Doğrusu 2023 iyi hatırlayacağımız bir yıl olmadı. Daha yılın ikinci ayının başlarında ülke tarihinin en büyük depremini yaşadık. Kaybettiğimiz binlerce kişiyle birlikte, günlerce göçük altında kalmış, yaralanmış, travmanın en şiddetlisini yaşamış çok sayıda insanımızın acısı her birimizin yüreğinde onarılmaz yaralar açtı. Küçüklü büyüklü konutlar, yollar, bağlar, bahçeler, yeni yapılmış lüks binalar un ufak oldu. Koskoca bir bölgenin tarihi, coğrafyası değişti.
Depremin ardından yaşanan birkaç gün bölge insanları için en ağır, en acı saatler oldu. Deprem mağduru insanlarımızı soğuk altında zamanında ulaşmayan çadırlar, aşlar, battaniyelerden çok, göçük altında yakınlarına bir kurtarıcı elinin zamanında ulaşmaması yıktı. Acı üstüne acı yaşadılar. Felaketin ilk birkaç gününde ne yazık ki gerekli müdahale, yardım yapılamadı. Devlet kurumları arasında ve sivil inisiyatiflerle işbirliğinde, iletişim ve eşgüdümde akıl almaz büyük sorunlar yaşandı.
Depremin açtığı yaralardan, acılardan, başta kamu olmak üzere tüm kurumlar ve hepimiz gerekli dersleri çıkarmak için yeterince üzerinde düşündük mü, düşünüyor muyuz? Olası bir depreme ilişkin stratejilerimizi, iletişim ve eylem planlarımızı hazırladık mı? Yoksa bu da diğerleri gibi inşallah Allah tekrarını göstermez dilekleriyle anacağımız tarihin acı bir sayfası mı olacak?
Genel seçimlerin getirdikleri
2023’ün toplumun bir kesimine göre olumlu, diğer kesimine göre de olumsuz hatta felaket olarak değerlendirilen bir diğer kayda değer olayı ise genel seçimler oldu. Cumhur İttifakı’nın adayı Recep Tayyip Erdoğan seçimlerin ikinci turunda yeniden cumhurbaşkanı seçildi. Millet İttifakı’na yakın medya, bazı kamuoyu araştırmacıları ve siyasi yorumcuların manipülatif gayretleriyle ilk turda kesin gözüyle kazanacağı düşündürülen Kemal Kılıçdaroğlu ise kaybetti. Demokrasi örneği olarak sunulan ve harika bir uyum içinde çalıştığı iddia edilen “Altılı Masa”, seçimlere çok az kala tam çöküp dağılacakken zorla yeniden ayağa kaldırılsa da seçim yenilgisinin ardından beklendiği gibi tuzla buz oldu. Masanın küçük partileri seçimden kendilerinin bile beklemedikleri büyük bir kârla çıktılar ve mecliste grup oluşturacak milletvekili sayısına ulaştılar. Bu durum CHP’li seçmenler üzerinde büyük bir öfkeye yol açtı.
CHP kanadında akıl almaz başka gelişmeler de yaşandı. Örneğin, ikinci tura girilirken CHP’nin birinci turda yürüttüğü kampanya stratejisi terk edilerek, 180 derecelik bir dönüşle partinin değerleri hiçe sayılarak ayrımcı hatta ırkçı sayılabilecek bir strateji üzerinden bir kampanya tasarlandı. Dahası var. Kılıçdaroğlu’nun, partinin yetkili organlarının onayını almadan aşırı sağcı Zafer Partisi başkanıyla birden fazla bakanlık karşılığında yaptığı anlaşma, Kılıçdaroğlu’na ilişkin demokratlık, dürüstlük üzerinden oluşan algıları eriterek yerini hayal kırıklığı ve aldatılmışlık duygusuna bıraktı. Fakat seçmene asıl darbeyi, seçim yenilgisinin ardından CHP’nin içine gömüldüğü sessizlik, seçmenine hiçbir açıklama yapmaması, kendilerinin yetim bir çocuk gibi ortada bırakılması vurdu. Tüm bu olan bitenin sonunda ise Kılıçdaroğlu, genel başkanlık koltuğunu, kurultayda büyük bir farkla yenilerek istemeye istemeye Özgür Özel’e bıraktı ve CHP’de yeni bir dönem başlamış oldu.
İmal edilmiş gerçekler
2023’ün bir diğer çok acı olayı ise İsrail’in Gazze’yi Filistinlilerden temizlemek, kendi topraklarına katmak adına yürüttüğü kanlı savaş. Ne yazık ki hâlâ, uluslararası çok yönlü ve kapsamlı çirkin propaganda faaliyetleriyle İsrail’in lehine algılar yaratılmaya çalışılırken, masum insanlar, çocuklar, kadınlar Gazze’de dünyanın gözü önünde katledilmeye devam ediyor. Hakikatin üstü kanla sıvanırken, imal edilmiş gerçekler, hakikat olarak sunuluyor. Dünyaya demokrasi ihraç etmekle övünen Amerika, İngiltere ve Almanya gibi ülke yönetimleri İsrail’in kanlı politikalarını desteklemeye devam ediyor. Bu ülkelerin yönetimleri Filistin’in yanında yer alan, İsrail’i kınayan protestoları engellemeye çalışıyor. Batı’yı Batı yapan başta söz ve ifade özgürlüğü olmak üzere birçok değer yok sayılıyor. Anlaşılan bu vahşet ve onu haklılaştırmaya çalışan kirli iletişim ve propaganda oyunları yeni yılda ve onu takip eden yıllarda da sürecek. Fakat her şeye karşın dünyanın her yanında bu vahşete karşı çıkan kitlelerin seslerini daha fazla çıkaracaklarına, hakikatin yanında yer alacaklarına, sayılarının giderek artacağına ilişkin bir hareketin filizlenip boy attığını fark etmek, geleceğe ilişkin şimdilik küçük de olsa bir umut ışığı yakıyor.
Bu üç olayın üzerinden çıkarılacak çok dersler var. Fakat önce, giderek daha da yoğun bir şekilde insanlık değerlerinin, ahlakının, ciddi boyutlarda erozyona uğradığı, uğratıldığı gerçeğiyle yüzleşebilmek, hesaplaşabilmek gerekiyor. Bu nedenle yeni yıla, iletişim profesyonelleri de olmak üzere hepimizin hayatımızı, ilişkilerimizi ve iş yapma anlayışlarımızı adalet, açıklık ve hesap verebilirlik gibi değerler üzerinden yeniden düşünerek başlaması gerekiyor.
Çünkü insan olmanın da doğru, haklı iletişimin yolu da önce düşünmeyi seçmekten geçiyor.