladığı motosikletleri, sadece bir yerden bir yere gitmek için değil; bir topluluğun, bir vizyonun parçası olmak için de alıyor. Logosunu bazen montlarına, bazen vücutlarına kazıtıyor.

Aşk markalarının reçetesi

Özgün deneyim tasarımlarıyla kahve kültürünü bütünüyle dönüştüren Starbucks, yarattığı renkli bloklarla çocukların hayal güçlerinin gelişmesine katkı yapan LEGO, 1965’ten beri hiç değişmeyen sembolleşmiş kavanozu ve logosuyla Nutella, üçgen tasarımıyla bütün rakiplerinden ayrışarak bambaşka bir yere konumlanan Toblerone, önce çirkinlikte sonra sıradanlıkta birbirleriyle yarışan elektrikli arabaların arasına güneş gibi doğan Tesla, sıradışı ambalaj ve afiş tasarımlarıyla Oatly, sigorta gibi bir sektörde bile aşk markası olabilmeyi başaran Oscar ve niceleri…

Tasarım; aşk markalarının reçetesinde en üst sıralardan bize bakıyor. Görüyor musunuz?

Exit mobile version