Şık ofis odaları, boş koridorlar, hüzünlü ve sessiz bir ortam. Simge Fıstıkoğlu’nun “Şimdi hoş geldiniz konuşmasını yapmak üzere…” dediğini duyduğumda sahne arkasından geleceğe uzanmıştım. Felis için çekilen bu üç reklam filmi bir yerlerde kaybolmayıp 2050’de Havas İstanbul, 4129Grey ve VMLY&R yaratıcı ekipleri izlediğinde ne düşüneceklerdi acaba? O zaman ofis denilen bir ortam kalacak mıydı? Yoksa bugünün ofisleri daha da mı büyüyecekti? Kim bilir? Belki de ofis kelimesi tarihin tozlu raflarında kaybolup gidecekti.
Felis, etkili yaratıcılığın referans noktası. Bu sene yine 3 binin üzerinde proje yarıştı. 300’e yakın jüri üyesi çalıştı. Her yıl Felis’te, az çok ülke gündeminin yansımasını görürdük. Bu yıl başvuru sayısını etkilemese de COVID-19 Felis’e tam anlamıyla imza attı. Örneğin en çok başvuru alan kategori Gündem Odaklı Pazarlama oldu.
Çok şey değişti. Alışageldiğimiz rutinlerin tamamı neredeyse. Otellerin toplantı salonlarındaki jüri buluşmalarımız bilgisayar ekranlarına taşındı. Büyük törenler, partiler, kocaman buluşmalar sona erdi. Tören için her bir güne sadece 100’er kişi kabul edebildik. İnsanları salona alırken HES kodlarını kontrol ettik. Asıl kalabalıklar salonda değil ekranları başında toplandı.
Kalabalıklar artık sahnede değil
Simge, “Teşekkürler Pelin Hanım. Sahnede birkaç dakika daha kalmanızı rica ediyorum” dediğinde arkasından ne gelecek diye merak ettim. Bazı oyuncuların Büyük Ödül alan ajanslar için mesaj gönderdiğini biliyordum. Ancak bize özel bir mesaj olduğunu tahmin etmemiştim. Çünkü Felis’in bizim değil reklam ve pazarlama sektörünün olduğuna inanırım. Medya, reklam, iletişim ajansları ya da reklamveren dediğimiz tüm şirketler, prodüksiyon ajansları, veri şirketleri hatta mecralar, dijital kanallar… Biz sadece onlara bir platform sağlıyoruz. Bir buluşma ortamı. Senede bir defa ürettiklerini hep beraber gözden geçirip, iyi olanlardan yeni öğretiler çıkardıkları bir ortam bu. Öyle olmasa her yıl yüzlerce kişi bu kadar gönülden çalışabilir mi Felis için?
Ekranda beliren Cengiz Bozkurt’un sesiyle kendime geliyorum: “Salgının en başından beri örnek bir yayıncılık disipliniyle pazarlama sektörüne yön veren, motive eden… İçinden geçtiğimiz zorlu günlerde dahi 3 binin üzerinde başvuru alan… Başta Pelin Özkan olmak üzere tüm MediaCat ailesine Felis’in 15’inci yılında tebriklerimi iletiyorum. Daha nice 15 yıllar diliyorum.”
Hikâyenin başında medya ajansları var
15 yıl. 2006’da başlamıştık. Medya ajansları sektörün içinden çıkmıştı. Bütçelerin en büyük dilimini onlar yönetiyordu. Ama özellikle yaratıcılık konusunda değer üretip üretmedikleri kimsenin umurunda değildi. Kendilerinin sadece istatistikler, rakamlarla uğraşan bir grup olmadığını, büyük bütçeyi yönetmenin daha ağır bir sorumluluk getirdiğini, yaratıcılığa üstelik de etkili bir yaratıcılığa en büyük ihtiyacı kendilerinin duyduklarının farkındaydılar. Bunun için talep etmişlerdi bu yarışmayı. Böyle başlamıştı Felis. Sadece medya ajanslarının yarıştığı, 16 kategori, 150’nin üzerinde proje, 20 civarında jüri üyesi.
Bugün geldiğimiz noktada 13 bölüm, 3 binin üzerinde yarışan proje, yüzlerce uzmanın çalıştığı bir ödüle dönüştü. Sektördeki tüm ana ve yardımcı renklerin bir araya gelerek, dayanışma ruhuyla oluşturduğu bir tablodur Felis. Bazen ana renklere beyazlar müdahale eder. Ortam aydınlanır. Bazen siyahlar fazlasıyla karışarak renkleri karartmaya çalışır. Ama sonra griler ve beyazlar devreye girer yine eski haline getirir tabloyu. Her renk bizim için kıymetli. Ana renkler de… Beyaz ve siyah da. Biz renkleri desen üzerinde yan yana getirirken dengeli davranmaya çalışırız. Malum yanında durduğunuz renge göre daha parlak ya da daha mat olursunuz.
Nice 15 yıllara Felis ve taşıdığın tüm renkler.