Türkiye’nin en çok güvenilen ünlülerini açıklıyoruz biliyorsunuz. Tutarlı ve güvenilir listeler kuşkusuz. Ama temel bir eksikliği olduğunu düşünüyorum. Güven öyle sıralama yapılacak lineer bir şey değil, bunu artık biliyoruz.
Kısa bir süre sonra seçim yapılacak ve Türkiye’nin yeni cumhurbaşkanı seçilecek. Ülkeyi yönetmek için seçeceğimiz kişiye Türkiye’nin en çok güvendiği kişi diyebilir miyiz? Eksik geldi değil mi? Bu sebeple demografik, coğrafi birçok kırılımda kimin nerede güçlü olduğuna bakıyoruz. Birilerinin çok sevdiği, rakipsiz gördüğü bir lider başka bir anlam dünyasında çok olumsuz algılanabiliyor.
Bu, siyasetle sınırlı bir davranış biçimi değil. Uğur Dündar’a güvenenler ile Kerem Alışık’a güvenenler, Acun Ilıcalı’ya güvenenler ile Haluk Levent’e güvenenler… Düz bir sıralamanın ötesinde toplumsal katmanlara dair çok daha fazla içgörü yaratabiliyor.
Deprem sonrası değişen güven ağları
Örneğin deprem sonrası bu güven ağlarının nasıl dönüştüğüyle ilgili bir çalışma yaptık, Petrol Ofisi için. Siz bu yazıyı okuduğunuzda TÜAD Zirvesi’nde bulguların bir kısmını açıklamış olacağız. Çalışmanın liderliğini üstlenen Işıl Karaaslan’ın yazısını da MediaCat’in bu sayısında bulabilirsiniz. Güven ağları haritasındaki deprem öncesi gruplanmaları incelediğimizde kuzeyden güneye politika ilgisinin azaldığını, kuzeydeki politik anlam dünyasının batıdan doğuya ev ekonomisi, sivil toplum, muhalefet, iktidar, devlet kurumları şeklinde dağıldığını görüyoruz. Güney yarımküredeki görece politik ilginin düşük olduğu segmentlerde ise batıdan doğuya TV dünyasının ünlüleri, Instagram ünlüleri, sevgili Işıl’ın “Adamlık” adını verdiği erkek anlam dünyası, gamer ve YouTuber’lar ve en uçta futbol evrenini görüyoruz. Bazı güvenilir ünlülerin yerlerine baktığımızda Haluk Levent’in bir sivil toplum örgütü lokasyonuna sahip olduğunu, Acun Ilıcalı’nın haritanın merkezine yerleştiğini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi bir figürden ziyade “Adamlık” segmentine yakın bir pop figür olarak diğer siyasilerden ayrıştığını görüyoruz -ki bunu geçen yıl Mehmet Ali Çalışkan’la beraber Brand Week Istanbul’da yaptığımız sunumda da paylaşmıştık.
Deprem sonrası ağ yapısının nasıl değiştiğini anlayabilmek için ünlülerimizin son dönemde elde ettikleri yeni takipçileri üzerinden yeni bir analiz yaptık. Mert Fırat ve Oğuzhan Uğur gibi aktif ünlüler güneyden kuzeye kendilerini sivil topluma doğru taşıdılar. Volkan Demirel ve Gökhan Zan da aynı şekilde çok daha politik bir alana geçiş yaptılar. Ekrem İmamoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu gibi muhalefet temsilcileri siyaset adasından popüler kültür adasına yaklaştılar. Sayın İmamoğlu bu konuda önceden de güçlüydü ama iyice merkeze yerleşti. Sayın Muharrem İnce de kendini siyasi evrenden görece apolitik genç erkek segmentlere taşımış görünüyor. Sayın Erdoğan’ın ise yeni takipçileri üzerinden yapılan bu analizde çok hızlı bir şekilde siyasi evrene geri çekildiği, etkisinin burasıyla sınırlı kaldığı görünüyor.
Yine deprem sonrası en büyük değişimlerden birinin güvenilir haber alma ihtiyacı ile teyit kuruluşları ve yeni nesil haber hesapları olduğunu görüyoruz.
‘Öteki’ne güvende gerideyiz
Bu çok parçalı ve çok adalı güven haritası, ortak geleceğimizi şekillendirmeye çalışacaksak çok önemli katkılar sunabilir: Sosyal medyada olumsuz haberlerin olumlu haberlere göre çok daha hızlı ve uzağa yayıldığını biliyoruz. Tüm dünyada problem olan yalan haber, komploculuk, uzmanlara güvensizlik, yankı odaları… siyaset, iklim, kültür veya halk sağlığı ile ilgili herhangi bir sorunun çözülmesini çok daha zorlaştırıyor çünkü geniş çapta kabul görmüş bir hakikat arayışını boşa çıkarıyor. Üstelik Türkiye “öteki”ne güven konusunda dünya ortalamasının gerisinde yer alıyor. Dolayısıyla içine kapalı anlam dünyaları en basit konularda bile ortak hakikat kurmayı zorlaştırıyor.
Abarttığımı düşünenler üç büyüklere gönül vermiş çok da fanatik olmayan üç arkadaşlarıyla sohbet etsin. Ortak anlam dünyaları kurmak için iyi niyet yeterli değil. Farklı anlam dünyalarını kesecek; doğrunun, hakikatin yanında olacak figürlere ve eylem biçimlerine, bir olmaya değil farklılıklarımızla birbirimize güvenmeye ihtiyacımız var. Bu tarz çalışmaların daha güzel, güvenli bir geleceğe katkı sunması dileğiyle…