Site icon MediaCat

Çocuk deyip geçmeyelim!

Çocuk deyip geçmeyelim!

“Oğlum bırakalım artık o telefonu! Tablet kapatılsın lütfen! Ekran süremiz doldu!..” Çocuklu evlerde sıklıkla söylenen sözler bunlar. Çocukların özellikle mobil ekranlara yönelik hem denetlenmesi hem de yönetilmesi zor ilgisi ebeveynleri endişelendiriyor. Haksız da değiller. İngiltere’de Ofcom’un yürüttüğü 2024 tarihli bir araştırmaya göre 5-7 yaş çocukların yüzde 24’ü akıllı telefon sahibiyken, tablet sahipliği oranı yüzde 76. Türkiye’de de durum çok farklı değil. TÜİK’in 2021 tarihli araştırmasına göre cep telefonu/akıllı telefon kullanma oranının 6-10 yaş grubundaki çocuklarda yüzde 53,9 olduğu, 11-15 yaş grubundaki çocuklarda ise yüzde 75’e yükseldiği görülmüş. Çocuklar sosyal medyayı hafta içi günde ortalama 2 saat 54 dakika, hafta sonu günde ortalama 2 saat 44 dakika kullanıyormuş. 2024 yılında bu oranların daha artmış olması olağan. Çocuklar yeni nesil üretken yapay zekâ platformlarına da yetişkinlere kıyasla daha çok ilgi duyuyor. İngiltere’de 7-12 yaş çocukların yüzde 40’ı sözkonusu YZ platformlarını kullanırken, 13-17 yaş aralığında bu oran yüzde 79’a çıkıyor.

İdeal ekran süresine dair görüşler muhtelif. Oxford Üniversitesi tarafından ABD’de yaklaşık 12 bin çocuk üzerinde yapılan bir çalışmada, ekran başında geçirilen sürenin çocukların beyin fonksiyonlarını veya sağlığını etkilediğini gösteren herhangi bir kanıt bulunamamış. Ancak herkes aynı kanaatte değil. İsveç Kamu Sağlığı Kurumu, son yaptığı güncellemeyle, iki yaşından küçük çocukların ekran karşısında hiç vakit geçirmemesini önerirken; 2-5 yaş arasında günde en fazla bir saat, 6-12 yaş arasında en fazla 1-2 saat ve 13-18 yaş arasında en fazla 2-3 saat ekran süresi öneriyor. Çin, çok daha katı. Yeni bir düzenlemeyle 18 yaş altındaki çocuklara “internet kısıtlaması” getirileceğini ve 22:00-06:00 saatleri arasında mobil internete erişemeyeceklerini duyurdu. Sekiz yaş altı çocuklar günde sadece 40 dakika çevrimiçi olabilecek, 16-17 yaş grubuysa maksimum iki saat internet kullanabilecek.

Özel bir hedef kitle

Kişisel olarak ekran süresini denetlemek yerine ekranda izlenen içeriğin gözlem altında tutulmasının daha öncelikli olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki denetimin beklenenin aksi davranışları kışkırtması muhtemel. Bu bağlamda, AB’nin ilgili stratejik planında da belirttiği üzere, kısıtlamak yerine çocukları dijital okuryazarlık doğrultusunda güçlendirerek aktif katılımı sürdürdükleri daha güvenli bir dijital deneyimi sağlamak en anlamlı çözüm olarak öne çıkıyor.

Hepimizin “dijital yerli” diye hayranlık ve biraz da endişeyle baktığımız çocukların dijital platformlardaki davranış, tutum ve beklentilerine dair çok da bilgi sahibi değiliz. Bizzat bu hedef kitleye ürün ve hizmet sunan markaların dahi bu konudaki bilgileri yetersiz gözüküyor. Halbuki bu konuya ışık tutan zengin bir literatür sözkonusu. Bundan 15 yıl kadar önce beş yaşından itibaren “kullanıcı” olarak tanımlanan çocuklar artık iki yaş itibarıyla “kullanıcı” kabul ediliyorlar.

Yaş gruplarına göre çeşitlenen ihtiyaçlar

Çocuk gelişim aşamalarına göre çocukların kullanıcı deneyimine bakarsak ilk kategoride 2-4 yaş aralığındaki çocuklar yer alıyor. Bu gruptaki çocuklar ayırt edici renkte ve büyüklükte sunulan buton gibi etkileşimli elemanları görüp etkileşime girebiliyor. Ancak çok renkli bir arayüzde kaybolmaları olası. Ses ve animasyon sadece bu grup için ilgi çekici, ancak dikkat etmek gerek, çünkü reklamı gerçek içerikten ayırt etmekte zorlanıyorlar. Seçilen ikonların ve metaforların temsil gücünün yüksek ve tanıdık olması önemli. Hayatında büyüteç görmemiş bir çocuğun büyüteç ikonunu anlamasını beklememek gerekiyor. Unutmayalım ki bu çocuklarda metaforlar tersine çalışabiliyor. Birçoğu eski floppy disket ikonunu “Kaydet” butonu olarak biliyor. Bu grupta özellikle dört yaşına ulaşmış çocuklar dokunmatik ekranların gerektirdiği temel jestlerin büyük bölümünü gerçekleştirebiliyor.

4-6 yaş aralığındaki çocuklar anlamlı paketlere bölünerek sunulan bilgileri ve talimatları anlayabiliyor. Keşfetmeye meraklı bu grubun arayüzlerde kişiselleştirme unsurlarına yönelik özel bir ilgisi sözkonusu. Deneyimin her anında olumlu tepkiler görmeyi bekliyorlar. 7-9 yaş aralığında artık okuma yazma bilgisine haiz çocuklar dijital platformlarda açıkça tanımlanan hedefleri ve kural setlerini kavrayıp bunlara uygun hareket edebiliyor. “Kazan ve topla” merkezli oyunlaştırma yaklaşımları bu yaş grubu üzerinde çok etkili. Kendi video içeriklerini üretip, kanallarında paylaşmak ve bizzat bu içerikler üzerinden yorum etkileşimi almak bu yaş grubunu çok mutlu ediyor. Zaten çoğunun hayali ileride önemli bir YouTuber olmak. Arama motoru, uygun anahtar kelimeyi seçebilmeyi gerektiren bir tür yetkin soyutlama gerektirdiği için bu yaş grubu için çok uygun değil. Keza gelişmiş motor kas denetimi gerektiren kaydırma çubuğu için de benzer bir durum sözkonusu.

10-12 yaş grubu çocuklar artık kod yazabilecek yetkinliklere sahip. Ancak en büyük hata, sadece bu yetkinlikleri göz önünde bulundurarak bu çocuklara ısrarla yetişkinlere uygun deneyimler sunmak. Bu çocuklar deneme-yanılma merkezli keşifçi bir davranışla hızla sonuca ulaşmaya çalışırken telaşla hata yapabiliyorlar ve hata yaptıklarında destek bulmayı bekliyorlar. Bu beklenti ilerleyen yıllarda da sürüyor. O yüzden, unutmayalım ki 18 yaşına kadar her birey bir çocuk ve sırf bu yüzden, onlar için “hata yapma lüksünü sunan deneyimler” tasarlamak öncelikli olmalı. Markalara duyurulur.

Exit mobile version