Site icon MediaCat

Happy hour ötesi ajans kültürü

İki hafta önce ajansın yıllık toplantısı yapıldı. Kuzey Amerika’daki tüm ofislerimiz yarım günlük mesaiden sonra ekiplerini topladı. Öncelikle geçmiş yılın başarılarını kutladıktan sonra önümüzdeki yılın vizyonunu dinledi. Her ofis önce Kansas ofisine bağlanıp global CEO’muz Jon Cook’un konuşmasını canlı yayında dinledikten sonra kendi yönetimlerinin kurguladığı programı takip etti. Biz de bu toplantı için ofisten çıkıp Lincoln Jazz Center’a doğru yürürken, müşteri direktörümüz toplantı sonrasındaki kokteyle katılımımı teyit etmemi istedi. Neden ısrar ettiğini sorunca da çaktırmamamı rica ederek bana bir ödül verileceğini ve kendisine de benim orada bulunmamı sağlama görevinin verildiğini söyledi.

Kısa süreli bir meraktan çatlama durumu olsa da çaktırmamaya çalıştım. Kokteyl esnasında da ajansın değerlerini en iyi yansıtan çalışanların ödüllendirildiği seremonide, “Devamlı Sınırları Zorlayan” kategorisinde ödüle layık görüldüğümü öğrendim. İlk başta ödülü çok ciddiye almasam da bu ödüllerin ajans içinde yarattığı heyecanı ve insanların içten tebriklerini gördükçe aslında bu kadar küçük bir jestin ajans kültürü oluşturmak için ne kadar anlamlı olduğunu fark ettim. Tabii ki sonrasında da kafa direkt Türkiye’ye gitti ve zorlama happy hour’larla ajans kültürü oluşturmaya çalışan şirketlerimiz aklıma geldi.

Ajans kültürünün önemi

Şirket kültürü herkese lazım olsa da konunun ajanslar için ekstra anlam ve önemi var. Zira “ajans hayatı” dediğimiz şey uzun zamandır para için çekilmeyecek bir hale gelmiş durumda. Bu durumda da genç, yetenekli ve kafası çalışan insanları bir arada tutabilmenin yolu, onlara paradan öte değerler sunmaktan geçiyor. Üstelik personel değişim oranı (turnover) standartların çok üzerinde olan bu sektörde, aynı insanlar bir ajanstan diğerine geçerken, aynı insan gücüyle farklı bir katma değer sunabilmek için ajans kültürüne ekstra önem vermek gerekiyor.

Güçlü bir kültür yaratabilen ajanslar bir taşla iki kuşu birden vurabildiği gibi, bünyelerine yeni yetenekleri kazandırma konusunda da oldukça avantajlı bir duruma geliyor. İşte bu yüzden, güçlü ajans kültürü sektörün insan kaynakları yönetimiyle ilgili çoğu kanayan yarasına merhem olabiliyor.

Butik ajansların şansı ve laneti

Ne yazık ki ajans kültürünü oluşturmak bazı ajanslarımızın cuma akşamı happy hour düzenleyerek başarabileceğini sandığı kadar kolay değil. Kurucu kadronun veya çok uzun yıllar kuruma hizmet etmiş yöneticilerin ajansın başında olmadığı durumlarda, temel değerleri tüm ekibe benimsetmek oldukça zor. İşte bu yüzden butik ajanslar network ajanslarına göre çok daha avantajlı durumdalar.

Genelde butik ajansların kurucuları halen şirketlerinin başında. Ancak bu durum hem bir şans hem de lanet. Zira çoğu aile şirketinde de olduğu gibi, kurumsal değerlerin bir patronun veya patronların üzerinde ete kemiğe bürünmesi, ajans kültürünün yaşanması ve yaşatılması adına büyük şans. Ancak aynı şahısların kişisel egoları ve arızaları da aynı kolaylıkla tüm kuruma sirayet edebildiğinden, bu durum butik ajansların laneti de olabiliyor. Ayrıca doğru düzgün bir sistem kurmadan, kurucuların dikte ettiği ajans kültürüyle başarıyı yakalamış olmak da yeterli değil. Bu şirketlerin satılma zamanı geldiğinde, başarının sürekliliğine dair alıcıların haklı endişeleri de giderilemiyor.

Sistemdeki açıkları kültür kapatır

Oysa mükemmel bir ajans modelinin olmadığı dünyada ve sürekli evrim halinde olması gereken bu kurumsal yapılarda güçlü bir ajans kültürü sistemdeki açıkları kapatmak açısından elzem. İtiraf etmem gerekirse, ben daha çok sistem ve düzen insanı olduğumdan, eskiden yöneticilik yaptığım ajanslarda hep süreçlerin geliştirilmesini ajans kültüründen daha çok önemserdim. Ancak global CEO’muz Jon Cook’un bu yılki ajans toplantısındaki konuşmasından bir bölüm kulağıma küpe oldu. Birinci yılını devirdiğimiz VML ve Y&R birleşmesini yönetirken, özellikle ajans kültürüne öncelik verdiklerinin altını çizdi. Geçtiğimiz yılda yaşadıklarımızı göz önünde bulundurduğumda, bunun ne kadar yerinde bir hareket olduğunu algıladım.

İki farklı ajansın birleşmesinden sonra sistemde ve süreçlerde onlarca aksaklık olmasına rağmen, insanlar ortak değerler çevresinde birleşebildi. Karşılıklı hoşgörüyle bu yapısal sorunların işleri etkilememesi sağlanarak, kısa sürede çok büyük başarılara imza atıldı. Zamanla adedi azalsa da sistemde sorunlar her zaman olmaya devam edecek. Ancak güçlü bir ajans kültürü olduğu sürece insanlar ortak değerleri benimseyerek, kuralların ötesindeki evrensel doğrulardan şaşmayacak. Arada happy hour da yapılacak elbet.

Exit mobile version